"Bir daha dünyaya gelsem yine payton ustalığı yapardım, böyle bir dükkânım olsun isterdim... Doğalgazlı olsun isterdim... Yıkılmasaydı dükkânım, kömürden doğal gaza geçirecektim tesisatı. Dükkânı boşalt dediklerinde elimde üç araba işim var, dedim. Kiraya zam yaparız dediler ve yaptılar da. Dükkânı boşaltma yazısı geldi dendiğinde; söyledim bahara kadar izin yapılsın. İhbarname eski eve gelmiş. Biz sonradan gördük. İfade vermem istendi...15 gün izin süresi verildi. Elim kolum kırıldı. İçim sıkıldı...
Tek çalışınca payton yapımı uzun sürer, 6 ay kadar sürer. Hanım yardım edince 52 günde yapıp çıkarırdık bir paytonu. Paytonun her kısmını seviyorum her yerini yapmak ayrı bir zevk ve keyif... En üzüldüğüm şey yaptığım paytonlardan birinin Burgaz Ada'da çıkan yangında yanması... Yangın çıktığında bir eyvah dedim bir eyvah dedim!"
Fayton imalatında İstanbul'da geriye kalan tek -kendi deyimiyle - "payton" ustası Mustafa Serin böyle anlatıyor derdini atölyesi yıkılırken. O'nun nabzını tutan ve son faytonunu yaparken fotoğraflarla tarihe not düşenlerse iki fotoğraf tutkunu Nursel Özkan ve Erol Yılmaz. Aslında onlar kendilerini profesyonel fotoğrafçı olarak tanımlamıyorlar çünkü bu işi yok olmak üzere olan kültürel değerleri belgelemek için yapıyorlar. Erol Yılmaz, Kadıköy Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü'nde Ziraat Mühendisi olarak çalışıyor, Nursel Özkan ise Kadıköy Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi'nde Diş Protez Teknikeri. Farklı alanlarda hayatlarını devam ettiren bu ikiliyi bir araya getirense fotoğraf tutkusu.
Yılmaz ve Özkan, Kadıköy'de bulunan Kazım Koyuncu Kültür Merkezi'ndeki Fotoğraf Atölyesi'nde aldıkları temel fotoğraf bilgisinin ardından birçok karma fotoğraf sergisinde çalışmalarıyla yer aldılar; "Kaos", "Kentsel Dönüşüm Projesi", "Yakındaki Uzaklar: Tarlabaşı". Son projeleri ise 3-12 Aralık tarihleri arasında Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi'nde açılacak olan fotoğraf sergisi "Atlı Tomofil".
Tarihi belgelemek
Atlı Tomofil, İstanbul'un en güzel sayfiye yerlerinden olan Adalar'da gördüğümüzde sevgiyle ve heyecanla baktığımız, yılda bir de olsa sepetine oturup bir gezinti yaptığımız faytonları yaratan elleri anlatıyor. Erol Yılmaz ve Nursel Özkan'ın çalışması 2009 yılı Nisan ayında başlayarak yaklaşık bir yıl boyunca Mustafa Usta'nın bir faytonu bitirmesi ve atölyesinin yıkılmasına dek sürmüş. Projede Mutsa Usta'dan başka onun ustası Adalar'daki Nazmi Usta ve Yalova'da yaşayan Türkiye'deki tek "Fayton Sepeti Ustası" Ali Usta'yla yapılan görüşmeler ve fotoğraflar da yer alıyor.
Yılmaz ve Özkan bu projeyle amaçlarını şöyle açıklıyor: "Ölmekte olan el sanatlarından biri olan faytonculuğun kentsel dönüşüm ve kâr hırsının, yıkıcı-postmodernist bir anlayışla nasıl yokolduğunu vurgulamak istedik. Elsanatlarını/ustalarını ve onların üretim yerleri olmakla birlikte tek geçim kaynağı olan küçük üretim atölyelerinin yok edilmelerine ilişkin karşı duruşu oluşturabilmek, hak ettikleri değeri onlara az da olsa yansıtabilmek. Diğer yandan İstanbul'un tek ve son fayton ustası Mustafa Usta ve onun el sanatı olan faytonculuğu görsel ve yazılı belgeye dönüştürebilmek."
Tanrıların ve güneşin arabası
Efsaneye göre fayton, adını Güneş Tanrısı Helios'un oğlu Phateon'dan almakta. Phateon, babasının her gün güneşi arkasına alarak kullandığı atlı arabayı sürerken, Tanrı Zeus tarafından yıldırım çarptırılarak öldürülür. O tarihten bu yana atlı arabaların adı Phateon olarak kalır. Halk dilinde fayton değil de "payton" denmesi belki de buradan geliyor. Yunan mitolojisinde faytonlar, tanrıların yanı sıra güneşi de her gün gökyüzüne taşırmış.
Tarihi kaynaklara göre faytonculuk, M.Ö. 2800 yıllarında Mısır'da ortaya çıkmış. M.Ö. 1800 yıllarında Asurlular dört tekerlekli atlı araba yapmışlar. 9. yüzyılda da atların dizginle idare edilme sistemine geçilmiş. Fayton ilk defa İstanbul'a Sultan Abdülmecit döneminde saray ve konak arabası olarak getirilmiş. Sultan Abdülaziz döneminde faytonlar kiralanmaya başlanmış. Günümüzde ise sadece İstanbul Adalar'da, Konya Meram'da ve bazı sahil kasabalarında kullanılıyor. Akhisar'da iki fayton fabrikası bulunuyor. Hepsi plakalı, UKOME'ye kayıtlı, dünyada amme hizmeti veren tek at arabası özelliği taşıyan İstanbul Adalar'da yaklaşık 300 fayton var.
Kirkor Usta'dan Mustafa Usta'ya
Zamanla yok olan ve bu topraklardaki farklı kültürlerin nesiller boyu bir arada yaşayarak yaşattıkları ustalıklardan birisi "faytonculuk". Döşemesinden fenerine, tekerleğinden güneşliğine kadar her detayı ayrı bir ustalık istiyor. Fayton imalatına yönelik İstanbul'da geriye kalan tek usta 1933 Bulgaristan doğumlu, 1935 yılında Türkiye'ye göçmüş Mustafa Serin. Trajik olan sadece ustanın tek usta kalması değil; 1955 yılından beri kullandığı imalathanesinin bulunduğu arazinin Vakıflara ait olduğu için kat karşılığı inşaat firmasına verilmesi ve 2009'un sonlarında da yıkılmış olması.
Mustafa Serin'in ustası, Ermeni Kirkor Usta'nın çırağı olan Nazmi Usta, fayton iskeleti keserken sıçrayan bir demir ile gözünü kaybetmiş. Nazmi Usta, Kadıköy'de Kirkor Usta'nın yanında fayton yapmaya başladığında henüz 12 yaşındaymış. Nazmi Usta, 33 yaşında Büyükada'da ilk atölyeyi açmış. Geçmişte, Haldun Taner Tiyatrosu'nun bulunduğu yer sebze haliymiş ve önünde at arabaları ve faytonlar iş almak için sıra beklerlermiş.
Kadıköy'de ayrı bir sektör olan"faytonculuk" bir zamanlar fayton ustası Kirkor Balyozyan, Saraç İbrahim Gürgönül ve Turan Örnek, Yemci Zino ve Laki Pavlidis Kardeşler, Nalbant Nuri Usta ve Ömer Dönmez, yedek parçacı Yusuf Hepal, Çinici Quant ve Arto Kasaryan ile farklı kültürlerin bir arada yaşamasını da barındırıyormuş.
Erol Yılmaz ve Nursel Özkan'ın "Atlı Tomofil Fotoğraf Sergisi" 3-12 Aralık tarihleri arasında Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi'nde izleyiciyle buluşacak. 4 Aralık Cumartesi günü saat 16.00'daki açılışa ise son fayton ustalarını tanımak isteyen herkes davetli! (SÇ/EÜ)