1 Eylül’de Dünya Barış Günü’nü kutladık. Türkiye’den farklı olarak Dünya Barış Günü çoğu ülkede 21 Eylül’de kutlanıyor. Günleri farklı olsa da barış isteyenlerin amacı ortak: Barışın egemen olduğu bir toplumsal düzende yaşamak. Savaş ve silahlı çatışma isteyenlerin amacı değilse de insanlar ve diğer canlılar, toplum, doğa yani bir bütün olarak yaşamımız üzerindeki etkisi aynı: Yıkım, acı, gözyaşı ve hak ihlalleri.
2007’de Cenevre Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından kurulan Cenevre Akademisi uluslararası hukuka göre silahlı çatışma kategorisine giren 110 silahlı şiddet, çatışmanın devam ettiğini belirtiyor. Akademinin verdiği bilgilere göre 45 silahlı çatışma ile dünya üzerinde en fazla çatışmanın olduğu yer Ortadoğu. Diğer bölgelerdeki silahlı çatışma verileri şu şekilde: Afrika kıtası 35, Asya kıtası 21, Avrupa kıtası 7, Latin Amerika bölgesinde 6. Bu veriler dünyanın her yerinde savaşların, silahlı çatışmaların devam ettiğini gösteriyor. Ayrıca, 110 silahlı çatışmanın neredeyse yarısı Orta Doğu’da yaşanıyor.
Daha öncesi olmakla birlikte 7 Ekim 2023’teki Hamas saldırısının ardından İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları soykırıma varıyor. Şu ana kadar çocuk, kadın ve sivillerin olduğu 40 binden fazla kişi İsrail saldırılarında yaşamını yitirdi. Yerle bir edilen Gazze’de yaşamın her açıdan normale dönmesinin on yılları bulacağı öngörülüyor. Bu hafta Beyrut’ta önce çağrı cihazları, ardından telsizlerin patlatılması da Orta Doğu’da savaşın ve silahlı çatışmanın yayılma riskini ortaya koyuyor. Filistin ve Lübnan’ın yanı sıra Suriye iç savaşı ile Rojava’daki çatışmalı ortam binlerce sivil ölüme neden oldu.
Orta Doğu bölgesinin dışında Ukrayna, Sudan, Etiyopya, Afganistan, Myanmar, Kolombiya vb. ülkelerde savaş ve silahlı çatışmalar devam ediyor. Coğrafyamız bakımından ise Kürt meselesi bakımından izlenen politikalar sonucunda 40 yılı aşkın süredir devam eden silahlı çatışma ortamı birçok ağır insan hakkı ihlaline yol açıyor. İHD olarak bir demokrasi ve insan hakları meselesi olduğunu söylediğimiz, barışçıl yollarla çözüme kavuşması gerektiğini her fırsatta belirtiyoruz.
Savaş büyük bir sektör
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından kısa süre önce yayımlanan 2023 yılı küresel askerî harcamalarla ilgili rapora göre, dünya çapında askeri harcamaların toplamı bir önceki yıla göre yüzde 6,8 artarak 2 trilyon 443 milyar dolara yükseldi.
Raporda, 2009 yılından bu yana harcamalarda en keskin artışın 2023 yılında yaşandığı belirtiliyor. Askeri harcamalarda her zamanki gibi 916 milyar dolarla ABD başı çekerken, onu 296 milyar dolarla Çin, 109 milyar dolarla Rusya takip ediyor.
İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Almanya’nın ilk kez devasa büyüklükte bir silahlanma harcaması yapması ise önümüzdeki aylar ya da yılların yeni savaşlara sahne olabileceği kaygısını artırıyor.
Ağır ihlaller yaşanıyor
Savaşlar, silahlı çatışmalar fiziksel şiddet, yapısal ve kültürel şiddet biçimlerinin yoğun bir biçimde yaşandığı ağır hak ihlallerine yol açıyor. Savaşlar hakikatin üstünü örterek toplumları karanlığa sürüklüyor. Silahlı çatışmadan fayda sağlayanlar yok etmeyi hedefledikleri kişiler ve kesimlerle ilgili insan oldukları, farklı dil, din, inanç, kimliğe sahip oldukları gerçeğini örterek düşmanlaştırıyor. Çatışma bölgelerinde yaşayanların maruz kaldıkları acılar hakkında bilgi sahibi olunmasının önüne geçiyor. Savaş makinası kendi diskurunun propagandasını yaparak çatışmalı ortamı sürdürmeyi amaçlıyor.
Silahlı çatışmalar ve savaşlar, biz insan hakları savunucularının faaliyetlerini yürütmesinin de önüne ciddi engeller çıkarıyor. Yaşanan ihlalleri belgelediğimiz, raporladığımız ve bu raporlar kapsamında yürüttüğümüz savunuculuk faaliyetleri nedeniyle idari, adli soruşturmalara, gözaltı ve tutuklamalara maruz kalıyoruz. Kimi zaman yurdumuzu terk edip sürgünde yaşamak durumunda kalan mücadele arkadaşlarımız oluyor. En ağırı da savaşların ve silahlı çatışmaların yarattığı ortamda insan hakları savunuculuğu yaparken öldürülen arkadaşlarımız olması.
Savaşın karanlığına karşı barışın aydınlığı
Hangi tarihte kutlanırsa kutlansın barış gününün mesajı net: Savaşsız, çatışmasız bir ortamı tesis edecek barışı hâkim kılmak. İHD olarak 1 Eylül’de yaptığımız açıklamada savaşların, silahlı çatışmaların yol açtığı yıkımın farklı boyutlarına değinerek barışın temel bir insan hakkı olduğunu vurguladık. Benzer şekilde, Barış Vakfı 1 Eylül’de yaptığı açıklamada, Türkiye’nin barışı söz konusu olduğunda Kürt meselesi bağlamında on yıllardır devam eden silahlı çatışma ortamını belirterek Kürt barışına mecbur olduğumuzun altını çiziyor.
Bizim 1 Eylül’de kutladığımız Dünya Barış Günü’nü, 30 Kasım 1981’de gerçekleştirdiği 77. oturumunda 36/67 sayılı kararı ile deklere eden Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun gerekçesi bugün yaşadığımız çatışma ortamı hakkında bilgi verirken, barış mücadelesinin neden birden çok alanda yürütülmesi gerektiğini de ortaya koyuyor. BM’nin Dünya Barış Günü’nü kutlamaya başlamasındaki gerekçeler arasında, savaşların zihinde başlaması nedeniyle barış fikrinin de zihinlerde savunulması gerektiği; salt hükümetlerin politik ve ekonomik düzenlemelerine dayalı barışın, dünya halklarının barışına kalıcı ve samimi katkı sunamayacağı yer alıyor.
Savaşların zihinde başlaması, savaş yanlılarının hem tekçi ideolojisinden kaynaklanıyor hem de ihtiyaç duydukları diskuru insanların zihnine empoze etmeleriyle ilgili. Barış aktivistleri olarak bizler de savaşın şiddete dayalı tekçi diskuruna karşı barışın çokluk anlatısını insanların zihnine ve kalbine yerleştirmeliyiz. Ayrıca, BM Genel Kurulu’nun, savaşların çıkmasına ya da en iyi ihtimalle önlenemeyerek devam etmesine yol açan hükümetlerin ve devletlerin tek başına barışı tesis etmesinin mümkün olmadığını belirtmesi de güçlü bir barış hareketine olan ihtiyacı ortaya koyuyor.
Şiddet ortamının tekçi diskurunun karşısına tek tek bireylerin ve kolektif olarak toplumların farklılıklarını ortaya koyan, bu farklılıkların dünyayı nasıl daha yaşanılır kıldığının altını çizen barış anlatılarına, türkülerine duyduğumuz ihtiyaç her zamankinden fazla.
Esasen, tarih ne olursa olsun mesele barışı hâkim kılmak. Yapmamız gereken 1 Eylül’ü 21 Eylül’e, aynı şekilde 21 Eylül’ü 1 Eylül’e bağlamak. Böylece barışın anlatısını kurar, hep bir ağızdan barış türküsü söyleyebiliriz.
Barışın türküsü güzellikleri anlatır.
Barışın türküsü çoğulcudur.
Barışın türküsünü söyleyenleri ve dinleyenleri çoğaltalım.
(Oİ/VC)