Öncelikle ‘’derin analizlere ‘’girmeden şunu hemen söyleyeyim: Gezi parkı direnişinin ortaya çıkmasına neden olan mevcut duruma en büyük katkı, barış sürecinin topluma kazandırdığı zemindir. Bu direniş uzun yıllar boyunca Türkiye’de gelişen en önemli demokratik mücadele deneyimidir. Silahların susması silahsız sivil inisiyatiflerin sokağa çıkmasının önünü açtı.
Gezi parkı eylemi barış yanlısı demokrasi güçlerinin inisiyatifi ile başladı, AKP ile derdi olan herkesi buluşturan eylemlere dönüştü. Bazı çevreler AKP’nin anti demokratik uygulamalarını, öne çıkarmadan sadece barış sürecindeki tutumuna yönelmek istedi. Bayrağı ve Atatürk posterlerini eylemlerin sembolü haline getirmek istediler. Ama bu durum Taksim’de giderek etkisizleşti. Irkçılığın simgesi haline getirdikleri bayrak, Gezi Parkı eylemiyle birlikte Türkiye bayrağı olma yoluna girdi. AKP tepkinin nedenini CHP’de, marjinal gruplarda ve dışarıda ararken, CHP de kendini eylemlerin dışında buldu.
Gezi parkında laiklik tartışması pratik olarak bitti. Devlet laikliği, AKP’nin zorlama tanımlı laikliği, CHP’nin üzerinden politika yaptığı laiklik, özgürlükçü ortamla gerçek tanımını buldu. Parkta açık kadınların yanı sıra kapalı kadınlar da var ve bu direniş sürecinde ne türban tartışması ne de yaşam biçimi tartışması artık yok.
Devlet ve kamusal alanın aynı şey olmadığı anlaşıldı. Bu kavram kargaşası kamusal alanı savunma adına devleti ve hatta rejimi savunmaya kadar savrulmalara neden olmuştu. Gezi parkında devlet yok orası kamusal bir alan ve maalesef devlet kamusal alana saldırıyor. Direnenler kamusal alanı genişletmeye çalışıyor.
Gezi parkında devletin özellikle cinsel tercihleri nedeniyle dışladığı LGBT bireylerinin kendilerini özgürce ifade edebildikleri güvenli ortam oluştu.
Gezi parkında para lanetlendi. Para, ayrımcılığa uğradı ve gezi parkından kovuldu ve onun yerini dayanışma, ihtiyaca göre tüketim kültürü doldurdu. Bu, bugüne kadar gördüğüm en güzel kapitalizm eleştirisi.
TV’lerdeki “toplum mühendisleri” yorumcular, eylemler başladığında başka konuşuyorlardı, şimdi başka konuşuyorlar. Önceki negatif tutumlarından “anlamak lazım” durumuna geldiler. Ortamın sakinleşmesinden yana konuşuyorlar, provokasyona gelinmemesi gerektiğini söylüyorlar, eylemcilere sükunet telkin ediyorlar. Onlara burada bir tek şey söyleyip bu bölümü geçeceğim: Daha fazla aşağılık yorumlar yapmayınız. Sizin yorumlarınıza da kimsenin ihtiyacı yok. Hele olup biteni anlamaya hiç çalışmayın. Gücünüz yetiyorsa, cesaretiniz varsa, çıkarlarınızdan vazgeçmeyi göze alıyorsanız başbakanı sükûnete çağırın. Eylemciler şimdilik gezi parkına sükuneti getirdiler. Amaç Türkiye’ye de sükuneti getirmek.
Gezi parkında direnenler kendilerinden başka kimseye güvenmiyorlar. Bu direniş orduya, askerlere sığınarak siyaset yapan darbeden medet uman biçare “solcu”lara da ders vermiş oldu. Sonuç olarak sermayeye, devlete, ya da başka güçlere bel bağlayarak siyaset yapma dönemi tükenmiştir.
“Olaylar” Gezi Parkı’nı aşmıştır cümlelerini çok duyarsınız. Bu değerlendirmenin ekolojik mücadeleyi küçümsemek anlamında kullanılıyorsa doğru değildir. Elbette AKP ye itiraz edecek çok şey var. Farklı itiraz edenler aynı alanda buluştu, burada ekolojik mesele itirazların bileşke kuvveti oldu diyebiliriz. Olup biten aslında Gezi Parkı’nda, parkta ağaçlar olmasa orada direnmenin meşruiyeti olmaz. Park olmazsa, bir arada yaşama deneyimi olmaz. Demek istediğim şu ki, bu ağaçların gölgesin de politik olanlar da apolitik sandıklarımız da oturdular ve şimdi oradan konuşuyorlar. “Kimsenin Askeri olmayacağız, Ölmeyeceğiz öldürmeyeceğiz, bir arada yaşayacağız, kimseyi ötekileştirmeyeceğiz, bu parkta taciz olmaz, bu parkın mezhebi, dini yok, inanı var inanmayanı var, bu parkın ırkı yok Rumu, Ermenisi, Kürtü, Türkü ve başkaları var. Bu parkta oturanların yarısı kadın ve onlar haykırıyorlar: “Başörtüsüne saldıranlar, ırkçılar, tacizciler bizden değildir” diyorlar.
Taksim Meydanı'nda Anıt ve çevresinde 10 bin 100 metre kare, metro giriş noktasında 5 bin 931 metre kare ve Gezi Parkı'nda 38 bin 281 metre kare olmak üzere toplamda 54 bin 306 metre karelik bir yaya alanı bulunuyor. Bu alanda 600’e yakın ağaç var. Şimdilik ağaçlar özgür, alanda gerçek demokrasi yaşanıyor. Sıra Türkiye de, aşılması gereken, dogmatizm, statüko, bencillik, soğuk siyaset ve toplamında AKP’dir. (SE/HK)