Anayasa Mahkemesi gazetecilerin bireysel başvuruları hakkında henüz “bir” karar vermedi.
Cumhuriyet gazetesi ceza davasının duruşması 31 Ekim 2017 tarihine ertelendi. Diğer davalarda yargılanan gazetecilerin duruşmaları da Kasım ve Aralık aylarında yeniden görülecek…
Bu davanın ve bazı diğer gazeteci davaların seyir defterinde neler yazılı?
Bilgimizde olan Cumhuriyet davası hakkındaki süre seyrine bakalım.
31 Ekim 2016’da gözaltına alınan ve 5 Kasım 2016 tarihinde tutuklanan Cumhuriyet gazetesi ve yöneticileri hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 3 Nisan 2017’de iddianame yazdı ve ceza davası açıldı.
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi 19 Nisan 2017 tarihli tensip kararı ile 24 Temmuz -28 Temmuz 2017 tarihleri arasındaki beş günü ilk celse olarak tayin etmişti.
Gözaltı tarihinden itibaren 6 ay sonra iddianame yazılmış ve ceza davasının ilk duruşma günü üç ay sonraya verilmiş oldu. Böylece 9 ay boyunca sanıkların tutukluluk hali sürdü ve yapılan tüm tahliye talepleri bu süre içinde reddedildi…
Aynı şekilde diğer gazetecilerin yargılandıkları davalarda da tahliye talepleri reddedildi…
26 Aralık 2016’da Cumhuriyet gazetesi yönetici ve gazetecileri Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. Haklarındaki tutuklama kararlarının hukuka aykırı olduğunu ve hak ihlali olarak gördüklerini belirttiler. Bu süreçtehenüz açılmış bir ceza davası yoktu.
Ceza davasının açılmasından beş ay önce AYM başvurusu yapılmıştı
Anayasa Mahkemesi 26 Aralık 2016 tarihli başvurulara 62 gün sonra yazdığı 7 Mart 2017 tarihli yazısında Mehmet Murat Sabuncu (2016/50969), Akın Atalay (2016/50970), Önder Çelik (2016/50971), Turhan Günay (2016/50972), Hakan Karasinir (2016/50973), Bülent Utku (2016/50974), Mustafa Kemal Güngör (2016/50975), Hacı Musa Kart (2016/50976), Güray Tekin Öz (2016/50977), Ahmet Kadri Gürsel (2016/50978) tarafından yapılan bireysel başvuruların alındığını bildirdi.
Bu arada Cumhuriyet gazetesi muhabiri Ahmet Şık’ta tutuklanmış ve davası Cumhuriyet gazetesi davası ile birleştirilmişti. Gazeteci Ahmet Şık da Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştu.
Anayasa Mahkemesi Birinci Bölüm / Birinci Komisyon 26 Aralık 2016 tarihli ve 2016/50972 başvuru numaralı Turhan Günay tarafından yapılan bireysel başvurunun “kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasının ve başvurunun bir ilke kararını gerektirmesi nedeniyle” Bölüm Başkanlığına gönderilmesine karar verdi.
8 Mart 2017’de bireysel başvurularAdalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesine geldi.
Adalet Bakanlığı Turhan Günay başvurusuna AYM nezdinde görüş sunmak amacıyla Cumhuriyet soruşturması hakkında İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından 16 Mart 2017 tarihine kadar bilgi ve belge gönderilmesini istedi ve görüşüne esas olmak üzere dört soru sormuştu.
İlk soru, Cumhuriyet gazetesi gazeteci ve yöneticilerinden 31 Ekim 2016 - 4 Kasım 2016 tarihleri arasında İstanbul Emniyet Müdürlüğünde toplam kaç kişi gözaltında bulunmaktadır?
İkinci sorusu başvurucuyla ilgili tutuklama kararları ve itirazlara karşı verilen kararların içeriği hakkındadır ve kararların gönderilmesi istenilmiştir.
Üçüncü soruyla başvurucunun gözaltında iken gayri insani muamele ile karşılaşıp karşılaşmadığı sorulmuştu.
Son sorusunda ise; “Başvurucu hakkındaki tutuklanmasına esas teşkil eden somut delillerin özellikle ‘Bylock’ programı kullanıcısı olup olmadığı ayrıca ‘Bylock’ programının işleyişi ve FETÖ/PDY terör örgütüne ilişkin bilgiler ile dayanak belgelerin birer örneğinin” Bakanlığa iletilmesi istenilmiştir.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu 15 Mart 2017 tarihli yazısıyla Adalet Bakanlığının sorularına yanıt göndermiştir.
Bu yanıtında 15 Temmuz 2016 tarihli kanlı darbe girişiminden bahsedilerek OHAL ilan edildiğine ve FETÖ/PDY örgütünün medya yapılanmasının ne kadar önemli olduğuna değinilmiştir. Yazının ikinci paragrafında Cumhuriyet gazetesi ve Vakıf hakkında soruşturma açıldığı ve 668 sayılı KHK ile kısıtlılık kararı verildiği belirtilmiştir. Soruşturma başlatılmasının nedeni olarak Anayasanın 28’inci maddesi göndermesi ile yine Anayasanın 26 ve 27’inci maddelerindeki sınırlandırmalardan bahsedilmiştir. Devamında AİHS madde 10/2’deki sınırlandırmalardan söz edilmiştir. AİHM’nin (Feroz –Roinere-Fransa / Leroy v.Fransa / Zana-Türkiye / Sürek Türkiye) dört kararına atıf yapılarak özetlenmiştir. Ardından Türk Ceza Kanunun 314/2 ve Terörle Mücadele Kanunun 6/2’inci maddeleri yazılmıştır.
Bu yanıt yazısının son cümlesinde “Soruşturma dosyasında gizlilik kararı bulunduğundan şüpheli ile ilgili olarak suçlamaya esas teşkil eden deliller gönderilmemiştir” denilmiştir.
Adalet Bakanlığı Turhan Günay’ın bireysel Başvurusu için el yazısı ile yazılmış 2 Mayıs 2017 tarihli yazısıyla Anayasa Mahkemesine 52 sayfadan ibaret görüşünü bildirmiştir.
Anayasa Mahkemesi Adalet Bakanlığının bu görüşüne karşılık Başvurucuların görüşünü istemiştir. Başvurucuların 22 Mayıs 2017 tarihli 33 sayfadan ibaret Adalet Bakanlığına karşı görüşü Anayasa Mahkemesine verilmiştir.
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi ilk celse sonunda 28 Temmuz 2017 tarihinde Önder Çelik, Turhan Günay, Hakan Karasinir, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, Hacı Musa Kart ve Güray Tekin Öz hakkındaki tutuklama kararını kaldırılarak özgürlüklerinin kısıtlanmasından 9 ay sonra tahliyelerine karar vermiş ve duruşmayı 11 Eylül 2017 tarihine ertelenmiştir.
İkinci celse dosyaya eklenen Cumhuriyet Gazetesi muhasebesinde görevli Emre İper’in sorgusu yapılmıştır. Kadri Gürsel hakkında verilen bir karşı oy görüşüyle sanıkların tutukluluk hallerinin sürmesi kararlaştırılmış ve duruşma 25 Eylül 2017 tarihine ertelenmiştir.
25 Eylül 2017’de yapılan üçüncü celsede gazeteci Kadri Gürsel hakkındaki tutuklama kararı kaldırılarak tahliyesine karar verilmiş ve 11 ay sonra özgürlüğü geri verilerek duruşma 31 Ekim 2017 tarihine ertelenmiştir.
Ekim ayının son günü görülecek olan davada Akın Atalay, Mehmet Murat Sabuncu, Ahmet Şık ve Emre İper hakkındaki tutukluluk hali büyük olasılıkla sürüyor olacaktır…
Bu şu demektir; davanın seyir defterinde yazılı süre bir yılı doldurmuş olacaktır.
Anayasa Mahkemesi bireysel başvurular hakkında bir karar vermediği gibi verecek gibi de gözükmemektedir…
Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurulara Hükümet yanıt verdi. Hükümet görüşü yanıtlandı. Ama Anayasa Mahkemesi karşılıklı görüşlerin verildiği tarihten itibaren geçen beş aydır ve başvuruların yapıldığı tarihten itibaren on aydır karar vermemiş durumda…
Başvurunun konusu kişi özgürlüğü ve güvenliği ve basın özgürlüğü ama karar yok…
Anayasa Mahkemesi dava dosyasında hiç tutuklu kalmayana kadar bekleyecek mi? Belki de ondan sonra pek kıymeti harbiyesi kalmayan bir karar mı verecek acaba?
Bireysel başvuru için bu uzun bekletiliş bile; Anayasa, AİHS ve AİHM kararlarına konu olan basın ve ifade özgürlüğü, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı için hak ihlali değil midir?
Böyle bir bekleyişe neden olan Anayasa Mahkemesi yüzünden bireysel başvuru yolu, acaba umutsuz ve etkili olmayan bir yargı yolu mudur?
Tutukluluk haliyle bağlantılı basın özgürlüğü hakkındaki bu bireysel başvurular bakımından yargı yolu sonuç alınması mümkün olmayan bir çıkmaz sokak mıdır?
“Ne karar verirseniz verin ama bir karar verin artık” dememiz mi bekleniyor?
Umarız bu sürecin gösterdiği uzun ve tuhaf zaman seyri; adil yargılanma hakkının sağlanamadığı ve iç hukukta Anayasa Mahkemesini etkili bir başvuru yolu olmaktan artık çıktığını düşünmemize neden olmasın!
Bir davanın seyir defterine Anayasa Mahkemesi önündeki bireysel başvurularla ilgili son notu nasıl düşelim? (Fİ/HK)