Geçtiğimiz günlerde Avusturya Komünist Partisi’nin (KPÖ) Graz’daki seçim zaferi sadece yurtdışında değil, Avusturya’da da beklenmedik bir sonuçtu, doğrusu, bir Avusturya vatandaşı olarak ve eski bir KPÖ üyesi olarak benim için de sürprizdi.
KPÖ’nün bu yerel seçimde oylarını yükseltebileceği öngörülse de bu düzeyde başarı sağlayacağını KPÖ’lü adaylar dahil hiç kimse tahmin etmemişti. KPÖ 26 Eylül’deki seçimde yüzde 29.11 oy alarak birinci parti olurken dört dönemdir Graz’ı yöneten muhafazakar Siegfried Nagl ve partisi ÖVP (Avusturya Halk Partisi) yüzde 25.66 ile ikinci parti olmakla yetinmek zorunda kaldı.
Her ne kadar bu seçimde oy kullanma oranı düşmüş ve bu durumun KPÖ’nün işine yaradığı söylense de KPÖ’nün zaferi gölgelenemez. Politik olarak daha uyanık veya bilinçli olduğu söylenebilecek emekçi ve dar gelirli yığınlar tercihini KPÖ’den yana yaptı.
Bu seçimlerle birlikte Avusturya’da birtakım hareketlenmelerin olması mümkündür, çünkü dipte derin bir memnuniyetsizlik var ve seçimler bunu ortaya çıkarmış bulunuyor. Seçimler aynı zamanda bu memnuniyetsizliğin var olan düzen partileri tarafından pek içerilemediğini de açığa çıkarmış oldu.
TIKLAYIN: Dünya Komünizminin Yeni Merkezi: Graz
KPÖ’yü farklı kılan
Elke Kahr medyaya açıklama yapıyor
KPÖ’nün Avusturya’nın Steiermark eyalet örgütünün ülkenin diğer bölgelerinden daha etkili ve iyi bir politik çalışma içinde olduğunu öncelikle belirtmek gerekir. Çünkü KPÖ ülkenin geri kalanında hala ciddi destek bulan bir parti değil, ama yıllardır Steiermark eyaletinde izlenen politik strateji ve faaliyetler her seçim döneminde oylarının yükselmesini getirdi.
Bu başarılı çalışmalar aynı zamanda KPÖ’nün merkezi örgütü ile eyalet örgütü arasında zaman zaman tartışma ve gerilimlere de yol açıyordu. Steiermark eski eyalet başkanı Ernst Kaltenegger’in 23 yıl önce başlattığı bu çalışmalar yeni kuşak komünist kadrolar tarafından da benimsenerek bugünkü seçim zaferine kadar geldi.
KPÖ Avusturya’da solun diğer kesimleri, özellikle de özgürlükçü sosyalizm, Troçkist, anarşist çevreleri tarafından fazla sevilmese de Graz’da yaşayan tüm solcuların oy verdiği bir parti haline geldiği biliniyor. Çünkü uzun yılları bulan toplumla kaynaşma ve halk içinde siyaset yapma tarzı pek çok kişiyi etkiliyordu.
KPÖ’nün “Sosyal politika” adını verdiği bu siyaset yapma tarzının en başında barınma sorunu veya konut hakkı yer alıyor. Yoksulların, evsizlerin barınmasına yardım etmek, fahiş kira artışlarına karşı belediyenin tutum almasını sağlamak ve düşürülmesi doğrultusunda imza kampanyası düzenlemek veya Graz belediye meclisinde bu doğrultuda tartışmalar yapmak ve önergeler vermek gibi faaliyetler sonuçta bölgede yaşayanların günlük yaşamlarına değiyor, olumlu bir şekilde etkiliyordu.
KPÖ’nün bu siyaset yapma tarzı emekçilerin gözünde tarihsel bir işçi partisi olarak görünen SPÖ (Avusturya Sosyal-demokrat Partisi) ile kıyaslanıyor ve Sosyal-demokratların yapması gerekeni komünistlerin hakkıyla yaptığı şeklinde algılanıyordu.
Öte yandan, KPÖ’nün parti lokalini herkese açık tutması, halkla kurulan ilişki açısından çok işlevli oluyordu. Parti, sorunları olanların rahatça uğradığı bir mekâna dönüşürken parti kadroları da daha farklı bir sosyal ortam ve ilişkiler içinde siyaseten eğitilmiş oluyordu.
Derdi olanların gelip partiden hukuksal veya finansal yardım alması artık herkesin bildiği bir şeydi. Böylece halkla kalıcı ve sağlıklı bir ilişkinin kurulmasına yardımcı olan bu ortam ve koşullar zor durumda kalmış olanların sadece barınma sorununu çözmekle yetinmiyor, ellerinden geldiği ölçüde diğer sorunlarıyla da ilgilenmeye olanak veriyordu.
Bakıma muhtaç olanlara destek olmak, işsizlerin iş bulmasına yardımcı olmak ilk göze çarpan şeylerdi. Bu arada belediyede bulunan meclis üyelerinin sorunların çözülmesi için yürüttükleri çalışmalar da etkili oluyor, diğer partilerin üzerinde baskı kurabiliyor, diğer yerel kamu kuruluşlarıyla yaptıkları görüşmeler ve anlaşmalar üzerinden bazı iyileştirmelerin olmasına da ön ayak olurken sonuçta KPÖ siyasi olarak güçleniyordu.
Asıl fark!
KPÖ’yü Steiermark’ta diğer partilerden ayrı kılan önemi bir başka özellik belediye meclisindeki üyelerinin aldığı maaşın önemli bir bölümünü diğer partilerin hiç istifini bozmadan yaptığı gibi ceplerine atmamalarıydı.
Günümüzde artık neredeyse tamamen unutulmuş bulunan meclis üyelerinin aldıkları ücretin ortalama işçi maaşını geçmemesi ilkesini uygulayan tek parti KPÖ idi. Bu ilkesel ve farklı duruş ciddi bir sempatiye yol açarken, diğer düzen partilerinin sürekli söyleyip de yapamadıkları şeffaflığın karşılığı her seçimde daha çok oy kaybetmelerine yol açıyordu.
Günümüzde Avusturya’da bir uzman işçinin ortalama aldığı aylık 1900 Avrodur. Buna karşın bir belediye/eyalet meclisi üyesinin aldığı maaş 4000 Avrodur. KPÖ’lü meclis üyeleri 4000 Avrodan sadece 1900’ünü kendisine bırakırken geri kalan 2100 Avroyu kurdukları sosyal fona veriyorlar. Bu fonda biriken paralar da yardıma muhtaç insanlara harcanıyor.
KPÖ Steiermark’ta Ernst Kaltenegger ile başlayan bu anlayış yeni kuşak siyasi kadroları temsilen Elke Kahr nezdinde aynı şeklide devam ediyor.
Doğrusu bu anlayış zaman zaman hem KPÖ merkezinde hem de Steiermarklı diğer parti kadroları arasında tartışmalara yol açsa da eyalet örgütü yirmi yılı aşan bin süredir bu çizgisini korumayı başardı.
Yeni kuşak siyasi kadrolar bu sorunu kendi açılarından Steiermark’da bir şekilde aşmış durumdayken eski kuşak Stalinci kadroların ise geçmişten pek ders almadıklarının da bir ispatı olduğunu söylemek mümkün.
KPÖ başarısı nereye kadar gidebilir?
KPÖ’nün uzun yılları bulan bu duruşu ve politika yapma tarzı özellikle geçmişin olumsuzluğundan etkilenmemiş genç kuşaklar içinde yankı bulmuş durumda. Bu da KPÖ’nün Graz’da daha çok sevilmesine ve sempatiyle karşılanmasına sebep oluyor.
Özellikle de Graz’ın bir üniversite şehri olması ve genç nüfusun yoğunluğu dikkate alındığında bu politika yapma tarzı daha hızlı ve yaygın bir karşılık buluyor.
Öte yandan, bu politik tarzın devrimci sayılmaması da mümkündür ve gerçekten de devrimci olmaktan çok sosyal reformcu olduğu kesindir. Ancak bunun da aşağılanacak veya küçümsenecek bir yanı yoktur ama toplumda köklü bir değişim veya toplumsal devrim hedefi söz konusu olduğunda elbette yetersiz kalıyor.
KPÖ’nün reformculuktan öteye geçmesi şimdiye kadar savundukları ve yaptıkları dikkate alındığında pek mümkün görünmüyor. Çünkü siyasi mücadeleyi bütünüyle parlamentarizm içinde algılıyor, bu alanın dışına çıkan ve sisteme meydan okuyan bir yönleri yok. Ancak şu veya bu düzeyde bazı değişimleri ve iyileştirmeleri gerçekleştirmekle sınırlı bir reformizmin ötesine geçemiyorlar.
Toplumsal eylemler, protestolar, imza kampanyaları devrimci bir hedef içermiyor, parlamentarizmi gözetim altında tutmaya çalışıyor. Bu siyasi çizgi ve anlayışın toplumsal dönüşümü sağlamasa da bir siyasi enerjinin birikimine neden olduğunu söyleyebiliriz. Ama aynı zamanda bu siyasi tarzın insanların aklına “tehlikeli” fikirlerin gelmemesini de sağladığını, yani çizilen sınırlar içinde kalarak devrimci fikirlere kapılmamayı da amaçladığını söyleyebiliriz.
Graz KPÖ’nün on yıllar içinde konut sorununu sahiplenip, onu toplumsal bir güce dönüştürdüğünü düşünürsek, evsizlik sorunu onun en çok değer verdiği şey olduğunu da saptayabiliriz.
Ama bu sorunla uğraşırken farklı mücadele biçimlerini yıllar boyunca hiç gündemine almaması da dikkat çekmektedir. Örneğin, hiçbir şekilde polis zoruyla yapılan ev tahliyelerine karşı direniş örgütlenmedi veya bu bir hedef haline gelmedi. Fahiş kiralara karşı kiracılar grevini hiç düşünmedi.
Zenginlerin keyfi olarak boş tutulan evlerinin işgali hiç gündeme getirilmedi. Bu bağlamda yasal sınırları aşan ama meşru olan toplumsal direniş biçimlerine hemen hiç başvurulmaması reformist anlayışının sınırlarını da gösteriyor.
Sonuç itibariyle Steiermark’daki KPÖ hareketi ihtiyacı olanlara para dağıtmaktan, kira veya elektrik faturasını ödemesine yardım etmekten öteye gitmedi ve gideceğe de pek benzemiyor.
Dolayısıyla KPÖ’nün reformist perspektifinin bazen günlük hayatta işe yarayacak bazı kazanımlar sağlasa da devrimci bir perspektiften bakıldığında yeterli olmadığını saptamak gerekir. Nihayetinde bu siyasal perspektif bir nevi dilenciye sadaka vermenin ötesine gidemiyor.
Komünistler Graz eyaletini yönetecekler mi?
Avusturya’da belediye başkanı belediye meclisi tarafından belirleniyor ve anlaşılan o ki tüm düzen partileri KPÖ’nün Avusturya’nın ikinci büyük kentini yönetmemesi için ortak tavır içinde olacaklar.
Aslında KPÖ, SPÖ ve Yeşillerden seçilmiş meclis üyeleri Elke Kahr’ı belediye başkanı seçebilirler. Ama anlaşılan SPÖ buna yanaşmayacak. Bu durumda büyük ihtimalle Yeşiller’den birini Graz Belediye Başkanı yapacaklar.
Ama bu da çok önemli değil. Çünkü eğer KPÖ’lüler akıllı ve sağlam bir çizgi izleyebilirlerse pekâlâ düzen partilerinin liyakatsiz atamalarını teşhir edebilir, kamudaki arpalıkların paylaşılmasına ve yeni rantların yaratılmasına engel olabilir, rüşvetle iş yapılmasını önleyebilirler.
Ve bunları başarıyla yapabildiği ölçüde de KPÖ’nün halk içindeki desteği büyüyecek ve belediye çalışmalarındaki etkisi ve sonuçta siyasi gücü de artacaktır. Ancak bunun kolay olduğu söylenemez.
Seçimde en büyük parti olmalarına rağmen belediye yönetiminden dışlanmalarını siyasi bir kampanyayla devrimci bir olanağa dönüştürebilmeleri için reformist anlayışlarının da devrimci bir değişime uğraması gerekir.
KPÖ gibi köklü ve tarihsel bir parti için bunun ne kadar zor olacağı da tahmin edilebilir. Ama yine de daha yeni bir seçim zaferi kazanmış olanlara haksızlık etmeyelim ve önümüzdeki süreçte onları bekleyen zorlu görevlerin üstesinden gelmek için emekçilerle, ezilenlerle daha devrimci bir ilişki kurarak yollarına devam etmelerini dileyelim. (CE/APK/KU)
* Fotoğraflar Avusturya Komünist Partisi-Graz Facebook sayfasından