Ayrımcılığın, ırkçılığın, insanlık dışı muamelenin altında ezilen Attica'nın mahkumları cezaevi şartlarının iyileştirilmesi ve politik haklarının verilmesi için isyan etmiş, New York valisi Nelson Rockefeller'in emriyle polisin giriştiği şiddetli operasyon sona erdiğinde ölenlerin sayısı, 10'u görevli, 33'ü mahpus olmak üzere 43'e varmıştı.
Muhalif duruşu ve öfkeli tavrıyla öne çıkan caz müzisyeni Archie Shepp 1971 yılında meydana gelen olaydan kısa bir süre sonra Attica Blues adlı eserini yayımlayarak tepkisini göstermiş, mahkumların mücadelesine saygı niteliğindeki albümüyle davalarına desteğini sürdürmüştü.
Yıllar sonra, 1937 doğumlu radikal sanatçı, 29 kişiden müteşekkil kalabalık bir müzisyen grubu oluşturarak Attica Blues'u canlı olarak icra etmek üzere harekete geçince, Lola Frederich ve Martin Sarrazac fırsatı değerlendirmiş ve ortaya ilk eserleri, The Sound Before the Fury adlı belgesel çıkmış.
XII. Doclisboa'nın uluslararası uzun metrajlılar klasmanında yarışan belgeselin dünya prömiyeri Portekiz'in başkenti Lizbon'daki Culturgest'te yapıldı ve ilgiyle karşılandı, ne de olsa ABD'de siyahlara karşı ırkçılık ve şiddet tüm hızıyla devam etmekte…
Hayat boyu direniş
Kara Panter Partisi üyesi George Jackson'un San Quentin hapishanesinin gardiyanları tarafından öldürülmesi sonucunda alevlenen Attica ayaklanması siyah mahkumların, beyazların kötü muamelesine karşı isyanlarıydı. Günler süren pazarlıklar sonucunda talep edilen haklar kendilerine çok görüldüğü gibi, güvenlik kuvvetlerinin akabinde gerçekleştirdiği acımasız müdahale durumu katliama dönüştürdü.
Attica isyanı yıllar boyunca hafızalardan silinmedi, filmlere, belgesellere, televizyon dizilerine, şarkılara ve şiirlere ilham verdi; olaylarda hayatını kaybedenlerin yakınlarına iade edilmeye yeni başlanan şahsi eşyalarla tekrar açılan yaralar, ayın başında New York Times'ın bir makalesine konu oldu.
Çalışmalarına 1960'lardan günümüze kadar sürdüren ve ABD'li siyahların geniş müzik hazinesinin bir çok alanında ürün vermiş Archie Shepp, tenor saksofon çaldığı gibi şarkı da söylüyor; orkestrasyon, prodüktörlük, bestecilik, oyun yazarlığı bir zamanların provokatif free-jazz ikonunun meziyetlerinden bazıları.
Impulse etiketiyle yayımlanan albümlerinde James Baldwin ve Malcolm X.'in şiirlerinden okuduğu da oldu.
Geniş müzisyen gruplarıyla bir ara giriştiği deneysel çalışmalarından Attica Blues, o yıllardaki avangard modaya uygun unsurlar taşıdığı gibi, Duke Ellingtonvari swing duygusuyla funk müziğinin enerjisini tek potada eritmeye çalışırken insanı bazen zorlayan bir sonuç ortaya çıkmış. Yine de albüm, delifişekliğini halen koruyan sanatçının kariyerinde, hem müzikal, hem de politik açıdan önemli bir yerde duruyor.
ABD'de siyah olmak
Doclisboa'nın misafirlerinden The Sound Before the Fury'nin yönetmenleri Frederich ve Sarrazac, Archie Shepp'in müziğindeki ve siyasi konumundaki radikal duruşu yakalamak üzere yola çıktıklarını söylüyorlar; sanatçının La Villette, Chateauvallon ve Lyon'da verdiği konserlerin provalarını kayda alarak Attica isyanının arşiv görüntüleri, ses kayıtları ve bazı tanıklıklarıyla birleştirmişler. Bu tarihi olayın mutlaka anlatılması gerektiğine inanan belgeselciler, 88 dakikalık yapım biraz uzun ve dağınık olsa da, isyanın anısıyla Archie Shepp'e saygıda hiç kusur etmemişler.
Obama'nın varlığına rağmen, Ferguson olaylarıyla tekrar gündeme gelen ABD'nin kangrenleşmiş sorunu hakkında tavsiye etmek istediğim bir diğer belgesel Let the Fire Burn. Jason Osder'in yönettiği 2013 yapımı film, Philadelphia'da güvenlik kuvvetlerinin1972 yılında kurulmuş MOVE adlı alternatif yaşam komününe saldırısını konu ediniyor.
1985 yılında polis, John Africa'nın önderliğindeki doğaya dönük, teknoloji karşıtı komünün yaşadığı eve helikopterden bomba atmış, çıkan yangında liderin kendisi dahil olmak üzere, 5'i çocuk, 11 kişi hayatını kaybetmişti.
Olaydan canlı kurtulabilen tek yetişkin Ramona'nın yanında hayatta kalan dünyalar tatlısı oğlan Birdie'nin hikayesi ise ayrı bir belgesel olabilecek kadar acı… Söndürülmesine gerek görülmeyen yangın sonucunda etraftaki 60 ev daha yanmış ve koca bir mahalle adeta yok olmuş: meğerse yetkililerden "Bırakın, yanmaya devam etsin" emri gelmiş… Tüm bunlar tanıdık gelmiyor mu? (MT/ÇT)