Geçtiğimiz hafta Arjantin'in Chubut, La Rioja, Catamarca ve Rio Negro adlı dört eyaletinde maden aramalarına karşı direnişler gündeme geldi.
Bu alanların tamamı ulusal parklar içerisinde ya da doğal koruma alanlarına dahil. Bu alanlar aslında öyle sıkı korunuyor ki; örneğin siz Patagonya'ya* topraklarında olan Chubut ya da Rio Negro'ya yanınızda bir elma dahi götüremezsiniz. Fakat ulusal hükümet ve eyalet hükümetleri aldıkları önemli meblağlar tutan vergiyi gerekçe göstererek -ki aslında rüşvet diye tanımlayabiliriz bu vergiyi- maden aramalarına müsaade ediyor.
Esquel (Chubut) örneği bize olan biteni özetliyor.
2002 yılında yine bu bölgede Meridian Gold şirketi maden arama girişiminde bulunuyor. Halk yürüttüğü başarılı bir kampanyayla, madenci şirketin çekip gitmesini sağlıyor.
Chubut Eyaleti Meclisi 5001 sayılı kanunla eyalette bu tür çalışmaları yasaklıyor. Ancak 2007'de şirket ad değiştirerek yeni hamlelerde bulunuyor ve yine direniş kazanıyor.
Şimdilerde Yamana Gold adlı bir Kanada şirketi yerel hükümetin desteğiyle bölgede maden aramak istiyor. Catamarca bölgesinde de aynı şirket karşımıza çıkıyor.
Bu bölgelerde yaşayan insanlar kendi oluşturdukları meclisler etrafında örgütlendiler. Güneyde özellikle direnişlerin başını yerli Mapuche ve Tehuelche toplulukları çekiyor.
Göstericilerin karşısında ise her yerde olduğu üzere yine polis var. Direnişçiler polisin olası şiddet kullanımına karşı yanlarında machete**, kazma ve tırmıklar taşıyor.
Bölge halkı maden aramaları nedeniyle yeraltı sularının kirleneceği ve doğayı tahrip edeceği düşüncesi savunuyorlar. Nitekim gerçekte yakın çevrelerinde bunun onlarca örneği mevcut. Kirchner hükümeti bu konularda fazlasıyla hevesli.
Daha önce çeşitli maden aramalarına göz yumduğu gibi, Calafate'de buzulların olduğu bölgede toprakları satışa çıkarak ve maden izinleri vererek, doğanın yıkım sürecini hızlandırmaktan tepkilere rağmen beis duymuyor.
Önemli problemlerden bir diğeri ise eyalet yönetimleri. Federal sistemin geçerli olduğu eyaletler adeta birer feodal beylik. Toprakların çoğunun sahibi olan aile bütün idari kurumlarında sahibi. Buralarda yerli, kadın ve işçi olmak ayrımcılığa tabi tutulmak için yeterli. Hele bunların üçüne birden sahipseniz, artık Allah kurtarsın.
Ülkemizde de yürütülen, özerklik federasyon tartışmaları yer yer biçimin kerametine fazlasıyla bel bağlayan bir görünüm arz ediyor. Belki de önemli olan nasıl bir toplumsal zeminde demokrasinin inşa edileceğidir.
Arjantin solunun doğanın yağmalanmasına karşı çabaları yetersiz. Özellikle kuzeyde milyonlarca hektar toprağı işgal eden başta soya olmak üzere GDO'lu ürünler hakkında.
GDO'lu ürünlerin canlı hayatına bütün verdiği zararları bir kenara bıraksak dahi insanlığın köleleştirilmesinde önemli bir yeri olduğu kabullenilmesi gereken bir durum. Örneğin, Arjantin'den GDO'lu ürünlerin en büyük alıcısı Çin.
Dolayısıyla görece ucuz olarak Çinli işçinin sofrasına ulaşan GDO'lu soya, daha sonra ucuz ürünlere dönüşerek bütün dünya pazarını kaplıyor. Böylelikle kölelik zincirleri insanların sadece el ve ayaklarını değil giderek bütün vücudunu sarıyor.
Yine de Fernando Solanas'ın liderliğini yaptığı Proyecto Del Sur'un (Güney Projesi) belli ölçülerde uğraş verdiğini belirtelim. Ayrıca Nobel Barış Ödülü(1980) sahibi Adolfo Perez Esquivel maden aramalarına karşı yetkililere hitaben açık bir mektup yayımlayarak "Direnişçileri suçlu ilan ederek , sermayedarların onların yaşamı üzerine despotluk yapmasına izin veremezsiniz" diye seslendi.
Bu konularda uğraş veren bir diğer aydınsa eskiden Montoneros militanı olan Miguel Bonasso. Bonasso bir dönem önce Kirchner hükümetinin parlamenteri fakat kendi partisinin doğa katliamlarını onaylayıcı tavırlarına itiraz ederek partisini bırakan bir isim aynı zamanda. Artık mesaisini bu konularda kamuoyu oluşturmaya adamış durumdu.
Güney Amerika ekonomilerinin hemen hemen tamamı, tek tip ürün üzerinden endüstri tarımı ve doğal kaynakların yağmalanmasına dayanıyor. Arada istisnalar olmakla birlikte, siyasal iktidarlarda kapitalizmin bu saldırgan politikalarını destekler durumdalar.
Geçen aylarda yine bir maden şirketinin istikbalini karartmama adına Peru'da bir bölgede sıkıyönetim ilan eden Başkan Ollanta Humala bunun bir örneği.
Sözün özü dünyanın her köşesinde süreç benzer biçimde işliyor; yerküreyi yok etmeye teşebbüsten yargılanmaları gereken "modern barbarlar için Arjantin, Türkiye ya da Peru fark etmiyor. Bu nedenle doğanın yağmasına karşı direnenlerin yeni bir enternasyonale ihtiyacı var.
** Patagonya Arjantin'de Rio Colorado nehrinin güneyini oluşturan uçsuz bucaksız steplerin hakim olduğu bölgeye verilen addır. Burası doğal koruma alanı ilan edilmiş uzun zaman önce. Yaban hayatı iyi kötü korumakta olup bölgenin en önemli geliri turizmdir. Fakat "para" buralara da bir yolunu bulup dalmıştır. Birer felaket tablosu olarak çeşitli madenler ve petrol kuyuları halen işlemekte.
** Orta Amerika'da kullanılan bir cins pala.