Olay, 'Amerikalı albayı çırılçıplak soyduk' haberi. Bu konuda Doğan grubunun gerek gazetelerinde gerekse televizyonlarında yayınlanan haberleri taradığımızda akla çok sayıda soru takılıyor. Bir kaçını hemen sıralayalım:
- Mayıs 2004'de meydana geldiği belirtilen olay neden bugün açıklanıyor?
- Amerikalı albayın Türkçe olarak yaptığı açıklamalarda Hürriyet'in haberini tekzip eden çeşitli yönler bulunsa da çarpıtılmış ilk versiyon neden ısrarla tekrar ediliyor?
- Olayın 'olumlu kahramanı' 'Türkiye Cumhuriyetinin albayı' Aziz Ergen neden ve nasıl erken emekliye sevk edildi?
- Türk-Amerikan Konseyi olayın 'olumsuz kahramanı' ABD'li albay Martin Rollinson'a hangi alandaki katkılarından dolayı ödül verdi?
- Bu haber hakkında gerek Genel Kurmay Başkanlığı gerekse hükümet neden görüş belirtmemektedir?
Neresinden bakarsanız bakın, bu dizi haber, Hürriyet muhabiri ya da yazı işlerinin değil, bir odağın ajitasyon-propaganda dairesinin bir haber çarpıtma-haber gizleme operasyonu olarak karşımıza çıkıyor.
Referans gazetesinin başlığı olan 'Çuvalın rövanşı alındı' fikri ana fikir gibi temayüz ediyor. 'Yenilmedik ayaktayız hatta rövanşı aldık' mesajı verilmek isteniyor.
Hürriyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök 5 Ocak tarihli 'Albaya sorulmayan soru' başlıklı yazısında haberin doğruluğunu ve konumunu sorgulayacağı yerde, 'Türkiye toplumunun bu tür haberlere ihtiyacı var' demeye getirerek propaganda operasyonunu aklamaya, meşrulaştırmaya çalışıyor.
Sanki gazetecinin görevi, memlekete ihtiyacı olan haberleri yaratmakmış gibi... Üstelik bu ihtiyacı kimin saptadığını da açıkça belirtme kaygısını taşımadan.
Esas haber nedir?
Haberlerin yayınlanma dönemine bir kuş (Gripsiz) bakışı bile bu manipülasyonun gizlemeye çalıştığı gerçeği kolayca teşhir edebilir.
Ankara en fazla bir ay gibi bir süre içinde Amerika Birleşik Devletleri'nden (ABD) CİA, FBİ başkanlarını ağırladı, başka üst düzey askeri yetkililer de geldi gitti, şimdilerde de dışişleri bakanı Rice'ın ziyareti hazırlanıyor.
Bu kadar kısa sürede bu kadar üst düzey yetkili art arda Ankara'ya gelmesinin herhalde önemli bir nedeni var. Başta New York Times ve Washington Post'u irdeleyici bir gözle okuyanlarla zmag sitesini izleyenler, Amerikan medyasının bu çırılçıplak soyulduğu öne sürülen ABD'li albayla neredeyse hiç ilgilenmediğini, ancak Suriye ve İran konusunda her gün onlarca yazı ve yorum yayınlandığını biliyor.
Bizde ise durum tersine. Yanı başımızdaki iki komşunun maruz kalabileceği olası bir ABD askeri müdahalesi konusunda, Türkiye'nin konumu ve çıkarları açısından ne bir açıklama, ne de bir tahlil okuyabiliyoruz egemen medyada. Sadece tekzipler var, 'ABDli yetkililerle İran ve Suriye'yi ele almadık' deyince oluyor sanki...
İran Cumhurbaşkanının Ankara'ya ziyaret talebi de iki satırla geçiştirildi bu arada. Eh tabi ABD'li albayın şarjörü alınmış tabancası, kurutmak için astığı gömlek ve fanilası manşetlerde bu kadar yer kaplayınca bu tür ciddi konulara pek yer kalmıyor Doğan Grubunun kendi adlandırmalarıyla Amiral Gemisinde. (Bunlar, benim 'Apoletli Medya' nitelememi her gün,her olayda doğrulamak için bu kadar çaba göstermeseler daha iyi olacak sanki...)
Bu haber dizisinin bir kaç amacı olsa gerek:
- Ankara-Washington görüşmelerinde, özellikle de İran ve/veya Suriye'ye karşı olası bir Amerikan operasyonu için Washington'un Ankara'dan destek talebi görüşmelerinde, Türk tarafının eline önemli bir koz vermek:
"Bakın değerli bakan meslektaşım bu söylediğinizi kabul edebiliriz ama Türk kamuoyunda çuval hadisesinden bu yana hala çok güçlü bir Amerikan karşıtlığı var... O bakımdan yani..."
- İç politikada çuval hadisesi ile büyük bir prestij kaybına uğrayan, Türk Silahlı Kuvvetlerine itibarını böyle yapay ve sahte bir striptease olayı ile iade etmek.
- Eğer operasyon TSK ve AKP gibi iki odağın dışında bir üçüncü odak tarafından planlanıp icraata konmuşsa, burada aslında zaten pek de iyi olamayan Erdoğan-Bush ilişkilerini iyice bozmak amacı bulunabilir. Kısacası Adlet ve Kalkınma Partisi'ni (AKP) ABD yoluyla yıpratmak...
- Yükselen Kürt düşmanlığı (Peşmergeler boş yere Albay Rollinson'a eşlik etmiyor) ve Türk milliyetçiliğine (Teneke Meltem!) hız vermek hatta bazı yeni kesimleri de bu Çürük Elma koalisyonuna katabilecek yapay, magazin bir ABD karşıtlığı yaratmak.
Olası yanıtlar için ipuçları
Gelelim şimdi baştaki sorulara yanıt aramaya:
* Bir olay vuku bulduğundan 19 ay sonra gazeteye haber oluyorsa mutlaka sorgulamak gerekir. Haberin ertesi gün yayınlanmasını engelleyen bir makam mı var? Aynı makam bu haberin bugün mü yayınlanmasını uygun buldu?
* Saygı Öztürk, kıdemli bir muhabir. İçişleri Bakanlığına yakın bir kaynak olarak tanınır. Susurluk 'Kahramanı' Korkut Eken hakkında 'Madalyalı Mahkum' başlıklı övücü bir kitap yayınlayarak siyasal tercihlerini de kamuoyuyla paylaşmış bir muhabir.
Albay Ergen, pek övdüğü Saygı Öztürk'e Kokpitepe olayını 'bir anı olarak' aktardığını da söyledi. Hani akşam kahvede konuşurken anlatılan askerlik anılarından biri gibi...
* Amerikalı albay televizyonda elinde Hürriyet'in ilk haberi, albay Aziz Ergen'in açıklamalarını satır satır tekzip etmesine rağmen, haberin ikinci kaynağının bu açıklamaları kaale alınmadı. Çünkü Amerikalı albayın söyledikleri doğru kabul edilse bütün manipülasyon harekatı çökecekti.
* Albay Ergen'in erken emekliye sevk edilmesinin gerekçesini ancak Genelkurmay ve bizzat kendisi açıklayabilir. Kendisine ve Genel Kurmay'a bu soru sorulmuyor.
* Albay Rollinson, Kokpitepe'de tabancasının şarjörünü Türk albaya teslim ederek mi yoksa üniforması ile fanilasını çıkararak mı Türk-Amerikan ilişkilerine katkıda bulunduğu müphem bir konu.
Bu Türk-Amerikan Konseyi yüzde yüz bir Amerikan kuruluşu mu yoksa gerçekten ortak bir kuruluş mu? Konseyin Türk yöneticileri albay Rollinson'un hangi tutumunu ödüllendirdiklerini açıklasalar iyi olacak...
* Son soru ve diğer soruların muhatabı belki Hürriyet bile değildir. Bu durumda bile haberin içinde kuşku uyandıracak noktaları açıklığa kavuşturmadan haberi yayınlamak gazetecilik açısından sorunlu.
Deştikçe, haberin hakiki gerçekten kopup Türk-ABD ilişkilerinde resmi gönüllerde yatan sanal gerçeğe yaklaştığını görüyoruz.
Biri giydiriyor öteki soyuyor
Eğer bir intikam söz konusu ise çuval olayının intikamı böyle alınmaz. Çuval operasyonundan sorumlu olan Amerikalı askerleri mahkemeye çıkartıp, yargılayıp ya da yargılatıp, mahkum ettirebilirseniz, bravo.
Bu operasyonun, tek hakiki karşılığı budur. Ama bunu yapabilecek ne güç, ne de hukuk var Türk tarafında. Çünkü Süleymaniye'de kafalarına çuval geçirilen elit timlerin bölgedeki bazı Türkmen gruplarıyla silah, dinamit ilişkileri açığa çıkmıştı.
Çuval geçirme yöntemi, hukuk tanımayan, zanlı-suçlu ayırımı yapmayan ABD emperyalistlerinin iğrenç, psikolojik bir operasyonudur. Bu operasyona mahal verecek eylemlere girişirseniz, sonuçları hakkında yakınmak durumunda kalmazsınız. Sonra da 'Kurtlar Vadisi'ni Irak'a nakletme ihtiyacı duymazsınız.
Albay Rollinson olayında da gözlerden özellikle kaçırılan bir nokta var: Olayın meydana geldiği bölge Irak toprağıdır.
Irak makamlarının ya da işgalci Amerikan makamlarının bilgi ve onayı olmaksızın bu bölgede, her ne gerekçe ile olursa olsun, yabancı bir askeri gücün bulunması doğal ya da normal karşılanabilecek bir durum değildir.
Aynı olayın bir başka versiyonunun Türkiye topraklarında meydana geldiğini düşünelim: Bir Amerikalı albay ile yanında Kürt peşmergeleri Andaç karakolunun Türkiye tarafındaki topraklarında dolaşıp 'Burası bizim emniyet bölgemiz, biz sizin topraklarınızdan Irak'a sızabilecek El Kaide militanlarına karşı önlem alıyoruz' dese, bölgenin askeri sorumlusu bunu hoşgörüyle karşılar mı?
Yapay özgaz boru hattı
Başbakan Bush'dan randevu alabilmek için İsrail ziyareti düzenlemek zorunda kalmadı mı? Amerikan İstihbarat ve polis şeflerini ağırlıyorsun da komşu İran'ın Cumhurbaşkanının ziyaret talebini susarak erteliyorsun...
Askeri ve siyasi açıdan ABD'ye bunca yıldır bu kadar bağımlı hale geldikten sonra bu Kokpitepe 'destanı' yazmak komik gelmiyor mu size?
Militarist-milliyetçilik bütün sert söylem ve görünümüne rağmen aslında patolojik bir içerik ve 'illusoire' bir muhteviyat içerdiği için komiktir sonuç olarak...
Kırmızı çizgilerin silinip gitmiş, güneyde yıllardır endişe kaynağın olan Kürt devleti kuruluyor, stratejik müttefikin Iraklı Kürtleri senden daha fazla önemsiyor, sen de kalkıp Kokpitepe'de ABDli albay soyuyorsun.
Yeni sınırötesi operasyon ya da sıcak takip metodolojisi geliştiriyor kahramanlar. Hakiki gerçekte yenilince, intikamını medyatik gerçekle mi alıyorsun?
Daha da güzeli, sahneye konan oyunun bütün inceliklerini bilen birileri de, hâki kalemleriyle manşetleri dolduruyor. Türkün Türke Türkçe propagandası ulusal medyada...
Kim kimi nasıl soydu ki? (RD/BA)