Eyfel Kulesi kadar ünlü!
Şarkıcı, tiyatrocu, sinema aktörü aynı zamanda sıkı bir militandı Yves Montand. Komünist partisinin "yol arkadaşıydı." Çok güzel şeyler yaptı ama sonunda liberalizme teslim oldu. Olsun...
Yves Montand, Fransa’nın en az bask beresi, baget ekmeği, Bordo şarabı kadar dünyaca ünlü bir ürünü. 13 Ekim 1921’de İtalya’da doğmuş, komünist bir işçi ailesinin çocuğu.
Berber çırağı olarak 11 yaşında çalışmaya başlayan Montand, ailesinin Toskana’dan Mussolini faşizminden kaçarak geldiği Marsilya’da 30’lu yılların sonunda Charles Trenet, Maurice Chevalier ve Fernandel gibi dönemin müzikhol yıldızlarını ve bu arada kahramanı Fred Astaire’i taklid ederek sanat hayatına atılıyor. Sesi olağanüstü kadife, kendisi doğuştan yakışıklı. Orta yaşlı kadınların yüreklerini hoplatan bir abi... Hakiki bir Akdenizli.
Yves Montand’ın benim kişisel ve dilsel tarihimde de ayrıcalıklı bir yeri var: 1963 yılı Eylül ayı filan olmalı. Galatasaray’da hazırlık sınıfı öğrencisiyim. Babamın bir Fransa iş seyahati dönüşü getirdiği 33 turluk "Montand Chante Prévert" plağı Fransızca ilk plağım.
Montand, Fransa’nın Orhan Veli’sinin (Jacques Prévert) şiirlerini Joseph Cosma’nın besteleriyle söylüyor: Barbara, Dans Ma Maison, En sortant de l’école, Les feuilles mortes...Hepsini hala ezbere bilirim.
Montand 1945’den 1991’e kadar yüzlerce plak doldurmuş bir şarkıcı.
Önce şarkıcı sonra aktör
Montand daha kadın berberinde çalışırken, sinemaya çok meraklı bilhassa Amerikan sinemasına. 15-20 yaşlarında iken, 20-25 yıl sonra konser turneleriyle ABD’yi fethedeceğini herhalde tahayyül bile edemiyordu. Montand sıradan bir yorumcu değil, hem seçtiği parçalar hem de sahne performansıyla bir kuşağı büyülemiş bir sanatçı.
Özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra, Fransız Komünist Partisi'ne yakınlığı sayesinde dönemin komünist ve solcu sanatçılarıyla içiçe yaşamış. Mesela Jean Paul Sartre, Simone de Beauvoir, Serge Reggiani, Luis Bunuel, Jorge Semprun gibi aydın ve sanatçılarla yakın dostluklar kurmuş. Simon Signoret de ilk karısı.
ABD’ye gittiğinde Arthur Miller ve o zamanki eşi Marilyn Monroe ya da Sovyetler Birliği’ne gittiğinde Nikita Kruşçev ile oturup saatlerce sohbet etmiş. Monroe ile neler yaptığına ilişkin bir sürü dedikodu vardır hatta Simone Signoret’yi kızdıracak şeyler yaptığı söylenir.
Kruşçev’e ise 1956 Macaristan müdahalesinin hesabı sorduğu yazılır. Yine ABD’de siyah hakları savunucusu Paul Robeson ya da bizden Nazım Hikmet’in (En güzel şarkı ve Akrep gibisin kardeşim) şiirlerini besteleyip söylemiş Aragon bir başka dostu. Uzun süreli mesai arkadaşlarından biri de Edith Piaf.
Sinema yıldızı olarak da parlak bir kariyeri var: Birlikte çalıştığı yönetmenlerden dördü Costa Gavras. (Unutulmaz üçlemede yani Z, İtiraf ve Sıkıyönetim’de oynadı) , Alain Resnais, René Clément ve Jean-Luc Godard. Daha önce de Marcel Carné ile çalışmış. Joseph Losey ve Chris Marker’la da birer filmi var.
1946’dan 1991’e kadar tam 59 filmde rol almış.
Montand’ın özyaşamöyküsü aslında biraz da 20. yüzyıl müzik-tiyatro ve sinema ansiklopedisi kadar zengin. Üstelik bu ansiklopedide Montand’ı diğer sanatçılardan ayırt eden önemli bir siyasi angajman da var: Hiçbir zaman Parti üyesi olmamasına rağmen, çok uzun süre Komünist Parti ile birlikte hareket etti. Ne var ki ilk çanlar 1956’da SSCB’nin Macaristan’a müdahalesiyle çaldı, 68 Prag ve bilahare Afganistan işgalleri döneminde ise Montand artık Sovyet tipi sosyalizmin ne olduğunu anlamıştı.
Yine de 70’li yıllara kadar başta Sovyetler Birliği olmak üzere sık sık turneler düzenlediği bütün Doğu Blokunda en çok sevilen şarkıcıydı.
Ölüm: Önce ideolojik sonra fiziki
Montand, 80’li yılların sonunda Sovyet Bloku'nun da çökmesiyle, proleter sınıf kökenlerini de hatıra defterine kapatıp, Libération gazetesinin desteğiyle devlet televizyonunun ekranlarından "Yaşasın Kriz!" başlıklı bir dizi program yaparak liberalizme hatta kapitalizme sığındığını ilan etti.
Biri İspanyol eski Kültür Bakanı yazar Jorge Semprun tarafından kaleme alınan Montand hakkında yayınlanmış dört kitap var. Yves Montand son filmini çevirirken sette geçirdiği bir kalp krizi sonucunda 9 Kasım 1991 günü dünya değiştirdi. Halen eşi Simone Signoret’nin yanında. Père Lachaise mezarlığında, ‘Le Mur des Fédérés’nin orada, bizim 1871 Komüncülerinden biraz ötede yatıyor. (RD/NZ)