Almanya sonunda idam cezasını kaldırıyor. Yıllardır beklenen değişiklik, Hessen eyaletinde gerçekleştirilen anayasa değişikliği oylamasıyla sağlandı. Seçmenlerin yüzde 83,2'si idamın kaldırılması yolunda oy verdi ve bu insanlık dışı ceza 72 yıl önce halkoylamasıyla kabul edilen eyalet anayasasının idamı öngören 21'nci maddesi iptal edildi.
Pazar günü eyalet meclisi seçimine paralel olarak gerçekleştirilen referandumda Hessen Anayasası'ndaki 15 maddenin değiştirilmesi teklifi de halka sunuldu. İdamın kaldırılması ve seçilme yaşının 18'e indirilmesi gibi değişiklik tekliflerinin hepsi yüzde 80 ile 90 arasında değişen oranlardaki kabul oylarıyla kabul edildi.
Bu değişikliklerin hepsi önemli, ancak en çok tartışılan idam cezası hepsinden önemliydi.
Şimdiye kadar Hessen Anayasası'nın 21'nci maddesi gereğince kimse idam edilmedi, çünkü anayasaya göre geçerli olan bu ceza, tüm Almanya'nın Hessen'den üç yıl sonra kabul edilen federal anayasada olmadığı için hükümsüzdü. Yani sadece kağıt üzerinde var olan bir cezaydı.
Orada belirtilen ağır suçları işleyen hiç bir kimsenin giyotin altında can vermesi hiç bir zaman sözkonusu olmayacaktı. Ancak yine de bir demokratik toplumun anayasasında var olması rahatsız ediyordu. Asıl önemlisi de zaman zaman kaldırılması yolundaki talepler gündeme gelse de bundan önceki eyalet meclislerinden bu yönde bir referandum gidilmesi için karar bir türlü çıkartılamamıştı.
Ya çoğunluk idamdan yana çıkarsa?
Çünkü yapılacak bir halkoylamasında idam cezasından yana olanların oranının büyük çıkmasından çekiniliyordu. Aslında böyle bir oylamada çoğunluk idam cezasından yana çıksa bile bir üst yasa, yana federal anayasayla çeliştiği için yine geçersiz kalacaktı. Ancak halkın çoğunluğunun olmasa bile önemli bir kısmının idamdan yana olduğunun bir halk oylamasıyla tescillenmesinin sorumluluğunu hiçbir siyasi parti üstlenmek istemiyordu.
Almanya'nın tamamında olduğu gibi Hessen'de de çoğunluk idama karşıydı, ancak idamdan yana olanların oranı tam olarak tahmin edilemiyordu. Geçmişte zaman zaman idam cezasının yeniden geçerli olması için seslerini yükseltenler çıkmış ve toplum içinde idamdan yana olanların arttığı gözlenmişti. Örneğin 70'li yıllarda RAF (Kızıl Ordu Fraksiyonu) ve diğer sol şiddet örgütlerinin eylemlerinin yoğunlaştığı dönemde, bu örgütlerin liderlerinin idam edilmesi talepleri açıkça dile getirilmişti. Bazen de cinayet ve özellikle de tecavüz suçlularına idam çağrılarının konuşulduğu oluyordu.
Bak, Almanya'da bile idam cezası var!
Bu durum Almanya'nın prestijini zedeliyordu. Başka ülkelerdeki idam cezasıyla ilgili tartışmalarda da zaman zaman gündeme getiriliyordu. İdamdan yana olanlar, ülkelerinde bu cezanın uygulanmasını savunanlar Almanya'daki ya da daha doğrusu Hessen'deki idamın aslında geçersiz olduğunu bilseler bile tartışmalarda "Ama bakın Almanya'da bile halen böyle bir ceza var" argümanını kullandıkları oluyordu. Ve hemen "Evet, kağıt üzerinde öyle görünüyor. Ama o geçerli değil. Şimdiye kadar orada kimse idam edilmedi" yanıtı gelse bile, bunun kendi ilk cümlenin neden olduğu sansasyonu etkileyemeyeceğini bildikleri için tartışmanın galibi olarak propogandalarını sürdürüyorlardı.
Onlar da biliyordu, anayasada yer alan bu cezanın kaldırılması hiç de kolay değildi. Anayasa bir halkoylamasıyla kabul edilmişti. Kaldırılması ya da değiştirilmesi için de bir halkoylaması gerekliydi. Bir halkoylaması kararı için de meclisteki basit çoğunluk yeterli değildi. Muhalefet partilerinin de onayı gerekiyordu.
Sonunda referandum kararı alabildiler
Ve Eyalet Meclisi'ndeki partilerin hepsi karşı olmasına rağmen, uzun yıllardır bir türlü biraraya gelip, referandum kararı alamıyorlardı. Bu değişikliği iki yıl önceki Hessen Eyaleti'nin 70'nci yıl kutlamalarına yetiştirmek isteyen bir girişim de başarısız olmuştu. Hükümet partileri CDU ve Yeşillerin bu yoldaki girişimleri, SPD'nin "Madem referandum yapacağız. Bu vesileyle eğitim ve öğrenimin tamamen ücretsiz olması, gönüllü çalışmanın ve halkoylamalarının kolaylaştırılması gibi hususların da anayasada yerini almasını sağlayacak değişiklikleri de halkoyuna sunalım" yanıtıyla karşılaşınca suya düşmüştü.
Ancak bunun daha da ertelenmesi yeni sorunlara neden olabilecekti. Bir sonraki seçimde idam cezasıyla sorunu olmayan aşırı sağcı parti AfD'nin (Almanya için Alternatif) meclise gireceği kesindi. Eğer bu dönemde sözkonusu değişiklik yapılmazsa, gelecekti değişiklik girişimleriyle ilgili tartışmalar çok daha farklı olabilecekti. Sonunda bu amaçla oluşturulan Meclis Anayasa Komisyonu'nun hazırladığı reform tasarısı, eyalet meclisindeki partilerden dörtlünün (CDU, Yeşiller, SPD ve FDP) ortak tasarısı olarak kabul edildi. Tasarı anayasanın 15 maddesinin değiştirilmesini öngörüyordu. Sol Parti de idam cezasına karşıydı, ancak diğer partiler sosyalistlerle birlikte bir ortak yasa tasarısını imzalamak istememişlerdi.
Böylece 28 Ekim'de gerçekleştirilen eyalet meclisi seçimine paralel olarak referanduma karar verildi.
15 maddelik anayasa reformu
Pazar günü sandık başına giden seçmene oylaması için verilen seçim pusulalarından birinde Hessen Anayası'na ilişkin 15 reform önerisi yer alıyordu. Pusula, seçmenlerin bunların hepisini birden ya da teker teker onaylabilecekleri biçimde hazırlanmıştı.
Anayasa'nın idam cezasını öngören 21'nci maddesinin tamamen kaldırılmasının yanısıra önerilen ve büyük çoğunluk tarafından kabul edilen diğer değişikliklerden bazıları kısaca şöyle:
Kadın-erkek eşitliği: Anayasa'da yer alan "Tüm insanlar yasa önünde eşittir" maddesine, devletin kadın erkek eşitliğinin gerçekten uygulanmasını sağlamaktan sorumlu olduğu hususu ekleniyor.
Çocuk hakları: Anayasa'nın bu konuyla ilgili bölümü "Her çocuk korunma ve kendi sorumluluğunu üstlenebilecek, toplumsal yaşama hazır bir kişi olarak gelişiminin desteklenmesi hakkına sahiptir" sözleriyle başlayacak.
Kişisel bilgilerin korunması: "Her kişi, kendi kişisel bilgilerini açıklama ve kullanılmasına izin verme hakkına sahiptir."
Seçilme yaşı: Eyalet meclisine milletvekili olarak seçilme yaşı 21'den 18'e indirildi.
Avrupa: Hessen'in demokratik, hukuk devletine, sosyal ve federatif temellere dayanan birleşmiş bir Avrupa'ya bağlılığı anayasal düzeye getirilmiş oldu.
Bunların dışında halk oylamalarının kolaylaştırılması, devletin idari işleyişinin dijitalleştirilmesi, gönüllü hizmetler, devletin vatandaşlarına "uygun konut sağlaması" gibi hususların anayasada yer almasını sağlayan değişikliler sözkonusuydu.
Almanya'da idam cezası
İdam cezası, Almanya'da 1848 devrimlerinden sonraki zaman zaman gündeme geldi. 1849'da Frankfurt'taki St. Paul Kilisesi'nde (Paulskirche) kabul edilen ilk anayasada idam cezası yer almıyordu. Ancak bu tüm Almanya'nın anayasası olmadı. Birçok prenslik ve krallığın kendi yasalarında idam cezası var olmaya devam etti.
1877'ye kadar idam cezaları halkın önünde infaz edildi. İnfaz yöntemi de esas olarak giyotinle kafa kesilmesiydi. Bu tarihten sonra infazlar özel olarak çağrılmış belirli sayıda kişiler önünde yapıldı.
Hitler'in yargıçları 1933-1945 dönemindeki nazi iktidarı döneminde "vatan haini" ya da "topluma zararlı" görülen kişilere yönelik binlerce idam cezası verdi, bunların çok büyük bölümü infaz edildi. Bu dönemde çoğu giyotin altında "yasal olarak" öldürülen insanların sayısının 12 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. II. Dünya Savaşı döneminde "asker kaçağı" oldukları gerekçesiyle askeri mahkemelerin ya da komutanlarının kararlarıyla kurşuna dizilenlerin sayısı ise bilinmiyor. Hitler döneminde de esas idam aleti giyotin idi. Ancak Hitler'e suikast girişiminde bulunan ve onlara yardım ettikleri ileri sürülen yüzlerce kişi (ilk cezalar kurşuna dizilme şeklinde olmuştu) ise, diktatörün bizzat verdiği emirle bulundukları zindanların yer altındaki bölümlerinde kasap çengellerine asılarak katledildiler.
İdam cezası II. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan iki Almanya'da da devam etti.
Batıdaki Federal Almanya Cumhuriyeti'ndeki (BRD) son idam cezası 1949'da infaz edildi. Bir soygun ve cinayet hükümlüsü 11 Mayıs 1949'da Berlin'de giyotin altında can verdi.
Aynı yıl SPD'nin önerisiyle BRD Anayasası kabul edildi ve idam cezası kaldırıldı.
İlk öneri aşırı sağcı bir parti tarafından gündeme getirilmişti. Amaçları bu insanlık dışı cezanın kaldırılması değil, savaş suçlusu nazilerin idamlarını önleyebilmekti.
Bu tabii ki kabul edilmedi. Ancak daha sonra SPD'nin yaptığı öneriyle idam cezası kaldırıldı.
Ancak bu tarihten sonra da BRD'dedeki idamlar bir süre daha devam etti. Bu bölge resmen Amerikan ordusunun, yani ABD'nin işgali altındaydı. Ve orada idam cezası vardı. Amerikan askeri mahkemeleri bu dönemde yüzlerce Alman savaş suçlusunu yargıladı ve bunların idamları kendi anayasında idamı yasaklayan BRD toprakları üzerinde infaz edildi. Amerikan cellatlarının gerçekleştirdiği son idamlar 1951'de oldu.
Doğudaki sosyalist Demokratik Almanya Cumhuriyeti'ndeki son idam 1972'de infaz edildi. Hükümlü casuslukla suçlanan bir istihbarat subayıydı. Oradaki infaz, hükümlünün habersiz olduğu bir anda başından vurulması yöntemiyle gerçekleştiriliyordu.
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından kurulan federal sisteme göre eyaletler kendi anayasalarını hazırlayıp halkoylamasıyla kabul ettiriyorlardı. Bu anayaların, daha sonra 1949'da kabul edilen federal anayasayla uyum içinde olması, çelişkinin olduğu hususlarda, üst anayasının gerçerli kabul edilmesi esastı.
Hessen ve Bavyera eyaletlerinin 1949'dan önce kabul edilen anayasaları ağır suçlar için idam cezasını içeriyordu. Bavyera kağıt üzerindeki bu cezayı 1998'de gerçekleştirilen bir halkoylamasıyla tamamen kaldırmayı başardı. Ancak Hessen'de bu konuda uzun süre bir uzlaşı sağlanamamıştı. Sonunda o da başarıldı.
Almanya'nın son celladı
Noktayı koymadan konuyla ilgili bir tarihi ayrıntı daha verelim:
Bu Almanya'nın 1924-46 yılları arasında resmen cellat olarak çalışan son celladı Johann Reichart'la ilgili...
Kuşaklar boyunca cellatlık yapan bir aileden gelen Reichart, görevi süresinde 3010 infazda bulundu. Bunlar arasında Hitler döneminde asılarak ya da giyotinle öldürülen yüzlerce antifaşist direnişçi de yer alıyor. Hitler'e karşı direnen Almanya'nın simgelerinden "Beyaz Gül" hareketi üyeleri ve onlar arasındaki Sophie Scholl de onun kurbanlarından.
II. Dünya Savaşı'nın ardından da resmi görevi devam eden ve bir süre de Amerikan Ordusu için cellat olarak hizmet veren Reichart'ın bu dönemde de çok sayıda nazi savaş suçlusunun infazını gerçekleştirdiği biliniyor.
1946'da görevine son verilen Reichart'ın yaşamın yoksul ve nefret edilen bir kişi olarak 1972'ye kadar devam etti. Kendisiyle yapılan bir gazete söyleşisine bakılarak yaşamının son yıllarını bir "idam karşıtı" olarak geçirdi. (GK / HA)