İktidara geldiklerinde gayet cesur görüşler beyan eden AKP yavaş yavaş devletin Kıbrıs politikasını kabullendi ve seçim öncesinde çözüm yanlısı muhalefete destek vermediği gibi çözümsüzlük taraftarı hükümete memur maaşlarını hızla ödeyerek gayet somut maddî destekte bulundu.
Bugün Dışişleri bakanı çözümsüzlük timsali Rauf Denktaş ile çalışmamız gerekiyor diyor. Bu devlet ağzıdır ve 1974'ten bu yana bu şekilde bir yere varılamadı. AKP'nin Kıbrıs politikasının nasıl bocaladığının bir diğer kanıtı da bir taraftan Denktaş'a destek verirken diğer taraftan Madam Loizidu'ya tazminat ödenmesidir.
Kıbrıs'taki çözümsüzlüğün, bırakın Avrupa Birliği (AB) adaylığını çıkmaza sokmasını, iç politikaya nasıl menfi yansıyacağını daha hala anlamış değil AKP. Kıbrıs'ta taviz vermeyen statüko artık AB sürecini her taraftan baltalama ve köstekleme gayretini daha kolay hayata geçirecektir.
"Bir hafta geçsin bakarız" derken Dışişleri bakanı, bu sonucun ne Kıbrıs'ın AB üyeliğinin fiiliyata geçeceği 1 Mayıs 2004'e ne de Türkiye'nin AB ile üyelik müzakerelerine başlaması kararının verileceği Aralık 2004'e kadar Kıbrıs'ta bir çare bulunmasını imkansız kıldığını görmek istemiyor.
Zira aynı parametrelerle yani Türkiye devletinin tüm statükocu güçlerini arkasına alarak tekrarlanacak seçim bir şeyi değiştirmeyecektir. Çözüm ve AB yanlısı halk ise zaten epey bir zamandır "memleketi kurtaramıyoruz bari kendimizi kurtaralım" diyerek Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşlığını alarak AB yurttaşı olma yolunu seçti.
Seçim sonucu bu trendi hızlandıracak niteliktedir. Nitekim adadan gelen ilk intibalar halkın kendisini büyük bir boşluk ve belirsizlik içerisinde hissettiği yönünde.
AKP önce Irak kararında derin devletin tuzağına düştü ancak gelen tepkilerle zevahiri kurtardı. Kıbrıs'ta ise devletin dümen suyuna girdiğini ve seçim sonuçlarının bunun kanıtı olduğunu düşünüyorum. Bu AKP Kıbrıs konusunda devletle bu kadar içli dışlıyken diğer demokratikleşme adımlarında aynı devleti karşısına alamaz.
Anayasa konusundaki ciddî tıkanmayla kendi derdine düşmüş ve genişlemeden hızla soğumakta olan AB kamuoylarına bir de Türkiye'nin adaylığından bahsetmek bugün zaten iyice zorlaşmıştı. Kıbrıs'taki sonuç Türkiye'den "kurtulmak" isteyen AB'li politikacının elini çok kolaylaştırmış bulunuyor.
Hem İsa'ya hem Musa'ya yaranmaya kalkışılınca ne İsa'ya ne Musa'ya ve ne de Muhammed'e yaranılabiliyor. (CA/NM)