Ancak bunu büyütmemek gerekiyor. Zira yazım aşaması daha yeni başlıyor. Bugün alınmış kararlar yazım ve onay aşamalarında hükümetlerce yeniden müzakere konusu edilebilir. En önemlisi de alınan kararların içeriklerinden doğan tatminsizlik hissi.
Aslında "Avrupa'nın işleyişi hakkında Antlaşma" adını alacak olan müstakbel metin reddedilen ve artık kadük olan "Anayasal Antlaşma"nın eksiltilmiş bir versiyonu. 27 üzerinden 18 ülke zaten eski metni onaylamıştı.
Sorun 2005'te 'hayır' diyen ve eğer referandum yapılırsa 'hayır' diyebilecek olan ülkelerdi. Yani kabaca Fransa ve Hollanda, diğer tarafta da her zamanki sorunlu grup, Danimarka, İngiltere, İrlanda ve Polonya.
Dikkat edilirse son günlerdeki at pazarlığı bu ülkeler arasında yapıldı ve pazarlık büyük olasılıkla yazım ve onay sürecinde devam edecek. Nitekim İngilizler, örneğin 'grev hakkı' gibi konulara giren ve saçlarını diken diken yapan "Temel Haklar Şartı"ndan muaf tutulmayı başardı. Halbuki ortak politikalardan muafiyet artık temenni edilmeyen bir mekanizma.
AB ülkeleri politikacıları aylar sonra şekillenebilecek yeni bir antlaşmanın temel ilkeleri üzerinde görüş birliği sağladılar. 'Büyük başarı' olarak ifade edilse de esasen bir orta yol bu. AB'nin artık âdet haline getirdiği 'asgaride anlaşma'dan başka bir şey değil.
Her ülkenin kendi çapında zevahiri kurtardığı, diğerlerini taviz vermeye iknâ ettiği hissiyle zafer kazandığını iddia ettiği ama sonuçta federal Avrupa'nın önünün açılmadığı bir durum. Uzlaşmanın belki en önemli getirisi Fransa, Hollanda, İngiltere gibi sorunlu ülkelere, 'İstediğimizi elde ettik, metni referanduma götürmemize gerek kalmadı' dedirtebiliyor olması.
Yeni antlaşmada neler var?
* Eski metinde federal Avrupa'yı çağrıştıran sembollerin hiçbiri yenisinde olmayacak: 'Anayasa' sözcüğü, 12 yıldızlı AB bayrağı, 'Farklılıklar arasında Birlik' şiarı ve 'AB'nin parabirimi avrodur' ifadeleri yeni metinde yok.
* Üzerinde mutabakat sağlanan ilkeler arasında adli ve polis işbirliği konularında alınacak kararlarda oybirliğinden nitelikli çoğunluğa geçilmesi önemli. Bu konularda Avrupa Parlamentosu'nun yasa teklifi yapma hakkı da diğer bir kazanım.
* AB'nin bugüne kadar başarıyla hayata geçirdiği Schengen veya Avro gibi ortak politikalar daima ortak hareket etmek isteyen bir grup ülkenin girişimiyle oldu. 'Pekiştirilmiş işbirliği' olarak anılan ve isteyen ülkenin katıldığı bu mekanizmaya metinde vurgu var.
* Muhafaza edilen diğer bir kazanım bir milyon AB yurttaşının imzasıyla Komisyon'u girişim yapmaya davet edebilme hakkı.
* Yeni antlaşmada altı aylık dönüşümlü başkanlık sistemi yerine 'Avro' için şimdiden uygulanan ve iki buçuk yıllık dönemler için atanacak bir 'AB Başkanı' öngörülüyor. Bu süreklilik önemli ve fiilen şimdiden dönem başkanlıkları arasında uygulanıyor. Örneğin şimdiki başkan Almanya, Temmuz'dan sonra Portekiz ve 2008'in ilk yarısı başkanı Slovenya'nın ortak bir eylem planı var.
* Yine 'Anayasal antlaşma'dan miras kalan ve nitelikli çoğunluğun tarifini veren 'ikili çoğunluk sistemi.' Çoğunluk için oylar AB nüfusunun yüzde 65'ine tekabül edecek, aynı zamanda da üye ülkelerin yüzde 55'ini kapsayacak. Polonya oy paydalarında Almanya ile aynı seviyede olmak için ısrar ederken 'Eğer Almanya'nın neden olduğu savaşlarda o kadar Leh ölmeseydi, nüfusumuz daha kalabalık olurdu' dedi.
Dünya alemi hayretler içine düşüren bu çıkış sayesinde Polonya yeni çoğunluk sistemini, yeni anlaşmanın yürürlüğe girmesi beklenen 2009 yerine 2014 yılına erteletti. Hatta uygulama herhangi bir üye ülkenin talebiyle 31 Mart 2017'ye dek ertelenebilecek. Belki o vakte kadar Polonya'da bir nüfus patlaması yaşanır!
* İkili çoğunluk sisteminin yanında, özellikle küçük ülkelerin çıkarlarını koruyabilmeleri için, 2017 yılına dek AB üyelerinin yüzde 75'inin ya da AB nüfusunun yüzde 75'inin herhangi bir kararı bloke edebilmesine olanak tanındı. Böylece büyük ülkelerin birleşerek küçükler aleyhine ya da AB bütçesine net katkı yapan ülkelerin net alıcılar aleyhine karar alabilmesi imkansız hale getiriliyor.
* Hollanda yeni üyelerin katılım esnasında Kopenhag Kriterleri'ne tam uyum sağlamalarını gerektirecek dolaylı bir şerhin metinde olmasını elde etti. Bu, Türkiye ve tüm diğer adayları ilgilendiriyor. Keza ulusal meclislerin onaylamak durumunda olabilecekleri herhangi bir AB yasasını inceleme zamanları altıdan sekiz haftaya çıkıyor. Bu, örneğin yeni üyelerin katılım antlaşmalarının onay sürecini uzatacaktır.
* Son olarak alalım dış politikada tek seslilik için öngörülen 'AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi' görevini... Müstakbel yüksek temsilci, Komisyon'un komşuluk politikasından sorumlu üyesi Benita Ferrero-Waldner ve AB Ortak Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Javier Solana'nın görevlerini üstlenecek. Dışişleri bakanlarından oluşan Genel İşler Konseyi'nin başkanı ve Komisyon'un Başkan yardımcısı olacak. Suya sabuna dokunmayan konular dışında AB'nin ortak bir dış politikası yok.
Bu durumda dı şpolitika temsilcisi ne işe yarayabilir? Olsa olsa bu yüksek temsilci Genel İşler Konseyi'nin sekreteri olacak!(CA/EÜ)