Milli irade
Anlayan anlamayan Yargıtay başsavcısının iddianamesinin zayıf olduğu görüşünde. "Bu iddianame partiyi kapatmaya götürür" diyen neredeyse yok. O vakit neden Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) savunma yapma yolunu seçmez, sonuçları çok farklı olacak bir Yassıada’yı göze almaz?
Zahmetli ve sıkıntılı olacağı muhakkak, ancak böyle bir yargı süreci ve sonucu AKP’yi aklayacağı gibi darbeler tarihine son noktayı koyar ve demokrasiyi kalıcı bir biçimde güçlendirir. Bu tarihi diyet ödenmelidir. Bu sınavdan başarıyla çıkacak bir AKP’nin önünde bir demokrasi bulvarı açılır.
Bundan böyle, kapatma davasını bertaraf etmek veya türban özgürlüğü için düşündüğü "kendine müslüman" anayasa değişiklikleri değil her cenahın talebine çare olacak geniş donanımlı bir demokratik anayasa gündeme gelir. Yeniden canlandırılacak Avrupa Birliği (AB) süreci ile Türkiye 2002-2004’teki özgüveni yeniden keşfeder.
Aksine, AKP’nin kapatmaya karşı çare olarak düşündüğü anayasa değişikliği formülünün CHP/MHP’den destek görmeyeceği ve değişikliğin ancak referandum yoluyla kabul edilebileceği anlaşılıyor. Bu formül ülkeyi daha da gerer. Referandumdan olumlu sonuç çıkması gerginliği azaltmaz, 22 Temmuz’dan bu yana mütemadiyen çoğunluk ve milli iradeden dem vuran AKP’yi kendinden olmayanların gözünde daha da öcüleştirir.
Milli birlik
Diğer tuzak, Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) dışındaki iş dünyasının gelen uzlaşma çağrıları. İtidal ve üslüpta sükünet başka, illa ki uzlaşma başka. Çelişki veya eski tabiriyle ihtilafı siyasete taşıyan AKP’nin ihtilafın demokrasinin temel zeminlerinden birisi olduğunu artık bilmesi gerekiyor.
Sistemin nimetlerinden istifade etmek uğruna ille de uzlaşmak, üstelik siyaset dışı aktörlerle uzlaşma arayarak ihtilafları yumuşatma yolunu seçmek AKP’nin iki yıldır girdiği devlet partisi olma sürecini perçinler. İlk dönem Özal hükümetleri dışında çokpartili dönemimizin, sorunları öteleyen, statükocu partilerinden biri haline gelir.
Milliyetçi ve devletçi refleksleri daha da güçlenir. 2002-2004 döneminin reformcu AKP’si yasama döneminden geriye kalan yılların restorasyoncu partisi haline gelir.
AKP’nin reformcu döneminde Türkiye için bir projesi vardı, bugünse giderek kendini kurtaran sadece cemaatçi bir projesi var. Bu proje ülkeyi kalıcı bir istikrara kavuşturmaz. AKP ihtilafları reddetmekten, kendini ilgilendirmeyenleri küçümsemek, ihtilaflar arasında seçim yapmaktan kaçınmalı.
Maharet, siyasete taşınan ihtilafları azdırmamak, normalleşmelerine zemin hazırlamak, onları doğru yöneterek bunların çatışmaya ve kutuplaşmaya dönüşmesini engellemekte. Bugünlerde işittiğimiz gibi bunları reddetmekte değil. Zira eninde sonunda reddedilecek olan ihtilaf AKP’nin dini yaklaşım, esin ve kökenleri olacaktır. Tuzak da buradadır. (CA/GG)