Günümüzde dünyada 40 milyon civarında mülteci ve yerinden edilmiş insan bulunmaktadır. Bu kişiler savaş, sivil kargaşa, sel, deprem, kıtlık gibi acil durumlar nedeniyle ülkelerinden ayrılmakta ve genellikle özel mülteci kamplarında yaşamaktadırlar. Bu grupların temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta güçlükler yaşandığı ifade edilmektedir.
Mülteciler genellikle olumsuz koşullarda yaşamaktadırlar ve pek çok hizmete ulaşım olanakları sınırlıdır. Bu durumda üreme sağlığıyla ilgili ihtiyaçlarının da göz ardı edilebildiği görülmektedir. Mültecilik konusunda yapılan tüm çalışmalarda cinsel şiddete açık olma ve incinebilirliğin arttığı rapor edilmektedir.
Mültecilik AIDS riskini arttıran bir durumdur
Mülteciler açısından stigma, ayrımcılık, dil ve kültür farklılıklarından kaynaklanan dışlanma, düzenli cinsel partnerlerden ayrılmış olmak, destek ve arkadaşlığın eksikliği, gerçek kimliğini saklama duygusu, sağlık ve sosyal hizmetlere ulaşımdaki sorunlar AIDS’e yakalanma riskini arttırmaktadır.
Aile ve toplum yaşamının göç sırasında ve sonrasında kesintiye uğraması, özellikle de yoksulluk ve kriz durumları, kişilerin riskli cinsel davranışlar içine girmesine ve cinsel yoldan bulaşan hastalıklara maruz kalmasına neden olabilmektedir. Göç sırasında kadınlar normalden daha fazla cinsel şiddete maruz kalmaktadırlar. Diğer bir boyut ise bazı kadınların korunma, gıda ve para için cinselliklerini kullanmaktan başka seçenekleri bulunmamasıdır. Bu durum HIV/AIDS bulaşma riskini arttırmaktadır.
Mülteci yerleşimlerinde AIDS’e ilişkin görünüm
Mülteci ortamlarındaki HIV enfeksiyonlarının büyük çoğunluğu cinsel yoldan bulaşmaktadır. Toplum ve aile yaşamı arasındaki uyumsuzluk stabil ilişkilerin kırılmasına, cinselliği yöneten sosyal normların bozulmasına yol açabilir. Çocuk ve yetişkinler barınma, güvenlik, yiyecek ve para gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak için seks yapabilir. Savaş, sivil karışıklık, kaçış ve mülteci koşullarında kadın, çocuk ve erkeklerin tümünün tecavüzü de içerecek şekilde cinsel şiddete uğrama riski artmaktadır. Mahkumlar da cinsel şiddete karşı riskli durumdadır.
Mülteciler daha fazla cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddete uğrama riski taşımaktadırlar. Mülteci grubu içinde yalnız kadınlar, aile reisi kadınlar, refakatsiz çocuklar, koruyucu aile bakımındaki çocuklar, gözaltındaki kişiler HIV / AIDS’e karşı incinebilir durumdadır. Kültürel bariyerlerden dolayı erkekler açıkça ifade edemezse de onlar da cinsel şiddet ve HIV / AIDS açısından bir risk grubudur.
Bunun yanı sıra HIV/AIDS açısından riskli diğer bir grup adölesan mültecilerdir. Dünyada yaklaşık 6.6 milyon adölesan mülteci silahlı çatışmalar nedeniyle yerinden edilmiştir. Aile ve toplumlarından ayrı düşerek kendilerinin ve kardeşlerinin sorumluluklarını almışlardır. Adölesanlar bu durumda travmatik yaşam olaylarıyla yüz yüze kalır ve çok az bir yardım desteğiyle yeni sorumlulukların üstesinden gelmeye çalışırlar. Umutsuzluk, hastalık, boş vakit ve yoksulluk, mülteci kamplarında günlük yaşamın ortak özellikleri haline gelmektedir. Bu sosyal kargaşa ve korumanın eksikliği adölesanlarda özellikle genç kızlarda tecavüzü de içeren şekilde toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, yiyecek ve hizmete ulaşma karşılığı seks yapma ve daha küçük yaşta cinsel aktiviteye girmeyi beraberinde getirir. Bunun sonucu olarak cinsel yolla bulaşan hastalıklar, HIV/AIDS ve güvensiz koşullarda düşükler yaşanmaktadır.
HIV enfeksiyonu olanların yaklaşık yüzde 70’inin Sahra altı Afrika bölgesinden olduğu görülmektedir ve bu ülkelerin üçte ikisi mülteci hareketlerinden etkilenen ülkelerdir. AIDS’ in yayılmasının başlangıcından itibaren 21.8 milyon insan bu nedenle ölmüştür. Her bir dakikada 25 yaşının altında altı insan AIDS’ e yakalanmaktadır. Sadece 2000 yılında 5.3 milyon yeni AIDS vakası meydana gelmiştir. 2000 yılında Güney ve Güneydoğu Asya’da 700 bin yetişkinin AIDS’ le yaşadığı, Afrika’da 12 milyon çocuğun AIDS nedeniyle öksüz kaldığı ve 2010 yılına kadar bu sayının 40 milyona çıkacağı tahmin edilmektedir.
Çözüm: Çoklu sektörlü ele alış
Mülteci toplumlarında AIDS’e yönelik çoklu sektörlü ele alışın bileşenleri şunlardır:
- HIV/AIDS odak noktaları oluşturulması,
- Ulusal HIV/AIDS kontrol programıyla yakın danışmanlık içinde müdahaleler planlanması,
- HIV/AIDS programlarını var olan etkinliklerle bütünleştirilmesi,
- Sektörler içinde ve arasında diğer organizasyonlarla koordinasyon, iletişim ve işbirliği içinde çalışılması,
- Mülteci paradigmasının belirsiz ve bazen geçici doğası göz önünde tutularak, uzun dönemli amaçlar kadar kısa dönemli çıktıları olan etkinlikler düzenlenmesi,
- Yerel ve mülteci nüfusuna yönelik eşit HIV/AIDS hizmetleri sağlanmış olmasından emin olmak gereklidir.
Ancak böyle bir yaklaşım ile mülteci yerleşimlerinde HIV/AIDS’e yönelik bütüncül bir bakış açısı mümkün hale gelecektir.(SB/EÜ)
* Dr. Sema Buz, Hacettepe Üniversitesi
Yararlanılan kaynaklar
1. International Organization for Migration. Population Mobility and HIV/AIDS. Programme Info Sheet. September 2003:1,
2. Ünalan T. Göç ve Üreme Sağlığı İhtiyaçları. Umuda Doğru Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği Dergisi yıl 2, sayı 5 Ankara: 1998:5-6.
3. UNHCR. Reproductive Health in Refugee Situations. An Inter-Agency Field Manual. Geneva: 1995:33-38.
4. UNHCR. Prevention and Response to Sexual and Gender-Based Violence in Refugee Situations. Inter-Agency Lessons Learned Conference Proceedings, (27-29 March 2001) Geneva: 2001: 62.
5. Women’s Commission for Refugee Women and Children Reproductive Health Project. Partnering with Local Organizations to Support the Reproductive Health of Adolescent Refugees A Three-year Analysis. October 2003: 7.
6. Women’s Commission for Refugee Women and Children. Inter-Agency Working Group on Reproductive Health in Refugee Situations. 2000:10.