Agustin İstanbul’dayken Onur Yürüyüşü’ne katılmış, polis saldırısı karşısında şok yaşamış. Şaşkınlığını dile getirirken “Bu bir kutlama sonuçta! Ben silahlı polisleri görünce çok korktum. Protesto gibiydi. Neticede 19 - 20 yaşında gencecik çocuklar onlar. Sokakta kutlama yaparken polisin biber gazıyla neden saldırdığını anlamadan bir kafeye sığındık” diyor.
Agustin Arjantinli. Beş yıl önce ilk yolculuğuna çıktığında 18 yaşındaymış.
“Yola çıktığımda çok param yoktu ama en güzel şeyler en zora düştüğüm anlarda başıma geldi. Uzun bir süre seyahat ederken tren istasyonlarında yattım. Dışarısı soğukken ben istasyonun en sıcak olan yerlerinde uyku tulumuma sıkı sıkı sarılıp uyurdum.
Balkanlardayken Bulgaristan’dan Romanya’ya otostopla gitmeye çalışıyordum. Hiç param kalmamıştı. Aslında Arjantin’deki ailemi arayıp biraz para isteyebilirdim. Ama yapmak istemedim.
Otostop yaparken bir araç durdu. Arabayı kullanan adamın bacakları yoktu. Elindeki çubukla kurulu bir düzenek ile aracı kullanıyordu. Bir elinin dört parmağı yoktu. Bana baktı, ben de ona baktım. ‘Nereye gidiyorsun?’ dedi. ‘Romanya’ya gidiyorum.’ dedim. Slavik dilleri konuşamadığımdan internetten çeviriyi kullanıyordum.
Sana şöyle söyleyeyim benim babam usta şofördür. Ama bu adam benim babamdan bile iyi kullanıyordu arabayı. Kullandığı hız, arabanın içindeki klimanın ayarı ve müziğe kadar her şey kusursuzdu. Yan koltukta oturmuş giderken çok etkilenmiştim. Araba ile bir bütündü. Sanki araç onun parçasıydı. Arabadayken öyle özgürdü ki araca bindiğim ilk andan itibaren bunu hissetmiştim. Her zaman iyi insanlarla tanışırsın, sohbet edersin ama bu sefer farklıydı. Olağanüstüydü. Tüyleri diken diken eden bir deneyimdi benim için.
Konuşmaya başladık. Öğrendim ki 20 sene önce İstanbul’da inşaat işçisi olarak çalıştığı yüksek bir binadan düşmüştü. Düştüğünde bacakları ve parmaklarının bir kısmı kırılmıştı.
Yol uzundu ben bir ara uyuyakalmış sonra uyanmıştım. Adam arabayı bir fırıncının önünde durdurdu. Bir şeyler almak için gidip geldiğinde elindeki kolayı ve hamur işleriyle dolu kocaman bir poşeti kucağıma koydu. ‘Bu senin için.’ dedi.
Yol boyunca konuşabildiğimizce konuştuk. Bana eşinin ve çocuklarının fotoğraflarını gösterdi.
Beni ailesiyle tanıştırmak istedi. Kalacak yere ihtiyacım varsa evinde kalabileceğimi söyledi. Neden bilmiyorum ama gitmedim, orada bırakmak istedim. Beni gideceğim yere bıraktığında 20 Euro değerinde bir para verdi. ‘Bu senin için, lazım olur.’ dedi. Ona sıkı sıkı sarıldım ve yola devam ettim.
Yol benim için çok anlamlı. Otostop yaparken çok şey anlıyorsun. Şoförle göz kontağı kurman lazım. İnsanlar önünden hızla geçiyorlar. Hayat akıyor. Belki birisi durur, belki durmaz. Ama birisi durup da o arabanın kapısını açtığında, aslında sana hayatının kapısını açıyor. Bir insanın aracından o kişiye dair bir çok şey anlayabilirsin. Araç temizse, kirliyse, oyuncaklar varsa... Bütün o hayatlar akarken küçük sevimli bir araç durduğunda içindeki kişi ‘Ben de o yöne gidiyorum. Gel birlikte gidelim’ dediğinde dünyadaki en gerçek şey işte 'o an' oluyor.”
Projeye ait sosyal medya hesapları: https://www.instagram.com/autruitr
TIKLAYIN - Yeryüzünden İnsan Hikayeleri
(ST/AS)