Ailemin ve başkalarının gözünde erkek çocuğuydum ama ben kendimi hep kız çocuğu zannediyordum. Öyle hissediyordum. Kendi ismimi bile koymuştum: Duru. Ben beş yaşımda televizyonda Zeki Müren'le Bülent Ersoy'u gördüğümde onlar gibi olacağımı biliyordum. Abim bunu fark ettiği için onlar çıktığında TV'yi kapatıyordu. Beş yaşındayken biliyordum! Algıları güçlü bir çocuktum. IQ'su yüksek, derslerinde ve sosyal hayatında başarılı bir çocuk. Düşünsene! Mahallede çocukları toplayıp kendimi onlara "Duru" diye kabul ettiriyordum. "Benim adım Murat değil, Duru."
Duru 44 yaşında. Mardin'den gelen, Kürt bir ailenin çocuğu. İzmir'de doğup büyümüş. Dans etmeyi, şarkı söylemeyi seven; zaman zaman solistlik, zaman zaman dansözlük de yapmış bir kadın.
Bu ismi (Murat) ilk defa telaffuz ediyorum. Çok garip. Onu silmiyorum ama rüyalarımda bile kendimi Duru olarak görüyorum. Çocukluğumda da öyle. Altı yaşımda komşu kızlarıyla birlikte dantel örüyordum. Saçlarımı uzatıyordum. Otuz altı yıl öncesinden bahsediyoruz. Öğretmenlerim çok kızıyordu bana o zamanlar. İzin vermiyorlardı uzun saçlarıma okulda. Ben yine de diğer öğrencilerden bir tık uzun tutuyordum. Taviz vermiyordum. Kendimi yaşamayı hiçbir zaman saklamadım. Konuşmam da öyleydi, şu an seninle nasıl konuşuyorsam yedi yaşında da, on yaşında da böyle konuşuyordum. İçgüdüsel olarak konuşmam böyle. Şu an toplum içerisinde çok dikkat çekmemek adına biraz sesimi geriye çekiyorum. İnsanlar benim transeksüel olduğumu anlayabilirler. Buna saygı duyuyorum. İnsanlar bana istedikleri şekilde yaklaşabilirler, ama beni rahatsız etmedikleri sürece. Şu an kendimi kontrol edebiliyorum, ama altı-yedi yaşında kendini kontrol edemezsin.
Doktorlar beni iyileştiremeyeceklerini söylediler çünkü bu bir hastalık değil
On yaşındaydım. Bir gün annem beni okula yollamadı. "Neden anne?" dedim. "Seni tedavi ettireceğim," dedi. Ege Üniversitesi'nde yıllarca tedavi gördüm bununla ilgili. Ama psikolojik olarak. Doktorlar beni iyileştiremeyeceklerini, çünkü bunun bir hastalık olmadığını söyledi. Yalnızca psikolojik desteğe ihtiyaç vardı. O konuda yardım aldım.
Annem ilkokulu bitirememiş ama çok çağdaş, çok zeki bir kadındır. Ona minnettarlığımı asla ödeyemem. Ben sekiz-dokuz yaşındayken dayımlar bana biraz farklı davranırdı. "Kalk yürü" diyorlardı. Benim biraz vücut hatlarım garipti çocukken de... Yürürken dayım bir kere "Niye sallanarak yürüyorsun?!" diye tokat atmıştı. Annem de ona tokat attı mesela. Ve dayıma ve tüm akrabalarımıza "O benim çocuğum. İstiyorsanız onu kabul edersiniz, istemiyorsanız da bir daha evime giremezsiniz!" dedi. Bütün herkese, hatta kardeşlerime karşı annem beni çok koruyup kolluyordu. Annem çok duyarlı bir kadındır. Hâlâ da öyle.
Eğer şu an seninle böyle enerjik, mutlu konuşabiliyorsam kesinlikle ailemle alakalı. Çünkü hiçbir zaman bırakmadılar beni, hep yanımda oldular. Kürt ve tutucu bir aileyiz. Kapalı ablalarım var. Hepsi beni çok sever, benden övgüyle bahsederler. Onların benden tek istedikleri üniversiteyi kazanmamdı. Ben de öyle yaptım, üniversiteyi kazandım, kendimi ispatladım ve ayrıldım evden. Kazandım ama gitmedim üniversiteye. "Tamam, artık söyleyebilirsiniz, isterseniz 'Başarılı bir çocuğumuz var' diyebilirsiniz." Ama ben bir an önce bu beden kalıbına girmek istiyordum.
Ah! Annecim ya! Sen ne tatlı bir kadınsın! Allah sana çok uzun ömür versin inşallah! Çok garip hayat hikâyesi vardır annemin. Halasının oğluyla evlendiriyorlar annemi. O ölüyor, onun kardeşiyle evlendiriyorlar. O da ölüyor. Onun da kardeşiyle evlendiriyorlar ve bir çocuğu oluyor annemin. O eş de ölünce babama kaçıyor annem. Çocukluk aşkıymış annemle babam. Ama annemi hep kardeşlere, hala çocuklarına vermişler. Ama en sonunda çocuğunu da bırakıp Mardin'den babamla kaçıp buraya geliyorlar. Köye gidemiyor tekrar annem, sonradan sadece çocuğunu almak için dönüyor. Abimi alıyor geliyor, sonra babamla işte, bizler oluyoruz artık. Yedi kardeş. Bugün olmuş, annem gidemez köye.
Ben cinsiyet ameliyatı olmadan önce de yüzde yüz kadındım
On üç yıl önce ameliyat oldum. Bu çok zor bir şey. Buraya farklı bir bedende geliyorsunuz. Hormonlarınız buna göre değişiyor. Beyin ile ameliyat olduğunuz yeriniz doğru orantılı, kesinlikle. (Biraz mahcup gülüyor.) Ameliyattan sonra istediğiniz kalıba giriyorsunuz ama psikolojik olarak beyin biraz uçuyor. Benim için nerdeyse on yıl sürdü adapte olmak. Ama şu an hiçbir sorun yok.
Ve benimki asla bir tercih değil. Yaradılışımdı. Ben altı ya da on yaşına gelince, "Aaa ben kadın olayım!" diye düşünmedim. Bu sonradan gelen ya da karar verilen bir şey değil. Hep içimde vardı. Bununla doğdum. Çok da mutluyum.
Ben cinsiyet ameliyatı olmadan önce de yüzde yüz kadındım. Bedenim erkek gibi görünüyordu. Ama ruhum ve psikolojimle tamamen kadındım. Senin gibi. Hatta bir erkek öğretmenime âşık olmuştum. Din kültürü öğretmeni bir de utanmadan! (Gülüyor.)
Biriyle sevgiliyken başkasının hakkını elinden alıyormuş gibi hissediyorum
Aşk kimyasal bir olay bence. Çok uzun seneler önce âşık olmuştum birine. Birbirimizi gördüğümüz an oldu ve yedi sene sürdü birlikteliğimiz. Yedi sene sürdü onu unutmam. Düşünsene. Çok farklı bir kimyamız vardı. Ben biliyorum, şu an bile bunu anlatırken onun aklına geliyorum. Biliyorum. Hissediyorum. Ama mutlu olsun eşi ve çocuklarıyla. Malum, hamile kalamıyorum. O benden ayrılmıyordu. Babası da beni çağırıp "O zaman bize torun ver" demişti. Sonra ben de sevgilime "git" demiştim. İyi ki de demişim. Şimdi başkasıyla evli, iki çocuğu var. Herkes mutlu olsun. Sen de mutlu ol. Ben de mutlu olayım.
Şu an çok güzel bir ilişkim var. Ama biriyle birlikteyken sanki başkasının hakkını elinden alıyormuş gibi hissediyorum. O yüzden ona da diyorum: "Eğer başka biriyle evlenmek, çocuk sahibi olmak istersen bana söyleyebilirsin, gidebilirsin, saygı duyarım."
Rahatsız etmedikleri sürece sorun yok
İnsanların dikkatini çekiyor transeksüel olmam. Bazen alışveriş yaparken oluyor. Mesela bugün meyve alıyorum, abla benimle konuşma ihtiyacı duyuyor. Ya da kapalı bir kız arkadaş ses tonumu duyup bana bakıp tebessüm ettiğinde ben de tebessüm ediyorum. Tepki verip agresif davransam mutlaka başka şeyler yaşarım. Bu biraz enerjiyle de alakalı sanırım.
Herkes kendi hayatını ve kaderini yaşıyor bu dünyada. Ben kimseyi yargılamadığım için tacize uğramadığım sürece, kimse beni elle ve sözle rahatsız etmediği sürece hiç sorun değil. Bu beden, bu ruh benim. Bu hayatı ben kendim için yaşıyorum. Hiç kimse için yaşamadığımı çok iyi biliyorum. O yüzden insanlar beni gözle bile rahatsız edebilirler ama sözle ya da elle olmadığı sürece problem yok. Hepsine saygı duyuyorum.
Fotoğraf/yazar: Sinem Taş
Editör: Perçem U. Yıldızbaş
Projeye ait sosyal medya hesabı:https://www.instagram.com/autruitr
(ST/AÖ)