Kitabın önsözünün sonundaki “İlgiyle okumanız dileğiyle…” vurgusunu tekrar etmekte hiçbir beis görmüyorum. Hatta okumakla kalmayıp, gönül rahatlığıyla okutmanızı öneririm. Bazı kitaplar ince fikirlidir, umut ışığıdır. Bazı kitaplar çağımızın karanlığına karşı aydınlıktır. Neden ısrarlı oldum, çünkü her türden ayrımcılığa karşı, özellikle de cinsiyet eşitsizliğine karşı üstü örtülü sessizliği bağıra bağıra parçalıyor bu kitap. Yazar, çağımızın utancı ve en büyük sorunlarını çocukluk halleri üzerinden irdeliyor. Nedir o utanç ve büyük sorun; erkeklik, cinsiyet ayrımı, erkeğe atfedilmiş güç ve iktidar hegemonyası. Daha doğmamış bir çocuğa konulacak isimle başlayan bu üstünlük ve ayrıcalıklı adaletsizlik, sonrasında bir normmuş gibi yayılıyor.
Toplumun biçtiği rollerin yanlışlıklarına odaklanan yazar, insan beynini zorlayan sorularla özgürlüğün, eşitliğin, adaletin gerekliliğini hatırlatıyor. Sırf cinsiyetinden dolayı, ortaya çıkan toplumsal, hukuksal, idari baskılar nice çocuğun hak ettiği ve büyük başarı sergileyeceği yeteneklerinin açığa çıkmasını engelliyor.
Kabullenilmiş ve sessizlik içinde sürdürülen bu baskıların gelecek nesillerin de ayağına takılı bir prangaya dönüştüğünü unutmayalım. Adı da çok tatlı gelen (“Hepsi Faso Fiso”) kitabın yazarı düşünceleri yüzünden mahpus olmuş, bir eğitmen, bir sendikacı Yusuf Demir. Demir’in çocuk edebiyatına kazandırdığı başka kitaplar da bulunuyor.
Kızımızın adı Berk olsun
Yazar daha anne karnında olan bir çocuk üzerine aileden (ebeveynlerde) başlayan tartışmaları çok vurucu bir dille ele alıyor. Erkekliğe atfedilen güç, iktidar, iş görürlük, çalışma hakkının isimle başladığını savunan bir baba, doğacak çocuğuna vereceği ismi şöyle savunuyor: “Berk erkek ismidir. Niye? Çünkü ‘sert’ anlamına gelir, erkeğe yakışır yani, kadına yakışmaz. Niye? Hımm! Çünkü, kadına sertlik değil, şirinlik yakışır, hem şirin de kadın ismidir. Güç erkeğe yakışır.”
Öyle ya başka kim kan dökebilir, öldürebilir, savaşta asker olur. Güç erkeklerde olmazsa dünyamız tüm bu marifetlerden yoksun kalacaktı! Kırma, dökme işini en iyi kim yapabilir? Tabii ki erkek olanlar! Yoksa futbol tribünlerini dolduran o kalabalık nasıl kazanma hırsıyla, üstünlük sağlama arzusuyla kendinden geçer. Bir de şöyle düşünün, doğacak olan çocuğun kız olduğunu öğrenen baba, ısrar ettiği Berk ismini ne yapacak? Bu ayrımcılık ve cinsiyetin erkek üstünlüğü üzerine kurgulu düşünce isimle kalmıyor, sonrasında renklere sıçrıyor. Pembeyi kızlar giyer, erkekler ise mavi. Ardından oynanacak oyunlara geçilir, futbolu erkekler oynar, dansı kızlar yapar ve hayatın her alanına bu saçma fikir virüs gibi sıçrar. Sonu da gelir bugünkü tartışmalara dayanır; kızlar ile oğlanlar farklı okullarda okutulsun!
Sizi Derya ile tanıştırayım
Ayrımcılık, sınıflaştırma, ayrıştırma ve cinslere biçilen roller zamanla karşı çıkan insanların da diline dolanır ya da fark etmeden aynı hataları tekrarlarız. Örneğin; yazarın yeni kurulacak karma bir futbol takımı için yazdığı şu cümleler dikkat çekici:
“Baran, bizi Derya’yla tanıştıracağını söylemişti.(…)’ Derya öyle mi? 8.sınıfta okuduğunu söylemişti. ‘Yok, ben bu kızı tanımıyorum.’”
Oysa Derya’nın aynı zamanda bir erkek ismi olabileceğini kızlar dahi düşünemiyor ve erkek arkadaşlarını görünce şaşırıyorla, tabii biraz da mahcup oluyorlar. Bu yüzden önyargıları parçalamanın zorluğu hep hatırlanır.
Hoşkarşılamaz müdürün boş çabası
Yazarın Deniz adıyla bize sunduğu karakter, okul içerisindeki cinsiyet eşitsizliğine karşı vermiş olduğu mücadeleyle çocuk yaştan itibaren sorumluluklarımızı hatırlatıyor. Kız olan Deniz, okulda yapılacak futbol turnuvası için kurduğu karma takım ile okul müdürü Hoşkarşılamaz’ın karşısına dikilir. Her türlü girişimi püskürtülen (tabi ki akıl yoluyla) Hoşkarşılamaz müdür, son çare olarak ailelere gönderdiği (tabii ki babaya özel) gizli ibareli mektupla çocukları babalarına şikayet eder. Gerekçe de çok sıradandır; “Okulumuzun itibarına şimdiden gölge düşürülmüştür.” Sanki itibar sadece erkeklere ait bir şeymiş gibi!
Al sana Deniz!
Hikâye dönüp dolaşıp Deniz’in anne karnındayken ismi üzerine yapılan tartışmaya gelir ve yine ortada bir suç varmış gibi Deniz’in babası olan erkek, annesine sataşıyor; “Adı Deniz olsun diye tutturdun, al işte sana Deniz! Ne yapıyor kızımız, futbol oynamak için takım kuruyor, üstüne takımın kaptanı oluyor, müdürünü tersliyor. Düşünsene ya; futbol oynuyor, top peşinde koşacak yani! Olacak şey mi bu?” Sonunda o okulda futbol turnuvası yapılıyor, kızlar ve oğlanlar “Şenlik Spor” adıyla sahaya çıkıyor, kazanmıyorlar ama kupayı alıyorlar. Çünkü dayanışma var. Bu arada kitapta bir ayrıntı daha var; alfabeye iki yeni harf eklenmiş. Sürprize hazır olun, iyi okumalar.
Kitap: Hepsi Faso Fiso
Yazar: Yusuf Demir
Yayınevi: Umut Çoçuk
Okuma yaş grubu: 10 yaş üzeri
(SYZ/LY/AÖ)