Dikmen Vadisi'nde polislerin olduğunu, bir evin yıkılacağı haberini alır almaz bir dolmuşa atladım. Şoföre, Dikmen Vadisi'nde inmek istediğimi söylediğimde "Ama neresi, vadi büyük?" dedi ve lüks apartmanların olduğu bir yeri gösterdi. "Orası değil" dedim "Gecekonduların olduğu yerde inmek istiyorum."
Dikmen Vadisi'nde 2006 yılından beri kentsel dönüşüm saldırısı altında. Lüks apartmanların arkasında kalan gecekondular gideceğim yer.
Vadiye yakın bir yerde indiriyor beni şoför. Apartmanların aksi stikametine doğru yürüyorum. Yıkımın olduğu yeri bulmak zor olmuyor. Bir tepeden geçiyorum ve TOMA'ları görüyorum. Gaz bombaları atılıyor. Megafondan bir ses yükseliyor: "Dikmen Vadisi halkı yaşam hakkınızı kullanın. Bunlar İsrail'in, Filistin'e yaptığı gibi bize saldırıyor" diyor.
"Duymuyor musun, direnmeye çağırıyorlar"
Anonsun geldiği yöne doğru yürüyorum. Uzun bir yol, kuş sesleri geliyor. Bastonuyla yürümeye çalışan yaşlıca bir teyzenin yanından geçiyorum. "Nereye teyze?" diyorum; "Duymuyor musun anons sesini, direnmeye çağırıyorlar" diyor.
Çatışmanın olduğu yere geliyorum. Polis pervasızca, her yana gaz bombaları atıyor. Tazyikli sular sıkıyor. Vadi halkı taşla karşılık vermeye çalışıyor. Bir adam sapanla taş atıyor, bir çocuk "Gidin buradan" diye bağırıyor.
Sonra bir kadının sesini duyuyorum öteden, polislere sesleniyor "Vicdanınız yok mu sizin? Adaletiniz yok mu? Çocuklarınız yok mu?".
Polis yıkılacak evi sabahtan çembere almış, yıkım ekipleri evi yıkıyor. Müsaamber Aydemir ve iki çocuğu evsiz kalıyor. Çocuklardan biri direnince gözaltına alınıyor.
Vadi halkı direnmeye devam ediyor. Yangından barikatlar kuruyorlar. Havai fişeklerle polisi geri püskürtmeye çalışıyor.
"Rüzgar bizden yana"
Yeniden gaz bombası atıyorlar. Yanı başımıza düşüyor. Bir kadın gülüyor. Göz göze geliyoruz. "Rüzgâr bizden yana, gazdan onlar etkilenecek" diyor. Anlıyorum ki her şey tecrübeyle sabit.
Dört kişinin yaralandığını öğreniyorum. İkisinin kolu kırılıyor, ambulans hastaneye kaldırılıyorlar. Birisi bağırıyor "104 yaralı da olsa vadiyi terk etmeyeceğiz".
"Yapmayın evde bebek var"
Bir ara polis geri çekilmek zorunda kalıyor. Bir çocuk beni bir eve götürüyor. Ev halkının gözlerinden öfke okunuyor. Sözler birbirine karışıyor. Sesler yükseliyor. Meğer gaz bombası atmışlar eve. "Bebeğimi havaya kaldırdım, yapmayın bu evde bebek var dedim. Yine de attılar" diyor bir anne. Bebeğin sırtını açıyor, kızarmış sırtı.
Evden çıkıyorum, öfkeliyim. Gözlerim doluyor, gazdan değil bu kez, tanık olduklarımdan. Gazeteciliğin yalnızca bir fotoğraf karesi çekip, birkaç satırdan ibaret bir şey olmadığını bir kez daha anlıyorum.
"Geri çekilin"
CHP Ankara Milletvekili Levent Gök geliyor. Polislerle görüşüyor. "Geri çekilin" diyor. Bir polis amiri maskesini çıkarıyor. "Yenilmişliğin" ifadesini görüyorum onda. Yorgun düşmüşler. Vadi halkının direnci en iyi o zaman anlıyorum. Geri çekiliyorlar.
Gök halka dönüyor "Polisler çekiliyor. Artık aşağıya inelim. Orada konuşalım" diyor. Vadi halkı aşağıya iniyor. BDP Hakkari Milletvekili Adil Kurt geliyor bu sırada.
Kurt "Bugün Ankara'nın göbeğinde olup bitenler konut hakkını savunanlara saldırıdır. Dikmen Vadisi halkının haklı mücadelesinin yanındayız" diyor.
Sonra Gök konuşuyor : "Kentsel dönüşümü ranta dönüştürmeye çalışıyorlar. Gökçek böyle yaptıkça duvara toslayacaktır."
Açıklamalar bitiyor. Dolmuşa biniyorum. Kızılay'da iniyorum. Kızılay kendi akışında. Herkes bir yere yetişme telaşında. (SK/HK)