1915 Soykırımı'ndan 100 yıl sonra Van’a yerleşen ilk Ermeni Gayane Gevorgyan, 2015 yılından bu yana Edremit’te yaşıyor.
Ermenistan’ın Sisavank Köyü’nde doğan Gevorgyan, Van’a ilk olarak 2008 yılında bir düğüne katılmak için gidiyor. Van’ı annesinin ve babasının anlattığı hikâyelerden hatırlayan Gevorgyan, kentin güzelliği karşısında büyülendiğini, anne ve babasının memleket hasretiyle hayatını kaybettiğini belirtiyor.
Samsunlu eşinin desteğini de alan Gevorgyan bir anda Van’a yerleşme kararı alıyor. Yıllardır Van’da yaşayan Gevorgyan, atalarının mirası olarak kalan tarihi yapıları ve mezarları korumayı da bir sorumluluk olarak benimsemiş.
Van Gölü’ndeki Ahtamar Adası’nda bulunan Ahtamar Kilisesi’nde 2010 yılından bu yana düzenlenen ayinin 12’ncisine katılım çağrısında bulunan Gevorgyan’ın en büyük hayali ise Van’da unutulan ve tahrip edilen kiliselerin restore edilip faaliyete geçmesi.
“Köye git, toprağı öp”
Ermenistan’da doğup büyüyen Gevorgyan, çalışmak için 2000 yılında İstanbul’a taşındı ve birçok farklı işte çalıştı. O yıllarda eşiyle tanışıp evlenen Gevorgyan, 2008 yılında Van’ın Gevaş ilçesine bir düğün vesilesiyle geldi. Orada amcası ile telefonlaştığını belirten Gevorgyan, şöyle konuştu:
“İlk defa Van’a, Batı Ermenistan’a geldiğim için çok heyecanlandım. Amcamı aradım, ona Van’da olduğumu söyleyince ağlamaya başladı. Dedi ki, ‘Gayane can, ben 70 yaşındayım. Bugün varım, yarın yokum. Yalvarıyorum sana bir Gevaş’taki Işkirt (Dereağzı) Köyü’ne git, toprağı öp.’ Çünkü orası babaannemin köyüymüş. Tabii bunu öğrenince ben daha çok duygulandım. Kökümüz oradaydı. O süreçte annemi, babamı da aradım ağlayarak hikâyeler anlattılar. Annem ‘Birlikte de gidelim’ dedi.”
“Şen şakrak dolaşan Ermeni çocukları hayal ettim”
Bu konuşmanın üzerinden bir yıl geçtikten sonra 2009 yılında Gevorgyan’ın annesi hayatını kaybetmiş. Annesinin memleket hasretiyle "Batı Ermenistan"ı görmeden göçmesine çok üzülen Gevorgyan, sık sık Van’a gidip gelmeye başlamış. Işkirt Köyü’ne giderek babaannesinin ve dedesinin doğduğu ama büyüyemediği köyde uzunca vakit geçiren Gevorgyan, yaşadığı duyguları şöyle anlatıyor:
“Köye ayak bastığımda içime resmen bir hüzün, ağırlık, acı ve bir o kadar da mutluluk çöktü. Birçok duyguyu yaşadım orada. Tabii ki evin yerini bulamadım ama biliyorum oradaydı, hissediyordum. Çok da istemedim bilmek, çünkü oradaki insanlar, ‘ha Ermeni evini geri almaya geldi’ demesin diye. Oturdum bir yerde annemin, amcamın, dedemin anlattığı hikâyeleri düşünüp buralarda dolaşan şen şakrak Ermeni çocukları hayal ettim.”
Ararat, Van, Muş ve nicesi…
Atalarının köyünde, Van’da yaşamaya karar veren Gevorgyan, eşiyle birlikte 2015 yılında Edremit’e taşınıyor. 1915’te yaşanan soykırımdan 100 yıl sonra Van’a yerleşik olarak dönen ilk Ermeni olan Gevorgyan, “Ailemin ölümünden sonra dedim ki hiç olmasa burada bir evim, bir kapım olsun. Annemin, babamın duygularını, isteklerini ben yerine getirdim. Mutluyum. Van'dayım. Toprağımdayım. Çok seviyorum Van’ı. Babamın, annemin her gece Yerevan Radyosu’nun Kürtçe yayınını nasıl hasretle dinlediklerini hatırlıyorum. Ardından anlatılan hikâyeleri; Ararat’ı, Van’ı Muş’u ve nicesini” deyip ekliyor: “Yerevan’da doğdum, Van’da atalarımın memleketinde öleceğim” diyor.
Tanıştığı birçok Vanlının soykırımdan dolayı vicdani yükümlülük duyduğunu belirten Gevorgyan, evini boyamak için gelen üniversiteli bir gencin altı günün sonunda para almadığını söylüyor. Gevorgyan bu olaydan çok etkilendiğini belirtiyor:
“O genç bana dedi ki, ‘Seneler önce, ben daha doğmadan korkunç bir katliam yaşanmış. Ama şu an en azından bunu düzeltme şansımız var. Bu size toprağınıza tekrar hoş geldiniz hediyem olsun.’ O gitti ardından oturup ağladım. Van halkı gerçekten çok iyi. Komşularım da bana saygı duyuyor, sevip sayıyor. Bu çok önemli bir şey. İnsanın komşusu demek, ana baba demek. Herkes kapımı çaldı, gitti, geldi, yardımcı oldu.”
Ermeniler kendi dillerinde ibadet edebilecek
Gevorgyan aynı zamanda Van’da bulunan ve yok olmaya yüz tutmuş kiliseleri de onarmak için mücadele ediyor. Röportaj için Gevorgyan’ın evinden Edremit Kilisesi’ne giderken anlıyorum ki bu kilise, onun kararlılığı ve çabaları sayesinde restore edilmiş.
Kilisenin kapısı Van Gölü’nün ve şehrin tamamını gören bir manzaraya açılıyor. Gevorgyan Van’a taşındığı ilk günden beri kilisenin harabe halini gördükçe ağladığını, üzüldüğünü söylüyor.
Manzarayı göstererek, “Cennete bakan bir yerde mum yakıp, dua etmemiz, ibadet etmemiz kime niye zarar versin ki diye düşünüp duruyordum. Burası için çok çabaladım. Şimdi artık az birkaç ihtiyacı kaldı. Sonra da açılışımızı yapacağız ve faaliyet gösteren ilk kilise olacak. Bu da beni ne kadar mutlu ediyor tahmin bile edemezsiniz çünkü binlerce Ermeni buraya gelip gidebilecek, Van’ı tanıyacak ve atalarının topraklarında kendi dillerinde dua edebilecek” diyor ve kilisenin Van’a turizm açısından da hareketlilik getireceğini belirtiyor.
“1915 gelip çatıyor, hayatlar altüst oluyor”
Van Gölü, Ahtamar Adası ve bütün Van gözlerimizin önündeyken Gevorgyan, "Batı Ermenistan’ın kalbi"ni şöyle anlatıyor: “1915’ten önce burada Ermeniler yaşamış, dört bir yana, gölün etrafına evler yapmış. Çeşit çeşit meslekler edinmiş. Bir ağaç gibi kök salmış. Mesela karşıdaki Seyir Tepesi aslında Ermeni âşıkların tepesi. Bazen izliyorum gençler gelip orada aşk yaşıyor. Aklıma orada birbirine âşık olan, geleceğe dair umutlar edinip hayal kuran Ermeni gençler geliyor. Tabii sonra 1915 yılı gelip çatıyor, hayatlar alt üst oluyor. Bırakın hayali, kökümüz bile kalmıyor. Van Gölü üzerinden kaçan binlerce Ermeni bebek, genç, yaşlı burada boğularak can veriyor. Diğer yaşananları siz düşünün artık.’’
“Memleketimden bir parça toprak istedim, çok mu?”
Gevorgyan Ermesintan’da bulunan Sevank Gölü’nün Van Gölü’ne çok benzediğini efsaneye göre de Ararat’ın (Glîdax/Ağrı Dağı) tepesinden Sevank ve Van Gölü’nün aynı uzaklıkta olduğunu belirtiyor.
“Biri tuzlu diğeri tatlı iki ayrı nimet. Hava açıksa Yerevan’ın her yerinden Ararat görülür. Ararat’ı her gördüğümüzde konu döner dolaşır Van’a, doğasına ve gölüne gelir. Nasıl ki bir cennet tabir edilirse, Van da Ermeniler tarafından öyle tarif edilir. Müslümanların bu fani dünyada çektiği cennet özlemi ve Allah’ın rahmetine kavuşma isteği nasılsa bizim de buraya kavuşma hasreti o kadar çok” diyerek anlatıyor Van’ın Ermeniler için önemini.
Van’a yerleştikten sonra Ahtamar Adası’ndan annesinin ve babasının mezarına toprak götürdüğünü söyleyen Gevorgyan, “Ben buraya taşındıktan sonra annemin ve babamın mezarına Ahtamar’dan toprak götürdüm. Sonra burada yaşadığımı bilenler buradan toprak istemeye başladı. Hani bir yeri gezmeye gider ve dönerken hediyeler alırız ya. Ben de atalarımın toprağı Van’dan toprak götürmeye başladım. Her bir Ermeni’nin mezarına toprak serdiğimde annemin ‘Ax lawo lawo, memleketimden bir parça toprak istedim, çok mu?’ diyerek yaktığı ağıt kulaklarımda çınlıyor’’ diyor ve bunların ardından Ermenice bir şarkı mırıldanıp annesi için mum yakıyor.
“Her Ermeni gelip Ahtamar’da bir mum yakmalı”
Ahtamar (Akdamar) Adası’nda bulunan Ahtamar Kilisesi’nde, yılda bir kez düzenlenen ayin için de çağrıda bulanan Gevorgyan, her Ermeni’nin atalarının toprağında bir kere bile olsa dua etmesi gerektiğini vurguluyor.
Gevorgyan, bu yıl 8 Eylül’de 12’ncisi düzenlenecek olan ayine katılım çağrısı yaptı: “Her ne kadar bu kilisede yılda bir kez mumların yanması içimi kan ağlatsa da bunun için çok mücadele ettim. Buradaki kiliselerin ayakta kalması için hepimizin buraya gelmesi, en azından Ermenilerin ibadethanelerine sahip çıktığını göstermesi lazım. Dünyanın hangi şehrinde olursa olsun her Ermeni gelip burayı görmeli, Ahtamar’da bir mum yakmalı. Dua etmeli. O kadar acı çeken, memleket hasretiyle yanıp tutuşan atalarımıza bunu borçluyuz.”
(ED/VC