Haberin Kürtçesi için tıklayın
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Van’daki Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) adı altında açılan ana davanın kararını bozdu.
Bozma kararında, aralarında eski Van Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Bekir Kaya'nın da bulunduğu 13 kişiye verilen cezaların esasa ve usule aykırı olduğu ifade edildi.
Doğan Haber Ajansından Ferit Aslan’ın haberine göre, Yargıtay, davada “suç” sayılan, taziye ziyaretleri, Newroz, Kürt dil bayramı, 8 Mart, Anayasa referandumunu boykot mitingleri gibi eylemlerde yapılan konuşmaların suç sayılmasının kanuna aykırı olduğunu vurguladı.
Yargıtay: Savunma hakkı kısıtlandı
Sanık avukatlarının davadaki hukuksuzluklar nedeniyle mütalaa vermemesine dair yaptıkları itirazı değerlendiren Yargıtay, savcının mütalaasına karşı avukatlara savunma şansı verilmeyerek savunma hakkının ihlal edildiğini ifade etti.
Yargıtay kararında ayrıca, sanıklara verilen cezanın üst sınırdan verildiğini ve neredeyse dosyanın tamamını oluşturan eylem ve etkinliklerinin birçoğunun siyasi parti faaliyeti olduğunu vurgulayarak, dosyayı yerel mahkemeye geri gönderdi.
Beştaş: Emsal olarak sunacağız
Yargıtay’ın kararı, gazetelerde, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eşbaşkanları ve milletvekillerinin suçlanması ve tutuklanması dosyalarında da emsal olarak gösterilebileceği şeklinde yorumlandı.
Sanık avukatlarından Mesut Beştaş da bu kararı birçok davada emsal olarak sunacaklarını belirtti:
“Evet emsal bir karardır ama eksik bir karardır. Aslında siyasi bir amaçla gerçekleştirilmiş kimi eylem ve etkinliklerin suç olarak değerlendirilmesi vakası, genel olarak bölgede görülen bir şey.
“Fakat bunun en somut örneği KCK dosyalarıyla başladı. KCK dosyalarında yine parti faaliyetleri, seçim çalışmaları, aday belirleme, miting çalışmaları, nevruz ve kadınlar gününün kutlanması gibi çalışmalarını KCK faaliyeti olarak değerlendirilip, neticede cezalandırmaya gerekçe olarak gösterildi.
“Siyasi faaliyetlerin suç olarak görülmesine ilişkin geçmişte Anayasa mahkemesinin de vermiş olduğu emsal bir karar var. KCK dosyalarından birinde yargılanan bir yurttaş, dönemin BDP’sinin siyaset akademisindeydi ve bunun KCK faaliyeti olduğu iddiası ile yargılanıyordu.
“Anayasa Mahkemesi’ne başvuruldu. Anayasa Mahkemesi, bir parti faaliyeti olduğunu ve KCK faaliyeti olarak değerlendirilemeyeceğine karar verdi. Bu nasıl bir sonuç doğurdu derseniz, henüz Türk hukuk sisteminde bir sonuç görmüş değiliz.”
Yargıtay kararı |
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin oybirliğiyle Mart ayında verdiği kararın tamamı şöyle: “Terör örgütü yöneticilerinin talimatı veya KCK sözleşmesi çerçevesinde gerçekleştirilen eylem ve faaliyetlerin siyasi parti çalışması olarak kabulü mümkün değil ise de bir kısım il ve ilçelerde belediye başkanı ve BDP yöneticisi olan sanıkların siyasi parti faaliyeti olarak değerlendirilebilecek basın açıklamaları, Anayasa referandumunu boykot amacıyla miting düzenleme, BDP tarafından organize edilen iki dilli yaşam yürüyüşü ve basın açıklaması, Nevruz bayramı kutlamaları, Kürt dil bayramı, dünya kadınlar günü mitingi, BDP aday tanıtım mitingi, dünya barış günü vesilesiyle miting, terör örgütü propagandasına dönüştürülmeyen insani mülahazalarla gerçekleştirilen taziye ziyaretleri, Van festivali adıyla yapılan etkinlik gibi eylemlerin silahlı terör örgütü faaliyeti kapsamında kabul edilerek bu eylemlerin örgüt üyeliği suçundan suçun unsurları ve cezanın belirlenmesinde hükme esas alınması; “Yasanın öngördüğü cezanın alt ve üst sınır arasında temel ceza belirlenirken suçun işleniş biçimi, sanıkların kaste dayalı kusurlarının yoğunluğu maddeden öngörülen cezaların alt sınırı da nazara alınmak suretiyle bir kısım sanıkların eylemlerinin niteliği, tehlike ve zararın ağırlığı, dosya kapsamı, TCK'nın 61. maddesinde belirtilen ölçütler ve aynı kanunun 3. maddesinde yazılı orantılılık ilkesi ile hak ve nesafet kuralları da gözetirelerek uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözeltilmeden; “Sanıkların haklarında silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan üst sınır ve üst sınıra yakın fiilerinin ağırlığıyla orantılı olmayacak şekilde asgari haddin çok üzerinde temel ceza tayin edilerek, teşdidin derecesinde yanılgıya düşürmek suretiyle fazla ceza tayini kanuna aykırı; “Sanık müadafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğunda hükümlerin bu sebeplerden dolayı bozulmasına oy birliğiyle karar verildi.” |
Ne olmuştu? |
Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava, 2012’de sonuçlanmış, dosya temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmişti. Şu an tutuklu bulunan eski Van Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Bekir Kaya, Cüneyt Caniş ile Veli Avcı'ya “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 15'er yıl hapis cezasına hükmedilmişti. Diğer sanıklar Nezahat Ergüneş, Halis Çakır ve Metin Adugit'e 13’er yıl 6'şar ay, Mehmet Şirin Yıldız, Mihriban Şah ve Murat Durmaz'a 12'şer yıl, İhsan Güler, Abdulkerim Sayan ve Derviş Polat'a 9'ar yıl, Hecer Sarıhan'a da 7 yıl 6 ay hapis cezası verilmişti. Sanık avukatları, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma vermeyerek temyiz başvurusunda bulunmuştu. Avukatların görüş bildirmeme gerekçeleri dilekçede şöyle sıralanmıştı: “Savunma hakkının ihlal edilmesi, avukatlara son söz hakkı verilmemesi, hükmün gizli tanık ifadesine dayandırılması, iletişim kaynaklarının tercüme edilmesi için tarafsız bilirkişi görevlendirilmemesi, savunma tanıklarının dinlenilmemesi, sanıklar Kaya ve avukat Caniş hakkında yapılan arama ve el koyma işlemlerinin hukuka aykırı olması, davanın Anayasa’ya aykırılığı, sanıklarının fiillerinin yüklenen suçu oluşturmaması ve cezaların belirlenmesinde isabetsizlik bulunması…” |
(AS)