Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, Yargıtay’ın KCK Van davasıyla ilgili verdiği bozma kararını bianet’e yorumladı:
“Zaten tutuklanmamaları gerekirdi, bu kararın oluşturduğu içtihat karşısında, tüm tutuklu milletvekillerinin derhal tahliye edilmesi gerekir.”
Meclis Anayasa Komisyonu Üyesi de olan hukukçu, milletvekili Danış Beştaş, yargılanan milletvekilleri ve belediye başkanları da dahil tüm siyasetçilerin siyasi faaliyetlerinin suç konusu edildiğini, Yargıtay’ın bu kararıyla siyasi faaliyetlerin suç olmadığı konusunda içtihat oluştuğunu belirtti.
Kendisi de siyasi etkinliklere katılmakla suçlanan Danış Beştaş, 30 Ocak’ta tutuklanmış, 22 Nisan 2017’deki ilk duruşmada savunmasının ardından serbest bırakılmıştı.
Yargıtay: Siyasi parti faaliyeti cezalandırılamaz
TIKLAYIN - YARGITAY’DAN KCK DAVASINDA "EMSAL" KARAR: SUÇ DENİLENLER, SİYASİ PARTİ FAALİYETİ
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Van’daki Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) adı altında açılan ana davanın kararını bozdu.
Bozma kararında, verilen cezaların esasa ve usule aykırı olduğu ifade edildi. Yargıtay, davada “suç” sayılan, taziye ziyaretleri, Newroz, Kürt dil bayramı, 8 Mart, Anayasa referandumunu boykot mitingleri gibi eylemlerde yapılan konuşmaların suç sayılmasının kanuna aykırı olduğunu vurguladı.
“İçtihat niteliğinde olması gereken bir hüküm”
Meral Danış Beştaş, tutuklu siyasetçilerin hepsinin bu tür iddialarla yargılandığını belirtti:
“Yargıtay’ın kararı, içtihat niteliğinde olması gereken bir hüküm.
“Siyasi partimize yönelik, hem Merkez Yürütme Kurulu (MYK) hem belediye eşbaşkanları hem de vekillere yönelik davalar ile tutuklama gerekçelerinin tümü siyasi faaliyetleriyle ilgili.
“Suçlama konusu olan eylem ve etkinlikler, katıldıkları mitinglerin hepsi demokratik tepki kapsamında ve bunların tümü siyasi faaliyetler alanında. Hepimiz bu iddialarla yargılanıyoruz. Siyaset yapmanın yasaklandığı bir ülkede siyaset yapmak mümkün değil.”
“Yargı mensupları adalette direnmeli”
“Böyle bir içtihat karşısında tüm milletvekillerinin derhal tahliye edilmeleri gerekir. Zaten tutuklanmaları gerekiyordu, siyasi rehin olarak tutuluyorlar.
“Bugün tüm Türkiye’nin adalette direnen bir yargıya ihtiyacı var. Yargı mensupları insan olarak korkuyor olabilirler ama milyonlara adalet dağıtmakla görevliler, korkmak gibi bir hakları yok.
“Tüm yargı mensuplarına çağrıda bulunuyoruz: Korkularını bilmekle birlikte, adalet konusunda direnmeleri, kararlarını hukuka göre vermeleri gerekiyor.”
“Mahkeme sunuldu ama dikkate alınmadı”
Danış Beştaş, Mart ayında verilen Yargıtay kararının bu süre içerisindeki yargılamalara yansıyıp yansımadığı sorumuza, “Yargıtay’ın birkaç ay önce verdiği bu kararın, milletvekillerinin yargılandığı duruşmalarda emsal olarak mahkemeye sunulduğu ancak heyetin Yargıtay kararını dikkate almadığı” yanıtını verdi:
“Kararın yerel mahkemelerde bir yansımasını göremedik. Milletvekilleri ve diğer siyasetçilerin yargılandığı davaların duruşmasında, avukatlarınca heyete sunuldu ama şimdiye dek dikkate alınmadı.
“Siyasallaşan yargı değil, siyasetin yargılaması”
“Bunun sebebi de yargının siyasallaşması bile değil siyasetin yargılama faaliyeti yapması…
“Yargı üzerinde ciddi bir baskı var. Yargı mensupları kendini güvende hissetmiyor, dolayısıyla adaletli bir karar da veremiyor. Doğrudan müdahaleler söz konusu. Yargının tarafsız ve bağımsız hale gelmesi gerekiyor.”
“Birleştirme, siyasete yapılan bir tehdit”
“Örneğin, dün HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yargılandığı dava dosyası, Yasin Börü dava dosyasıyla birleştirildi. Bu korkunç bir karar.
“Birincisi, eşbaşkanımızın dokunulmazlığı bu meseleyle ilgili kaldırılmadı. İkinci ve daha önemlisi ölümlerle, cinayetle bir bilgimiz ve ilgimiz olamaz. Demirtaş da diğer siyasetçiler gibi demokratik eylemler nedeniyle yargılanıyor.
“Bu birleştirme kararı siyasetin en üst düzeyden müdahalesini aleni hale getiriyor. Mahkeme tüm itirazlarımıza rağmen birleştirme kararında ısrar etti.
“Anayasa’ya göre de olanaksız bir birleştirme kararı, Demirtaş şahsında tüm siyasete yapılan bir tehdit. ‘Davayı istediğimiz şekle dönüştürürüz’ mesajını veriyorlar. Daha duruşma yapılmadan birleştirme kararı vermekle, kendi yaklaşımlarını da bir adım daha yükseltmiş oldular.
“Demirtaş’ın ne Yasin Börü ne başka bir ölümlü dosyayla ilgisi yoktur, olamaz. Teknik hukuk açısından da hiçbir illiyet bağı da yoktur. Dosyanın birleştirilmesi için illiyet gerekir. Yargıtay içtihadı açısından da uygun değil.”
Demirtaş’ın tutuklu yargılandığı davaya bakan Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, bu dosyanın, 6-8 Ekim Kobanê eylemleri sırasında yaşamını yitiren Yasin Börü ve üç Hür Dava Partisi üyesinin davası ile birleştirilmesi amacıyla Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne iki kez talepte bulunmuştu.
İlk talebi reddeden Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi, dünkü duruşmada dosyaların birleştirilmesine karar verdi.
Yargıtay kararı |
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin oybirliğiyle Mart ayında verdiği kararın tamamı şöyle: “Terör örgütü yöneticilerinin talimatı veya KCK sözleşmesi çerçevesinde gerçekleştirilen eylem ve faaliyetlerin siyasi parti çalışması olarak kabulü mümkün değil ise de bir kısım il ve ilçelerde belediye başkanı ve BDP yöneticisi olan sanıkların siyasi parti faaliyeti olarak değerlendirilebilecek basın açıklamaları, Anayasa referandumunu boykot amacıyla miting düzenleme, BDP tarafından organize edilen iki dilli yaşam yürüyüşü ve basın açıklaması, Nevruz bayramı kutlamaları, Kürt dil bayramı, dünya kadınlar günü mitingi, BDP aday tanıtım mitingi, dünya barış günü vesilesiyle miting, terör örgütü propagandasına dönüştürülmeyen insani mülahazalarla gerçekleştirilen taziye ziyaretleri, Van festivali adıyla yapılan etkinlik gibi eylemlerin silahlı terör örgütü faaliyeti kapsamında kabul edilerek bu eylemlerin örgüt üyeliği suçundan suçun unsurları ve cezanın belirlenmesinde hükme esas alınması; “Yasanın öngördüğü cezanın alt ve üst sınır arasında temel ceza belirlenirken suçun işleniş biçimi, sanıkların kaste dayalı kusurlarının yoğunluğu maddeden öngörülen cezaların alt sınırı da nazara alınmak suretiyle bir kısım sanıkların eylemlerinin niteliği, tehlike ve zararın ağırlığı, dosya kapsamı, TCK'nın 61. maddesinde belirtilen ölçütler ve aynı kanunun 3. maddesinde yazılı orantılılık ilkesi ile hak ve nesafet kuralları da gözetirelerek uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözeltilmeden; “Sanıkların haklarında silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan üst sınır ve üst sınıra yakın fiilerinin ağırlığıyla orantılı olmayacak şekilde asgari haddin çok üzerinde temel ceza tayin edilerek, teşdidin derecesinde yanılgıya düşürmek suretiyle fazla ceza tayini kanuna aykırı; “Sanık müadafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğunda hükümlerin bu sebeplerden dolayı bozulmasına oy birliğiyle karar verildi.” |
(AS)