Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, kocanın haber vermeden yaptığı borcun aileyi bağlamayacağına karar verdi; “Eşin, kocasının borcundan haberi yok; aile konutu üzerine konulan ipotek kaldırılsın” dedi.
Kararı bianet’e değerlendiren avukat Hülya Gülbahar, Medeni Kanun’da 2002’de yapılan değişiklikle, aile konutunun diğer eşin rızası olmadan satışı, devri, üzerine ipotek konmasının engellendiğini hatırlattı.
Evliliklerde ve partnerlik ilişkilerinde kadını borçlandırarak ya da malvarlığına iş kurma bahanesiyle el koyarak ekonomik şiddet uygulanmasının gitgide yaygınlaşan bir sorun olduğunun altını çizen Gülbahar, hukukun kadına yönelik ekonomik şiddeti engellemesi gerektiğini belirtti.
Gülbahar, kararın istikrarlı bir Yargıtay uygulaması olmasını takip etmek gerektiğini ifade etti.
Evi karısından habersiz ipotek ettirdi
Habertürk’ten Fevzi Çakır’ın haberine göre, 2011’de M.P. adlı erkek evlerini ipotek ettirerek bankadan kredi çekti ancak borcunu ödeyemedi ve banka icra takibi başlattı. Bunun üzerine M.P.’nin karısı N.P., kocasının borcundan haberi olmadığını, evlerine konulan ipoteğin kaldırılmasını ve evin icra yoluyla satışının durdurulmasını talep ederek dava açtı.
Aile Mahkemesi, eşin rızası alınmaksızın aile konutunun koca tarafından ipotek olarak gösterilmesinin yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verdi. Kararda, “Eşin, kocasının borcundan haberi yok; aile konutu üzerine konulan ipotek kaldırılsın” denildi.
Bankanın temyiz istemini görüşen Yargıtay 2. Hukuk Dairesi yerel mahkemenin kararını önce bozdu. Ancak Hukuk Genel Kurulu, yerel mahkemenin direnme kararını yerinde bularak 2. Hukuk Dairesi’nin kararını kaldırdı. Bu karar sonrası N.P.’nin talebi kabul edilerek aile konutu üzerindeki ipotek kaldırılacak.
“Kadın aleyhine kullanılmasın diye yasa değişti"
Avukat Gülbahar, Yargıtay kararının ayrıntılarını bilmediğini vurgularken, gazetelerde yer alan haberin olumlu bir karara işaret ettiğini belirtti. 1 Ocak 2002’de Medeni Kanun’da yapılan değişiklikle bazen ailenin sahip olduğu tek malvarlığı olan aile konutunun erkek sahipleri tarafından kadın ve çocuklar aleyhine kullanılmasının engellendiğini ifade etti:
“Medeni Kanun’daki yeni sistem açısından herkesin kişisel borçları kendinedir. Ancak ailenin zorunlu giderleri için yapılmış harcamalar nedeniyle aile malvarlığından ortak sorumluluk söz konusu olur.
“Dosyayı inceleyememekle birlikte Yargıtay’ın bu kararını olumlu buluyorum. Öncelikle aile konutu her iki eş ve varsa çocukların hayatını belirleyici önemdedir. Uygulamada aile konutu tapusunun genellikle erkekler üzerine kayıtlı olması kadınlar ve çocukların yoğun mağduriyet yaşamasına neden oluyor. Bu nedenle yeni Medeni Yasa’da, tapuya konulacak aile konutu şerhi ile diğer eşin rızası olmadan bu konutun satışı, devri, üzerine ipotek konulması engellenmiştir. Bu hükmün getiriliş amacı, bazen ailenin sahip olduğu tek malvarlığı olan aile konutunun erkek sahipleri tarafından kadın ve çocuklar aleyhine kullanılmasının engellenmesidir.
“Hukuk sistemi her ne kadar aile konutunun hiçbir masraf olmadan tapuya yapılacak basit bir bildirimle bu tür kötü niyetli tasarruflardan koruması gerekse de, 2002’den beri kadınlara bu konuda çeşitli hukuk dışı engeller çıkartmıştır. Bu nedenle Yargıtay’ın son kararı olumlu bir karardır. “
“Kadına yönelik ekonomik şiddeti engeller"
Gülbahar, Yargıtay kararının kadına yönelik ekonomik şiddeti de engelleyici nitelikte olduğunu vurguladı:
“Yargıtay’ın bu uygulaması aynı zamanda batıda örneklerini sıkça gördüğümüz, erkek eş tarafından kadının borçlandırılıp terkedilmesi sorununu da engelleyici niteliktedir. Maalesef Türkiye’de de kısa süreli evlilik ya da partnerlik ilişkisi içerisinde kadının tüm birikimlerine el koyup kadını borçlandırarak terk etme olayları başlamıştır.
“Örneklerini magazin basınından okuduğumuz, kısa süreli evliliklerde bir kadının elindeki tüm birikimi ‘iş kuracağım’ diye el koyduktan sonra onu terk eden eşlere karşı, cumhuriyet savcılıklarına dolandırıcılık nedeniyle yapılan suç duyurularının aile içi mesele denilerek reddedildiğini görmekteyiz. Oysaki bu nedenle birçok kadın ciddi şekilde mağdur olmakta. Evlilik, kadınların bu şekilde dolandırılması, birikimlerine ve mallarına el konulması sonucunu otomatik olarak doğuran bir müessese değildir. Bu tür durumlarda savcılıkların ve mahkemelerin erkek lehine kararlar üretmesi, kadınlara devlet eliyle uygulanan ekonomik şiddetin bir başka örneğidir.
“Ayrıntılarına vakıf olmamakla birlikte bu kararın istikrarlı bir Yargıtay uygulaması olmasını takip etmekte yarar var. Çünkü bu sorun Türkiye’de de ciddi bir nitelik kazanmaya başladı. Erkekler eliyle uygulanan bu ekonomik şiddetin hukuk tarafından kesin bir biçimde engellenmesi gerekir.” (ÇT)