"Evde ya da iş yerinde çalışan, para kazanan, iş gücü piyasasında boy gösteren, meslek sahibi kadınların kaçamadıkları; kaçmakla da kurtulamadıkları bir olgu var: Ekonomik şiddet."
Gazeteci Filiz Bingölçe, Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) adına yayınlanan kitabı "Süper Kadın Süper Zor"a işte bu sözlerle başlıyor.
Bingölçe kitabında, "ekonomik şiddet"i Ankara, İstanbul, Konya, Rize ve Adana'dan 55 kadının yaşam mücadelesinden yola çıkarak aktarıyor. Yaşadıkları yerler, eğitim durumları, etnik kökenleri, yaşları ve meslekleri farklı olsa da ortaklaştıkları nokta, "kadın" olmaları, bu nedenle "ekonomik şiddet"e maruz kalmaları.
Çifte mesaili yaşamlar
Ekonomik şiddetin aile ilişkilerinden ve kamusal ilişkilerden beslenerek kadına yöneldiğine dikkat çeken Bingölçe, "Kadınlar kimi zaman geleneksel aile bağları nedeniyle ekonomik anlamda sömürülüyor, kimi zaman da kapitalizmin piyasa mantığı ve yapısal - yasal kısıtlar nedeniyle engelleniyor, mağdur ediliyor" diyor.
Bingölçe'ye göre, çağımızın "süper kadın"larının "çifte mesai"li yaşam biçimleri içinde gizlendiği için "ekonomik şiddet", hem diğer tüm şiddet türlerinin etkisini artırıyor hem "kadın emeğinin ve varlığının değersizleştirilmesine" yol açıyor.
Türkiye'de ekonomik şiddeti yaşamayan kadın yok gibi
Kadınlar aile içinde anne, baba, kardeş, koca, evlat ve akrabalarının ekonomik şiddetine maruz kalabiliyor ve Türkiye'de ekonomik şiddeti yaşamayan kadın yok gibi.
Aile kaynaklarından en az payı, kadınlar alıyor. Kimi durumlarda kocalarından fazla para kazandıkları için şiddet görebiliyor. Erkekler, hakları olduğunu düşündükleri hizmetler aksadığında kadını işten çıkmaya zorlayabiliyor.
Çalışan kadınlar, kendi gelirlerinin neredeyse tamamını hane için kullanıyor. Gündelik harcamaları çoğunlukla kadınlar yapsa da para üzerinde stratejik kontrole sahip olamıyor.
Yatırımlar ise tamamen erkeklerin kontrolünde. Erkekler tüm ortak birikimlerle alınan mülkleri "kendi üzerlerine yaparken" kadınlara danışmıyorlar bile.
Kocasının verdiği para ile evi geçindirmeye uğraşan kadınlar, yaşadıkları ekonomik sıkıntıdan kurtulmak için ev eksenli - geçici, parça başı işler yapmak zorunda kalabiliyor.
Aile üyeleri kadını istemediği bir işte çalışmaya zorlayıp gelirine veya mal varlıklarına el koyabiliyor. Kadınlar kimi zaman da kadın oldukları için mirastan mahrum ediliyor, miras hakkından yönlendirilmiş bir gönüllülükle vazgeçiyorlar. Buna karşı çıktıklarında ayıplanıyor ya da şiddet görebiliyorlar. Kadını başlık parası, süt hakkı parası ya da mihri ile evlenmeye zorlamak da ekonomik şiddet türleri arasında sayılıyor.
Kamusal alanda kadına yönelik şiddet
Kamusal alanda kadınlar erkeklerle eşit ücret alamıyor, terfi kanalları kadınlar için kapalı tutuluyor, sigortasız -işsiz kalma riskiyle çalışmaya zorlanıyor, hamilelik durumunda işten çıkartılabiliyor.
Kadının çalışıp para kazanması ekonomik şiddetten kurtulmasına yetmediği gibi ancak onun "süper kadın" haline gelmesiyle kabul görüyor. Kadın gerektiğinde kendinden vazgeçebilen, harcamayıp ailesi için tasarruf edebilen, süper gayretli biri olduğunda destekleniyor. (BB)
* Filiz Bingölçe; 1965 yılında doğdu. A.Ü. İletişim Fakültesi'ni bitirdi. Hürriyet, Milliyet, Aktüel gibi basın kuruluşlarında çalıştı. Alt-Üst Yayınları'nın kurucusu olan ve Kadın Argosu Sözlüğü, Asker Argosu Sözlüğü, Futbol Argosu Sözlüğü gibi kitapları bulunan Bingölçe halen bu yayınevinde yayın yönetmenliği yapıyor.
* Kitabı edinmek için Ekonomi Muhabirleri Derneği'ne başvurabilirsiniz.