Paşa dedem beni dizlerinin üzerine oturtmuş, "herşeyde bir hayır vardır" kızım dediğini hatırlıyorum, o "kargacık burgacık" yazıları anlamam zaten mümkün değilmiş, "modern medeniyet yolunda yürümeliymişiz" "anlamadığın şeyleri bilenlere bırak" gibi şeyler söyleniyordu o zamanlar, söyleyenler ise sözüne güvendiğimiz insanlar olunca da bize susmak kalıyordu yalnızca.
İşinin ehli yazarlar ve biz
Pencere kenarında oturmuş, cigaramı tellendirirken o günleri düşünmeye başladım. "Bu medeniyet yolunda yürüme", "anlamadığın şeyleri bilenlere bırak" laflarını yani...
Televizyonlarda her gün eski bir asker (tabii erat değil) 'ABD'lilerin ne kadar muazzam silahı olduğu', 'o silahların nasıl kullanılacağı', 'sokak savaşı olursa ne olur, cephe savaşı olursa ne olur' gibilerinden sözler sarf ediyor. Hepsi uzman hepsi konularında ehil kişiler. Bize yine susmak düşüyor...
Sonra televizyonun başka bir kanalına geçiyorum. Basın Odası diye bir yerde gazeteciler toplanmış. "büyük entelektüel, kendini yetiştirmiş yazar Mehmet Barlas, "piyasa denen şeyi küçümseyin" diye buyuruyor. Radikal Gazetesi'nden Tarhan Erdem bey, "memleket vicdanla falan yönetilmez" diye tespit yapıyor. Fehmi Koru, Nuray Mert, Ruşen Çakır, Hasan Cemal konuşuyorlar, tespit yapıyorlar, altını çiziyorlar, üstünü karalıyorlar... Hepsi uzman,hepsi konularında ehil kişiler. Bize yine susmak düşüyor.
Kendi kendime, üç kalp sektesi, defaaten spazm, defaaten askeri darbe, enfarktüs geçirmiş Tavsife bu uzmanları görünce neden bir titreme geçirir ki, diye soruyorum.
Eski günlerimi hatırladığımdan belki , belki Harf İnkılabı yıllarını karmaşık günlerinde ne yola gideceğimizi, ne yapacağımızı bilmezliğin verdiği aczden kaynaklanan bir durumdu söz konusu olan.
Basının uzmanları yazarları bugünlerde bütün malumatfuruşluklarıyla savaşı gerekçelendiriyor, dünyadan kopmamak, piyasa denilen huysuz yaratığı tatmin etmek için varmışız gibi davranıyorlar bize...
Artık bir iç bulantısı geçiriyorum... Emekli askerler konuşuyor, emekli yazarlar konuşuyor, yılların gazetelerinde haberler yayınlanıyor ve bilgiç tavırlarıyla hayatımızın gidişatına yön veriyorlar... Kapatıyorum televizyonu, gazeteyi ters çeviriyorum, cigaradan bir nefes alıyorum, pencerenin kenarındaki saksıdaki çiçek boy vermeye başlıyor...(NK)