Tabii bu bir yanılsama, en son reklamları seyrediyordum, kendi kendime " insanı canından bezdiren bu reklam meselesini mutlaka yazmalısın Tavsife" diyerek yatağın yolunu tuttum.
Aşkını ifşa eden dansöz ve gazeteci
Beklediğim fırsat 15 Mayıs günkü star Box'da kendini gösterdi. "Özcan Aşkımızı Kameraya Alıyordu" gazetenin Haber Müdürü Salih Keçeci'nin yaptığı haberde!, dansçı Hazal Özcan Deniz'le yaşadığı aşk hikayesini anlatıyor. Bu hikayeye "onca mesele varken buna mı takılacağız diye burun kıvıranları", "magazin haberciliği zaten böyledir" diyenleri, haberde "seksi dansçı". gibi kendinden menkul sıfatlara ilişkin tartışmaları bir kenara bırakayım. Bu meseleler hakkında yeterince yazmış birisi olarak, görevini ifa etmiş insan rahatlığıyla başka bir meseleyi açmak istiyorum size.
Efendim, reklam denen şey "bir mal ya da hizmetin pazarlanma faaliyetidir bildiğim kadarıyla. Bir malın reklamını yaparsın, tüketici de meşrebine, cebine göre onu alır ya da almaz. Ama asıl mesele reklam yapılması değil, reklamın yapılış biçiminde.
Bizim ufak torun "bak anane bu Adidas ayakkabı, bu da Benetton tişörtüm" dediği vakit , eh öyleyse onlardan iyi para alıyorsundur dediğimi hatırladım. Çocukcağızın şaşkınlığını hala unutamıyorum, düşünün o tişörtü giyip sokakta gezdiğiniz zaman o markanın reklamını yapmış olmuyor musunuz?
Bizim toruna tabii ki para verilmedi o da gönüllü reklamcılık işine devam etti. Starbox'un haberindeki püf noktada bu tip bir reklamcılık faaliyetinde gizli. Şimdi Özcan Deniz gibi "halka mal olmuş" birisinin haberini yapmakta, onunla ilişkili bir duyumu haberleştirmekten doğal bir şey yok.
Ama haberdeki bir fotoğrafta da görüldüğü üzere, "seksi dansçı" Hazal , Starbox'u ziyaret ederek açıklamalarda bulunmuş. Gazete ofisinde Hazal ile Keçeci tatlı tatlı sohbet ediyor, Keçeci, işinin ehli bir gazeteci gibi notlar alıyor. Bu fotoğraf ilk bakışta doğal bir şeymiş gibi geliyor ama mesele o değil ki...
Haber ziyareti ne kadar manalıdır acaba
Mesele haber olarak sunulan şeyin habercinin ayağına gelmesi. Benim gibi yaşı kemale ermiş insanlara göre haber peşinden koşulan. Senden bağımsız olarak hareket eden ve sen yakalayabilirsen "olan" bir şeydir. Tabii ki oturduğunuz yerden "ayağıma fırsat gelmiş tepmeyeyim diyerekten de haber yapılır ama bu haberde durum tamamen "ziyaretçi"nin bazı açıklamalarda bulunmasına dayanıyor.
Şimdi, açıklamaları dinleyen, ya da çevresindeki ilgili mercilerden aldığı duyumlarla haber yapmanın o kurumun, kişinin reklamını yapmaktan ne farkı var. Diyeceksiniz ortada mal yok bu da reklam değil. Ama benim ufak torunun ayaklı reklam panosu gibi gezdiğini hatırlatarak, bunun da aynı türden bir reklam çalışması olduğunu söylemek istiyorum.
Starbox'un haberini ben şöyle okumayı tercih ettim: Dansçı Hazal, Özcan Deniz'le yaşadıklarını anlatma ihtiyacı hissetmiş, çevrede kendini dinleyen birisini bulamayınca "cesurca haber yaptığına inandığı Starbox'u aramış" ve onlar da madem bizi cesur görüyorsun, şöyle esaslı bir hikaye anlat tiraj yapalım demiştir. Yani alan da veren de razı.
Bunun haber olmadığını dahası bu tür bir haberciliğin en saf biçimiyle magazin haberlerinde (spor haberlerine de) görülse de bazen siyasi "ağır" röportajlara da yansıdığını görüyorum. Mesela Mehmet Ali Birand bey Wolfowitz'le olan röportajına ilişkin Siyaset Meydanı'ndaki bir soruya aynen şöyle cevap verdi. ABD'liler meselelere daha farklı bakıyorlar, onların vermek istedikleri mesajlar konusunda hassas davrandığını düşünüyorum".
Mehmet Ali Birand bey zaten yaptığı röportajla yeterince manüpülasyon yaratmışken, işin keyfini arttırıcı böyle bir konuşma yapmış olmasının tek bir anlamı var bence: Güçlü, kudretli ABD'nin politikalarını oluştururken hassas davrandığını vurgulamak. Peki bu durum, Kudretli ABD Politikaları, bakkalınızdan ısrarlı alın diyen bir reklam metninden ne farkı var...
Efendim reklam meselesi derin, benim ufak bir şıpırtı yaratmış olayım da , derin sulara dalmak siz sevgili karilerime kalsın... İnsanların markalaştığı (Bakınız Hülya Avşar'ın beyanatları), haber yerine manüpülasyon yaratmanın geçer akçe olduğu, (Bakınız Mehmet Al Birand röportajı) ifşaata bulunmakla, haber vermek arasındaki sınırların kaybolduğu (bakınız herhangi bir gün herhangi bir gazete) bir dünyada umarım Tavsife kulunuzun "fikirsel şıpırtısı" hoş bir seda olarak kalır kulaklarınızda...(NK)