Çay Karadenizde bir milyon insanın geçim kaynağı
Türkiyede çay tarımı, Doğu Karadeniz Bölgesinde Gürcistan sınırı ile Fatsa arasında, kıyıdan 30 km içerilere değin uzanan bir alanda yapılmaktadır. 2004te yapılan ölçümlerde çay üretim alanları 766 bin dekar olarak saptanmıştır.
2004 yılı itibariyle çay üretimine ayrılan alanların yaklaşık olarak yüzde 65i Rize, yüzde 21i Trabzon, yüzde 11i Artvin, geriye kalan yüzde 3ü de Giresun ve Orduda bulunmaktadır. Bu illerdeki 200 binden fazla ailenin (yaklaşık 1 milyon insanın) geçim kaynağı olan çay, yıllardır bölgenin en önemli tarım ürünlerinden biri olma özelliğini sürdürmektedir.
Türkiye kuru çay üretimi açısından beşinci sırada yer alıyor
Günümüzde başta Hindistan, Çin, Sri Lanka (Seylan), Kenya, Endonezya ve Türkiye olmak üzere yaklaşık 45 ülkede çay üretilmektedir. FAO verilerine göre, 2005 yılı itibariyle, dünyada çay üretimine ayrılan alan 2,6 milyon ha, elde edilen kuru çay ise 3,4 milyon tondur. Çay plantasyonlarının yüzde 37si Çinde bulunmakta; aynı şekilde dünya çay üretimin yaklaşık yüzde 27,5ini Çin sağlamaktadır.
Türkiye üretim alanlarının genişliği açısından dünyada 7., kuru çay üretimi açısından ise 5. sırada yer almaktadır. Kişi başına çay tüketimi yönünden İrlanda 3,3 kg/yıl ile dünyada ilk sırada olup, Türkiye 2,3 kg/yıl olan tüketimiyle İrlanda, İngiltere ve Kuveytin ardından 4. sıradadır.
Çayda devlet tekeli 1984 yılında kaldırıldı
Mecliste 4 Aralık 1984te kabul edilen Çay Kanununun 1. maddesi ile çayda devlet tekeli kaldırılarak çay alım, işleme ve satışı yerli ve yabancı şirketlere açıldı. Özalın emriyle hazırlanan yasa ile özel sektöre yalnızca üretim izni verilmedi, ayrıca özel sektörün bu alana yatırım yapması için teşvikler de sağlandı.
Söz konusu yasaya dayanarak birçok özel sektör kuruluşuna teşvik belgesi verildi. 198588 yılları arasında 129 şirket teşvik belgesi almış, fizibilite raporlarında 12,6 bin kişinin istihdam edileceği belirtilmişti. Oysa 1993te yapılan saptamalara göre sektörde ancak 5,2 bin kişi çalışıyordu.
Özel sektör çayda kaliteyi düşürdü
Özelleştirmeyi izleyen 10 yıl içerisinde fabrika sayısında büyük bir artış görüldü. Sanayi Bakanlığından izin alan şirket sayısının 100 dolayında olmasına karşın özel çay fabrikalarının sayısı 312ye değin çıktı. İzinsiz çalışan bu tesisler yaş çay yaprağı alımlarında ürün kalitesine özen göstermeyerek standart dışı alımlar yaptılar ve üretilen kuru çayın kalitesi düşürdüler. Çok düşük maliyetlerle çay üretebilen bu kuruluşlar, pazarlamada karşılaştıkları güçlükleri ÇAYKURun tüketici tarafından en çok beğenilen Filiz, Çay Çiçeği, Rize Turist gibi çay paketlerini aynı görünümde basıp içine başka çaylar doldurarak piyasaya sürerek aşmaya çalıştılar. Düşük maliyetlerle üretilen bu çaylar yüksek indirimlerle piyasaya girdi. Böylece özel sektör piyasada haksız rekabet yarattı.
Özel sektör çay üreticilerini zor durumda bıraktı
ÇAYKUR üreticiden günde en çok dekar başına 10 kg yaş çay alımı yapılmaktadır. Ancak üreticinin yaş çayı elinde bekletme süresi sınırlı olup (bir gün), bu süre içinde işlenmeyen çayın kalitesi bozulmaktadır. Üretici bu durumda çayını değerinin çok altında fiyatlarla özel sektöre satmaktadır. Ancak özel sektör satın aldığı çayın bedelini uzun süre ödemeyerek, üreticinin parasını uzun dönemler başka işlerde kullanmaktadır. Bu bazen yıllar sürdü, kimi üretici ise parasını hiç alamadı. Çay üreticilerinin en azından bir bölümünün mülksüzleştirilmesinde özel çay fabrikaları etken olmuşlardır
Özel sektör her alanda rekabeti savunuyor, yalnız kamunun rekabetini istemiyor
Piyasa koşullarına ayak uyduramayan özel çay fabrikalarının yaklaşık yarısı üretime girmiyor. Sayıları 312ye ulaşan fabrika sayısı günümüzde çalışan tesis açısından 169a düştü. Özel sektör sürekli olarak kendisiyle rekabet eden ÇAYKURdan yakınıyor ve karşılaştığı tüm güçlüklerin nedeni olarak ÇAYKURu gösteriyor. Kısacası özel sektör her alanda rekabeti savunuyor, ancak devlet kendileriyle rekabet etmemelidir.
ÇAYKURun pazar payı yüzde 50ye düştü
Çay tarımı ve sanayiinde devlet tekelinin kaldırıldığı Aralık 1984ten sonra yeni fabrika kurmasına izin verilmeyen ÇAYKUR, günümüzde 45 yaş çay işleme ve 3 çay paketleme fabrikası ile etkinliğini sürdürüyor.
Çay sektöründe toplam kurulu kapasitenin yüzde 37sinin kamu, yüzde 63ünün özel sektöre aittir. ÇAYKURun yaş çay alımındaki payı 1999 yılında yüzde 77 iken, 2004te yüzde 53e geriletilmiştir.
ÇAYKUR, hiçbir zaman bağımsız bir kuruluş olamadı
Çay Kurumu (ÇAYKUR), 1971 yılında çıkarılan Çay Koruma Kanunu ile kuruldu ve 1973te örgütlenmesini tamamlayarak çalışmaya başladı. 1982de çıkarılan yasayla Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü adı altında KİTe dönüştürüldü. Bu yasa 1984te 233 sayılı KHK ile değiştirildi. Ancak ÇAYKUR, hiçbir zaman bağımsız bir kuruluş olamadı; sürekli olarak politikacılar tarafından siyasi rant aracı olarak kullanıldı. Kurum böylece sürekli zarar eden bir konuma getirildi, bu zarara üreticiye destek denilip görev zararı sayıldı. Mevcut sistemde, destekleme adı altında Hazineden çıkan paraların çoğu çay üreticilerine değil, aracı kuruluşlar ve bankacılık sistemine gitmektedir.
Kaliteli yaş çay usulsüz toplama ve işlemeyle kalitesiz hale getiriliyor
Türkiyede iki sürgün arasındaki süre 5560 gün olmasına karşın, diğer çay yetiştiricisi ülkelerde 30 güne değin düşmektedir. Daha uzun sürede yetişen çayda tat, koku ve kalite daha iyi olmaktadır. Öte yandan Türkiyede çay yetiştiriciliğinde tarım ilacı, işlenmesinde de katkı malzemesi kullanılmamaktadır. Bu nedenle Türkiyede yetiştirilen çay, dünyanın en nitelikli çaylarından birisidir. Ancak çayın kalitesi, özellikle 1980li yıllardan başlayarak uygulanan yanlış politikalar nedeniyle bozuldu. Bunun başta gelen nedenlerinden birisi, siyasi iktidarların oy kaygısıyla 2,5 yaprak yerine 58 yaprak toplanmasına göz yummalarıdır. Öte yandan çay işleme tesislerinin mali, teknik ve sağlıksal açıdan yetersiz olması ve çay alanlarının ıslak edilmemesi kalitenin bozulmasındaki önemli etkenler arasında yer almaktadır.
Türkiyede çayın üretim maliyeti yüksek
Türkiyede özellikle girdi ve işçilik maliyetlerinin yüksek oluşu nedeniyle çayın üretim maliyeti dünyadaki başka üretici ülkelere göre daha yüksektir. Çeşitli sübvansiyonlar, girdilerin ucuzluğu ve çalışanların büyük bölümünün sosyal güvenceden yoksun oluşu nedeniyle çokuluslu çay tekelleri Türkiyenin yarı fiyatından daha ucuza çay üretebilmektedir. Kuru çay maliyetinin yüksek ve kalitesinin düşük oluşu, çay ihracatını kısıtlamakta ve stoklar nedeniyle maliyet fiyatlarından daha düşük fiyatlarla ihracat yapılmaktadır. Örneğin ÇAYKURun 3,5 dolara mal ettiği kuru çayı 80 sente ihraç ettiği belirtilmektedir.
Kaçak çay büyük sorun
Türkiye 150160 bin ton/yıl iç tüketimi ile dünyada en çok çay tüketen ilk 5 ülke arasında yer almaktadır. Oysa kuru çay üretimi yaklaşık 200 ton/yıldır. Yani yılda 40 bin tona yakın tüketim fazlası vardır. Ayrıca, değişik yollardan ülkeye yılda 50 bin ton dolayında yabancı kökenli çay girdiği tahmin edilmektedir. Bu çaylar, özel sektör tarafından yüksek kârlarla piyasaya sunulmaktadır. Uygulanan başka bir yöntem ise bu çayları yerli çayla karıştırarak pazarlamaktır. Gıda Kodeksinde çayın ambalajlı (ve ne tür bir ambalajda) olacağı açıkça belirtilmesine karşın, bu çaylar çoğu zaman sağlıksız koşullarda (açıkta ya da çuvalda) satılmakta ve önü alınmamaktadır.
Çokuluslu tekeller pazar payını hızla artırıyor
İlk yıllarda fason üretim yapan özel şirketler, günümüzde yerini sermaye gruplarına bırakıyor. Bunların başında ise 75 ülkedeki 500ü aşkın şirketiyle dünyanın tüketim malları üreten en büyük çokuluslu şirketlerinden Unilever geliyor. Lipton markasıyla piyasaya giren bu şirket, yaş çayın en kalitelisini alıp işlemekte ve Hindistan, Kenya, Sri Lanka gibi ülkelerden ithal ettiği çaylarla harmanlayarak pazarlamaktadır. Bu yöntemi uygulayan başka şirketler de bulunmaktadır. Örneğin Alman Şirketi Teekanne Kütaş şirketi ile ortaklık kurarak 2001 yılında Türkiye pazarına girdi. KütaşTeekanne İzmir Kemalpaşada kurduğu fabrikada Seylan çaylarını işliyor. Yılda 4050 bin ton çay bu yöntemle pazarlanmakta ve bunlar yerli çayı tehdit etmektedirler.
Özalın söylemleri çay tekellerinin dilinde tekerleme oldu
Özalın çayda devlet tekelini kaldırmasını savunurken kullandığı söylemler, günümüzde çay tekelleri ve onların sözcüleri tarafından yineleniyor. Özel şirketler, çayın yıllarca devlet tekelinde olmasının ve ÇAYKURun sübvanse edilerek varlığını sürdürmesinin özel sektörün gelişimini olanaksız hale getirdiğini; ÇAYKURun özelleştirilmesi ile Türkiyede üretilen çayın kalitesinin yükseleceğini, çayda yeni harmanlar ile çeşitliliğin artacağını söylemektedirler.
Türkiye çayda iç tüketim açısından cazip bir pazar
Türkiye çayda iç tüketim açısından dünyada 5. sırada geliyor ve cazip bir pazar. Bu pazara egemen olabilmek için önce yerli çay tarımının çökertilmesi gerekiyor. Çokuluslu şirketlerin çıkarlarının savunucusu IMF ve Dünya Bankasının Türkiye tarımına doğrudan müdahalede bulunmasının amacı bu. Son yıllarda yapılanlar bu hedefe yönelik.
Çok ucuz maliyetle işçi çalıştıran çokuluslu çay tekelleri (örneğin Sri Lankada bir işçinin maaşı 30 dolardır) artı değeri kendi ülkelerine aktarmaktadırlar. Metropol ülkelerin hem pazar hem de sermaye birikimi sorununu çözmek Türkiyenin görevi olmamalıdır.
ÇAYKUR özelleştirilirse, Türkiye çayda da açık pazar olacak
ÇAYKURun özelleştirilmesi durumunda, Türkiye piyasası başka ülkelerin çay pazarı haline gelecek, piyasa daha kalitesiz çaylara terk edilecektir. Kurumun özelleştirilmesindeki asıl tehlike, uluslararası tekeller ya da yerli işbirlikçilerinin eline geçmesidir. Böylece dünyada çay tüketiminde önemli bir potansiyel olan Türkiyede, belli bir süre sonra yerli çay satılamaz duruma gelecek, hem üretim hem de sanayiin tasfiyesi söz konusu olacaktır.
Çözüm özerk ve üreticilerin yönetimine katıldığı bir ÇAYKUR yaratmaktan geçiyor
* ÇAYKURa yeterli işletme sermayesi verilerek, özerk bir yapıya kavuşturulmalıdır.
* Kurum politikacıların rant aracı olmaktan kurtarılmalı, yönetsel ve teknik uzman personele özgür bir çalışma ortamı yaratılmalıdır.
* Üreticiler günü kurtarma çabasından vazgeçmeli, dünya piyasalarında satılabilecek, standartlara uygun çay toplamalıdır.
* Çay üreticileri, kurumun yönetiminde söz, karar ve yetki sahibi olmalıdır. (NO/EK)