Türkiye’de kadınlar evlenene kadar “çocuk”, evlendikten sonra “anne” oluyor. Bu yüzden Türkiye, 15–16 yaşındaki annelerle her yaştan çocukların ülkesi... Peki ya kadınlar nerede?
İstanbul’dan sekreter Burcu, öğrenci Ebru, Temizlikçi Yasemin, konfeksiyon işçisi Fatma, yönetici Öznur aşklarını/aşksızlıklarını, evliliklerini, işlerini/işsizliklerini özetle kadınlık hallerini anlatıyorlar.
Tek hayali anne olmak
Burcu 28 yaşında, Bolu ve Ankara’dan sonra iki yıldır İstanbul’da. Evli, sekreterlik yapıyor. Annelik ve aşk onun olmazsa olmazı. Sonra evlilik, arkadaşlık, iş, eğlence, din ve gezi geliyor.
Babası emekli, annesi evde. Erkek kardeşi, onun en iyi arkadaşı. Evliliğinden memnun, anneliği düşlüyor. Para kazandığı için annesinden daha şanslı.
"Kadın ılımlı, titiz, sorumlu olmalı. Evhanımlığı ve annelik çok önemli. Hem ev hem iş çok zor. Kayınvalide sorunları da ayrı bir konu."
İlk cinsel deneyimini 16 yaşında yaşamış: “Tabularım yok. Cinsel tatmin ilişkiyi bütünler. Annemle de eşimle de cinsellik konuşuruz."
Kendini doğal, güleryüzlü ve samimi buluyor; keşke daha inc eve uzun boylu olsaydı: “Ne bakımlıyım ne demode. Makyaj ve koku severim.”
Kadın denince aklına doğallık, merhamet ve Claudia Schiffer; erkek denince Tom Cruise geliyor: “Erkek, nüktedan, merhametli, güvenli, atletik, bakımlı olmalı. Bir de kadını yönetmeyi bilmeli.”
Dünyayı gezmek istiyor da…
Ebru, 21 yaşında. Ailesi Yunanistan’dan gelmiş. Grafik okuyor. Önce arkadaş, sonra eğlence, gezi ve aşk diyor. İş, evlilik, annelik ve din sonlarda.
Mutluluğunu mutsuz olmamakla açıklıyor. Hayali dünyayı gezip hayatı anlamak. Anne ve babasıyla herşeyi konuşabiliyor, tenis oynuyor, tatile gidiyor. Kendisini annesinden daha özgür hissediyor.
“Kadınlık rollerini fark etmeden büyüdüm. ‘Kadınsın bunu yapamazsın’ denmedi.”
Spor giyimli, güleryüzlü. Kendini “konuşkan ama duygularını gizler, komik ama romantik değil” sözleriyle anlatıyor. Daha zayıf, uzun boylu ve büyük göğüslü olmak istiyor.
Kadınlardan Angelina Jolie’yi, erkeklerden Brad Pitt’i beğeniyor: “Çünkü, güzel, başarılı, güçlü ve akıllılar.”
“Gençken gezmeyi, cesur olmayı, dünyayı ve insanları anlamayı başarabilirsem, yaşlandığımda anneannem gibi huzur içinde reçel pişirerek mutlu olabilirim belki…”
Kişisel bakım cilt, beden ve ruh temizliğine vakit ayırmak demek. Yeni kıyafetler almayı seviyor, “Saçlarım ve parfümüm ruh halime göre çok sık değişir” diyor.
Her bahar aşık oluyor: “Aşk beni cesur kılıyor. Aşık olduğum adamla yollara düşmek hayalim. Bana sadece onun yeteceğini bilmeliyim.”
İlk cinsel birlikteliğini 19 yaşında yaşamış: “Benimle olamazsa başkasına gider diye korktum. Çok güzel ve incelikli bir ilişkiydi. Bu rahatlık her ilişkime yansıyor.”
Haz ve tatmini çok önemsiyor. Annesinin “namus” ve “bekaret” nutuklarını unutmuyor. Annesi bulabilir diye doğum kontrol hapı kullanmıyor.
Eşim bana tecavüz etti
Yasemin Karadenizli, Laz. Dört yıldır İstanbul’da. 16’sından beri evli, 17’sinde anne oldu. Evlere temizliğe gidiyor, apartman görevlisi eşine yardım ediyor. Onun için önce din, sonra iş, arkadaşlık, annelik, gezi ve eğlence geliyor. Aşk ve evlilik en sonda.
Babasız büyümüş, annesi ona baba da oldu. Adı çıkmasın diye görücü usulüyle evlendirilmiş. Sonrası korku dolu bir cinsellik, kayınvalideyle sürtüşmeler, işsizlik ve yoksulluk:
"İlk gece birlikte olamadık. İkinci gece aile baskısıyla bana tecavüz etti. Bu yüzden sevişmekten zevk alamıyorum. Sorumluluklarımın ağırlığı da sekse konsantrasyonumu engelliyor."
Yine de eşi ona "Allah’ın bir lütfu: "Eşim ilgili bir baba. Görevlerimi eksiksiz yaptığım için beni seviyor. Mutluluğum için Allah’a şükrediyorum.
O "güçlü" ve "akıl sorulan" bir kadın: "Para kazanınca gücümü hissettim. Kendine güvenmek için bakımlı olmak şart. Krem sürmeden sokağa çıkmam. "
"Aşk dokunmaktan korkmaktır. Dokununca aşk kirlenir." Kavuşamadığı aşkına bir gün rastlayacağından emin gibi.
"Oğlum bana teyze diyor"
Fatma 27’sinde. 12’sinden beri İstanbul’da. Üç ay önce boşanmış. Ekonomik özgürlüğü olduğu halde "genç kadın yalnız yaşayamaz" diye evini kapatıp ablasının yanına yerleşmiş. Köyde anneannesiyle yaşayan 2.5 yaşındaki oğlu onu "anne" değil "teyze" biliyor.
"En büyük hayalim ev sahibi olmak, oğluma ve bana kol kanat gerecek bir erkek ve oğlumun bana ‘anne’ diye seslenmesi."
Kendisini mutlu olmayı bildiği için güçlü buluyor. "Hayat bana ne getirdiyse razı geldim, çünkü üstesinden gelebilecek gücüm vardı" diyor sükunetle. Konuşurken sık sık İslam dinine göndermeler yapsa da onun için önce annelik sonra din geliyor. Sonrası evlilik, arkadaşlık, eğlence, gezi ve aşk.
"Çocukluğumdan beri çalışıyorum. Ya tarlada, ya atölyede... Kadınlığımı unuttum. Ama kadınlık görevlerimi unutmam. Titizim, hamaratım, eşime de saygıda kusur etmemiştim."
Cinselliğini önemsiyor, haz ve tatmin de önemli: "Erkeğin bencilliği kadının zevk almasını engelliyor. Erkek kadındaki arzuyu uyandırabilmeli."
Fatma bedeniyle barışık: "Dünya güzeli değilsem de elim ayağım düzgün. Arada kuaföre giderim, kaşlarımı da berber alır."
Fatma için "erkek dediğin güçlü, güvenilir" kadın ise "namuslu" olmalı. "Namus sadece cinsellik değildir" diyor; kadının nasıl giyindiği, kiminle görüştüğü, ailesinin sözüne ne kadar uyduğu da önemli ona göre. Bekaret ise "kadının eşine sunacağı bir emanet".
Aşk acısı
Öznur, 25 yaşında. Dede, amca, hala hep birlikte yaşıyorlar. Üç yıldır nişanlı. Yönetici. Eğlenceli, esprili, heyecanlı biri. Onun için önce din geliyor, sonra annelik, aşk, evlilik, iş, arkadaşlık, gezi ve eğlence .
Çocukken annesinin attığı dayakları hiç unutamıyor. Bunu annesinin kalabalık aile ortamındaki yaşadığı baskılara bağlıyor: "Hep dedemin hükmü geçti.."
Annesi güçsüz, çünkü ekonomik özgürlüğü yok. O yüzden de para kazanmayı önemsiyor.
Dedenin ilk erkek torunu olan kardeşinin doğumunu hiç unutamıyor. Doğum ziyafetlerle, kurbanlar kesilerek kutlanmış. Şimdi büyümüş olsalar da, ayrımcılık sürüyor.
Hayattan sadece huzur ve dinginlik bekliyor. Öznur için kadının güçlü olması, susmayı bilmesi ve namuslu olması şart. Erkek de zeki, karizmatik, çalışkan ve başarılı olmalı.
Ayrıldığı aşkının acısı hep aklında: "Bu acı sevgimin aşka dönüşmesini engelliyor... Olsun, nişanlımla mutluyum."
Aşk, evlilik, çalışmak
Türkiye’de 17-18 yaşlarında evlilik aile izni ve hakim kararıyla olabiliyor. Ancak Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2006 yılı verilerine göre, her 100 kadından 32’si 18 yaşından önce, 60’sı ise 18-24 yaş arası evleniyor. Ortalama ilk cinsel ilişki yaşı 19.2
Her üç kadından biri ailelerin bulduğu biriyle ve aile kararıyla, üçte biri kendi kararı ve aile onayıyla evleniyor. Kalanlar da kendi kararıyla evleniyor. Aşk evliliği mi? Bilmiyoruz. Oranı bilinmemekle birlikte, özellikle kırsal kesimlerde "imam nikahıyla evlilik" ve giderek azalan oranda çok eşli evlilikler de halen sürüyor.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'nün (OECD) verilerine göre de, 20–30 yaş grubunda her 10 kadından 6’sı ne okuyor, ne çalışıyor. (BB/NZ)