Aile Kanunu Reformu'ndan dört yıl sonra, 2008'de. Fas'ın üç buçuk milyon nüfuslu ekonomi başkenti Kazablanka'dayız, şehre artık orta sınıfa mensup kişiler iş aramaya geliyorlar. Amal, Leila, Ikram, Ghania, Amina, Kawtar, hepsini 20'lerini yaşıyorlar. Onlarla toplumsal koşullarının belirlediği yaşamları ve düşleriyle ilgili konuştuk.
Hepsi hayatlarında en önemli şeyin çalışmak olduğu konusunda hemfikir. Ghania 27 yaşında Kazablanka'ya, çalışmak için yerleşmiş. Bu canlı ama çekingen genç kadın küçük bir köy olan Chichaou'dan geliyor. Sekiz çocuktan en küçüğü, okula yalnızca bir yıl gitmiş:
"Annem babam yazdırdılar ancak ben istemedim. Ve pişman değilim."
Üstelik yazması ve okuması yok. Bir kafede çalışıyor bir ofsiten diğerine müşterilere hizmet için ediyor.
"Bulabildiğim tek iş buydu. Haftada 250 dirhem kazanıyorum. Yaşamak ve aileme yardım etmek bana yeter. Çalışmak önemli."
Kendine ayıracak bir dakikası bile yok
Kawtar için de hayatta kalma meselesi, çalışmak. 27 yaşında, iyi bir iş yaşamını değiştirebilir. Bu genç kadın Kazablanka’nın popüler bir mahallesinden, 21 yaşında evlendi. Yaşam standartlarını korumak zorunda olduğu iki çocuğu var. Kendine ayıracak bir dakikası bile yok.
Çok sıkılıyor, "her gün ve her gün aynı şeyleri yapmaktan”. Kocası kendisinden yaşça çok büyük bir devlet memuru. Onlara düzgün bir hayat sağlamak için mücadele veriyor. Bu da sinirli olmasına, hayal kırıklığına ve evlilikle ilgili sorunlara neden oluyor.
Amina 29 yaşında, boşanmış iki kızıyla birlikte ailesinin yanında yaşıyor . Estetisyen, çevresinden küçümseyen bakışlara rağmen mesleğini çok seviyor. Ekonomik bağımsızlığı için uzun saatler, az paralara çalışıyor ve hâlâ ekonomik olarak özgür değil. Anneliğin "tatmin" olabilmesi için, kızlarının kendisinden daha iyi durumda olmasını sağlamak istiyor. Çalışmaktan vazgeçmeye niyeti yok. Ancak hayalini kurduğu "sabit durum" daha çok kocasının kızı ve kendisi için sağlayabileceği bir hal.
İkram 22 yaşında, "Çalışmanın kendini gerçekleştirmek olduğuna" inanıyor. "Ancak çocuklarım büyüyünceye kadar onlara bakacak sağlıklı bir eşim olursa çalışmamayı düşünürüm.” Bir ofiste çalışıyor ve yüksek lisans yapıyor. Meydan okumayı seviyor, iş hayatında pragmatik ve istekli görünüyor:
"Kötü şeyler kişiliğimi geliştirmemi sağlıyor."
"Ailede fikirlerimi savunmada özgür değilim"
Fas'ta kadınların geç vakte kadar işte kalabilmesine uygun olmayan bir kültür olmasından rahatsız. "Bu durum ailem için sorun, komşular ne der diye düşünüyorlar.”
"Bazı şeylerin yalnızca görüntüyü kurtarıyor olmasını kabul edemiyorum" diyor Amal, 28 yaşında, modern ve ihtiyatlı bir zarafeti var. Bir televizyonda gazeteci. "Daha çok özgürlük" istediği için bu işi seçmiş. Kendi kendine özgür olabildiğin bir iş gazetecilik. Fikirlerimi savunabiliyorum. Ailemde bu fırsata sahip değilim."
"Dışarıda zengin içeride yoksul bir yaşamım var” Leila, 28 yaşında, üç çocuğun en büyüğü, muhafazakar bir orta sınıf aileden geliyor, çok uluslu bir iletişim firmasında çalışıyor. Hâlâ "kabul gören" bir alan değil, ama en azından "somut projeler yapabiliyorum" diyor. Canlı ve meraklı, eğitimiyle etkiliyor, derin arzu ve ilgilerine dair sık sık kendini sorguluyor:
"Dışarıda zengin, içeride yoksul bir yaşamım var."
Tamamen bağımsızlığını kazanmış bir temizlik işçisi olan kuzenine hayran. Bağımsızlaşmak zor iş . Çalışmak kadınların kendilerini gerçekleştirmesinin en sağlıklı yoluysa bile, hiçbiri evliliksiz bir hayat tasarlayamıyorlar.
"Hamdolsun!"
"Hayat böyle", diyor Ghania, "kadının yerinin evi ve çocuklarının yanı olduğunu" düşünüyor. Ama hayatı idame ettirmek zor olduğundan çalışmak da zorunda. "Günlük çalışıyorum, karnımı doyuruyorum, hamdolsun. Yarını düşünmüyorum."
Tek umudu: "Kendine uygun ve mutlu olabileceği birini bulmak." Evlenmeden biriyle birlikte yaşamak zor. Özgürlük arzuları evlilikten geçiyor. "Bedeli çok yüksek!", diyor Amina, yazıklanarak. Evlenmeden birlikte yaşayanların sayısı çok az. Peki ya aşk? "Umurumda değil," diyor Ghania, omuzlarını silkerek.
Ikram katı bir İslam'ı savunuyor, başörtüsü takıyor ve "gerçek aşkın evlilikle geleceğine" inanıyor. İşinde gösterdiği açık zihin ve çalışmalar ideolojik bir konuşmaya imkan tanıyor.
İdeal aşk? "Peygamber Ayşe'nin aşkı". Erkeklere güvenmiyor Amina, ailesinin yaşadığı saygı ve içtenlik dolu geleneksel hayattan memnun değil:
"Bugün erkekler kadınlara bağlı olmak istiyor.Geleneksel roller değişti. Kadınlar erkeklerden beş kere fazla çalışıyorlar ve asla onlara bunun için teşekkür edilmiyor."
"Evlendiğimde 'bakire olmalıyım', erkekler öyle istiyor..."
Aşk? Yalnızca özgür olanlar yaşıyor. Evliliğe kadar bekaret? "Çünkü erkekler öyle istiyor, aksini söyleseler de" diyor Kawsar. Bir erkeğe aşkını ilan etmek? Dolaylı yolları tercih ediyorlar. Doğum kontrolü? Ne olduğunu biliyorlar. Ama bildikleri annelerinden öğrendikleri.
Kürtaj?
Yalnızca çok modern olanları bunun yasal olmasını istiyor. Hemen hepsi için bu haram. "Çözüm değil" diyor Kawtar. Zor ve tehlikeli koşullarda bir kez kürtaj olmuş. "Eğer kürtaj olmaya mecbur kalırsak... Bizi ancak Tanrı affedebilir" diyor Amina.
Birçoğu yaşamlarınn annelerinden farklı olduğunu kabul ediyor, çünkü çalışıyorlar ama Leiya farklı birşey söylüyor:
"Aynı şekilde koşullanmışız. Aynı şeyleri, eğitimi, evlilik, çocuk ve yaşam biçimini yüceltmişiz.”
Bazıları aileleriyle daha çok diyalog istiyorlar. Kendilerine ait imajı sorguladıklarında bu onları şaşırtıyor, güldürüyor. Buna rağmen gerçekten birey olarak kendilerini sorgulamadan yaşıyorlar, onlar için önce ahlaki değerler geliyor: Gelenklere uygunluk, sağlam karakter, bağımsızlık özgürlük. Mutluluk? Yanıt bir “hamdolsun” değilse eğer, utangaç bir "evet" oluyor... (NZ/GG)
* Metni İngilizce orjinalinden Nilüfer Zengin Türkçeleştirdi.