Neredeyse hiç ilerlemediğimiz için bakınmaya devam ettiğimden, gayrı ihtiyari başım tekrar sağıma döndüğünde, adamın parmağının hala burnunda olduğunu görünce daha çok şaşırdım.
Adam da beni gördü ama ne şaşırdı ne de parmağını burnundan çekti. Ben daha da çok şaşırdım; bu kez güldüm.
Adam hiç oralı olmadı.
Sonra ilerlemeye başladık. Bu kez özellikle dikkat ettim, trafik sıkışınca sürücüler ne yapıyor diye; kendi çapımda minik bir anket yapıyorum bir haftadır.
Anket sonuçlarıma göre trafik sıkışınca erkek sürücülerin en çok yaptığı şey burunlarını karıştırmak.
Çok şaşırdım kendi anketimin sonuçlarına.
Bu arada görüştüğüm herkese sordum, "Trafik sıkışınca ne yaparsınız?" diye. Kimse burnunu karıştırırım demedi tabii; burnunu karıştırırken gördüğüm bir arkadaşım bile.
Kadınlara soruma cevabı, "Erkekler burnunu karıştırır!" oldu. Bu soruyu sorduğum erkekler de "Kadınlar makyaj yapar!" dedi.
Ancak benim gözlemlerime göre, kadınlar makyaj yapmıyor, hatta hiçbir şey yapmıyor, çevrelerine bile bakınmıyorlardı. Tıpkı yolda yürürken başları önde sağına soluna bakmadan gittikleri gibi, trafikte de sadece önlerine bakıyorlardı.
Bakınmak.
Bakınmak iyi bir şey halbuki. Bakınca görüyor insan.
Elbette "bakınan kadın" olmak iyi bir şey olmadığından böyle yapıyorlardı.
Benimse iyi bir şey yapmak gibi bir derdim olmadığından bakınıyordum sürekli.
Demek ki daha önceleri bakınmıyor muşum ki görmemişim. Günlerdir sıkışık trafikte en çok gördüğüm şey burun karıştıran erkek sürücüler olduğuna göre, burun karıştırma modası diye bir şey de olmadığına göre, demek ki bakınmaya yeni başlıyorum.
Bu arada ilgimi şeylerden biri de burnunu karıştırırken benim baktığımı gören erkeklerin hiç istifini bozmaması.
Şık arabalarda, şık kıyafetler içinde burnunu karıştıran bu erkekler, eminim iyi işlerde iyi pozisyonlarda çalışıyorlardır.
Düşündüm de, iş yerinde masasında burnunu karıştırırken bir kadın girse içeri eminim burnundan alır parmağını.
Ya da oturduğu semte girdiğinde komşusu bir kadın görse devam etmez eylemine.
Tanımadığı, tanışma ihtimali olmadığını düşündüğü bir kadının kendisini görmesini umursamıyor.
Trafik sıkışınca en çok yapılan ikinci eylem erkek sürücüler tarafından, cep telefonuyla konuşmak.
Üçüncüsü de temizlik yapmak. Arabalarının küllüğünü kapıyı açıp caddeye boşaltmak en çok yapılan şey, sonra arabasının camını falan silmek oturduğu yerden.
Erkekler temizliği seviyor.
Çok lüks bir arabanın kapısını açıp küllüğünü yere boşaltınca tam yanımda, sürücüye, "Neden kirletiyorsunuz yolları?" dediğimde, "Siktir!" dedi bana adam.
Arabada yaşlı ve genç kadınlar ve erkekler vardı.
O erkekler tanıdığı kadınlara bu lafın edilmesine sessiz kalmazlardı biliyorum.
Haberlerde Beyazıt'taki Halepçe Katliamını protesto edenlere saldıran polislerin görüntüleri arasında biri kazınıyor beynime; yaşlı beyaz başörtülü bir kadın yerde çökmüş durumdayken bir polis gelip suratına bir tekme atıyor kadının.
O polis, tanıdığı yaşlı bir kadına kendi yaptığının yapılmasına sessiz kalmazdı.
İçim daralıyor.
Karnım acıktı. Sabahın dördü. Evde yiyecek bir şey yok.
Camdan bakmaya başlıyorum. Alt katımda oturan sadece bir kaç kez selamlaştığım, garson olduğunu sandığım komşum işten dönüyor. El sallıyor bana.
Camı açıp cevap veriyorum selamına.
Yakınlarda açık bir yer görüp görmediğini soruyorum, yiyecek bir şeyler almak için.
Ne istediğimi soruyor ve gidip alıyor.
Hiç konuşmadığı bir insana sabahın dördünde yiyecek almaya gidenlerin olduğu bir ülkede yaşıyor olmak daralan içimi ferahlatıyor. (NG/NM)