“Kaybedenlerin cezasız kalması bu topraklarda bağımsız, tarafsız ve adil bir yargı sistemi olmadığı içindir” diyerek başladı Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın İstanbul’da, Galatasaray’daki 462. toplanması.
“Bu topraklarda devlet her türden ahlakı, hukuki kuralı çiğneyerek insanları kaybetti. Evrensel hukuku ayaklar altına alarak bu suçu işleyen kamu görevlileri hakkında soruşturma açılmasını engelledi.”
Sorumlular yargılanmadı
Cumartesi İnsanları bugün 30 yıl önce, 25 yaşında, sosyalist olduğu için gözaltında kaybedilen Maksut Tepeli’yi andı.
2 Şubat 1984’te İstanbul, Küçükbakkalköy’deki arkadaşının evine gitmişti Tepeli. Evde karakol kurmuş olan polislerin açtığı ateş sonucu yaralandı genç öğretmen. Yoğun kan kaybediyordu, ama siyasi şubeye götürüldü.
5 Şubat’ta gördüğü ağır işkenceden komaya girmiş halde Haydarpaşa Askeri Hastanesi’ne kaldırıldı, orada hayatını kaybetti.
Ailesinin bilgisi dışında nüfus kütüğüne “ölü” kaydı düşüldü.
Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı Tepeli’yi işkenceyle öldüren polisler hakkında takipsizlik kararı verdi.
Ailesi ve avukatları 2003’te savcılığa başvurdu, Maksut Tepeli’yle birlikte aynı operasyonda yakalanan, birlikte sorgulanan Ali Yürümez ve Şükrü Çal Tepeli’nin işkenceye maruz kaldığına dair ifade verdi.
Tepeli’nin 6 Şubat 1984’te Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde öldüğünü gösteren Ölü Muayene ve Zabıt Varakası’na ulaşıldı ama Kadıköy Cumhuriyet Savcılığı şikayet hakkında takipsizlik kararı verdi. İtiraz da Üsküdar ağır Ceza Mahkemesi’nce reddedildi.
Tepeli’yi gözaltına alıp sorgulayan polisler, Rahmi Kaya, Servet Bozkurt, Hasip Dönmez, Zafer Elemen, Şeyhmuz Altın, İlhami Öztürk, Hikmet Taşdelen yargılanmadı.
Maksut Tepeli’nin kız kardeşi Türkan Tepeli Galatasaray'da söz aldığında “kemiklerimizi istiyoruz, ne zamana kadar bekleyeceğiz” diye konuştu.
“Korktuğunuz nedir?”
Cumartesi İnsanları bugün toplandığında, 2004’te İğneada’da kaybedilen Tolga Baykal Ceylan’ın annesi Kadriye Ceylan oğlunun kaybedilmeden önce izlenmeye başladığının ortaya çıktığını söyledi.
Ellerinde devletin gizli damgalı belgeleri olduğunu belirten Ceylan, oğlunun bir kayığa binerek yurtdışına kaçtığı mizanseninin uydurulduğuna dikkat çekti ve başbakana sordu.
“Meclis Araştırma komisyonunun insan hakları araştırma altkomisyonunu kurdunuz, Tolga ve Cemil için diye. Amacınız neydi, zaten kaybedildiğini biliyordunuz. Bildiğiniz halde niçin gizlediniz, niçin oğlumun akıbetini ortaya çıkarmıyorsunuz? Korktuğunuz nedir?”
Yalan kültürü
12 Eylül’ün ilk kaybı Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mihail Kırbayır da devletin yalan söylediğini ve bu kültürü yurttaşlarına aşıladığını belirtti.
“Kardeşim 8 Ekim 1980’de sorgulamada, işkencede katledildi. Adına firar dediler. Aileye devlet 30 yıl yalan söyledi.
Sonuç araştırma komisyonu firar etmediğini, devletin resmi görevlileri tarafından öldürüldüğünü ve cesedinin de bir şekilde bu insanlar tarafından yokedildiğini belirledi.” (YY)