Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 464. buluşmalarında gözaltında kaybedilen Ömer Güven ve Cemal Özkurt anıldı.
İstanbul, Galatasaray’daki buluşmada 26 Şubat 1993’te Cizre’de güvenlik güçleri tarafından katledilen Ömer Güven’in eşi Ayşe Güven şu anda meydanlarda bulunan Diyarbakır’daki, Şırnak’taki ve Cizre’deki Cumartesi Anneleri/İnsanları’nı selamladı.
“Adalet arayışımız yıllardır sürüyor, sürecek de. Ben ölsem bile çocuklarım babaları için adalet aramayı devam edecekler.”
“Hakikat talebimiz yok sayılıyor”
Babası öldürüldüğünde beş yaşında olan Ömer Güven’in kızı Kumru Güven de devletin her türlü baskısına maruz kaldıklarını belirtti.
“Babamı katledenlerin kimlikleri belli olmasına rağmen devlet kurumlarının işbirliği ile olay örtbas ediliyor. Hakikat ve adalet talebimiz yok sayılıyor.
“Yaşadıklarımızı unutmamız isteniyor, ama biz unutmayacağız. Adalet yerini buluncaya, babamın faillerinden hesap soruluncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.”
Eşit haklar
Cumartesi İnsanları’ndan kayıp Nihat Aydoğan’ın eşi Halime Aydoğan ise kocasını aradığı süreçte bir polis memurundan yediği copla beyin kanaması geçirip kısmi felç yaşamasına rağmen adalet arayışına devam ettiğini söyledi. Kürt, Türk ya da başka bir milletten olmanın doğduğun topraklara bağlı olduğunu ve hepimizin eşit haklara sahip olmamız gerektiğini vurguladı.
23 Şubat 1995’te İzmir’ de gözaltına alınanlardan Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız ise “Yıllardır burada olmamıza rağmen hükümet bir kez bile bize mağdur demedi. Bizim çocuklarımızı, bu insanları kaybedenler bırakın cezaevine girmeyi mahkemeye bile çıkartılmıyorlar” dedi.
Sevgililer günü için “Can oğlum” dediği oğluna yazdığı şiiri okudu.
Sansür
Cumartesi İnsanları’ndan Meral Şahin okuduğu basın açıklamasında, adalet ve hakikat için baskıcı ve sansürcü politikalara son verilmesi istendi.
“Bu topraklarda iktidarlarını keyfiyet üzerinden sürdürmek isteyenler, hak ve özgürlük talebinde bulunanları yok etmek ve onlara yönelecek her türden devlet terörünü haklı göstermek için ‘devlet nizamının korunması’ ve ’toplumun güvenliği’ni gerekçe gösterdi.
“Toplumun sağlıklı bir kanaat oluşturmasını engellemek için bilgilenme, gerçekleri öğrenme hakkı önüne setler çekti. Haberlerin, yorumların, eleştirilerin özgür dolaşımını engelleyen, sınırlandıran kanuni düzenlemeler yapıldı.
“Bilginin kontrolü, gizlenmesi ve manipülasyonunu elinde bulunduran devlet, merkez medyayı bir silah olarak kullanıp gerçeğin halka ulaşmasını engelledi. Tarafsız, gerçek ve yeterli bilgiye ulaşamayan toplum rahatlıkla yönlendirilebilir hale getirildi.
“Resmi yalanlarla zehirlenmiş toplumun çoğunluğu, işlenen insanlık suçları ile yüzleşmek yerine susarak seyirci kalıyor.”
Ne olmuştu?
Ömer Güven 1980’lerin sonlarına doğru Şırnak’ın Deştalela köyünde güvenlik güçlerinin yoğun baskılarına dayanamayan ve 1986’da ailesiyle Cizre’ye göç eden yüzlerce insandan sadece biriydi.
Baskı peşini bırakmadı, ölüm tehditleri aldı, evi basıldı…
26 Şubat 1993 sabahı Şırnak’taki mağazasına gitmek için evden ayrıldı. Akşam Şırnak’a cam tamir etmek için gelen komşusu Cemal Özkurt ile birlikte eve dönmek için yola çıktılar.
Aileleri Ömer Güven ‘in kullandığı otomobili anayoldan uzak bir mesafede iki karakol arasındaki bir noktada yakılmış halde buldu. Askerin kuş uçurtmadığı yolda Güven ve Özkurt önce otomatik silahla taranmış, sonrada otomobille birlikte yakılmıştı.
Tanıkların ifadelerini Kasrik Jandarma Karakolu’nun komutanı Astsubay Kıdemli Çavuş Nurettin Türkmen aldı. Olayda sorumluluğu olması muhtemel bir karakolda tanıkların gerçeği anlatmaları mümkün olmadı.
Olayı araştırmakla görevli Şırnak İl Merkez Jandarma Komutanı Binbaşı Erol Tuna, savcıya hiçbir bilgiye ulaşamadıkları yönünde rapor verdi.
Şırnak Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürü Mehmet Kaplan, infazın Ömer Güven’in akrabaları tarafından yapıldığı yönünde bir mizansen hazırlayarak olayı kapatmaya çalıştı. Soruşturma takipsizlik kararı ile kapatıldı.
Olayda kullanılan silah 14 yıl sonra bulundu. Silah JİTEM’de çalışan korucu Osman Ertak’ a aitti. Ertak silahı Musa Anter’in katledilmesinde tetikçilik yapan Hamit Yıldırım’dan aldığını itiraf etti. Bu gelişme üzerine aile yeniden suç duyurusunda bulundu ancak suç duyurusu yine takipsizlikle sonuçlandı.” (YA/YY)