Antep’in Tarihi Bey Mahallesi’nin “sokak sağlıklaştırma” adı altında yapılan müdahalelerle ilgili olarak uzmanlar, mahallenin kişiliksizleştirildiğini söyledi.
Şehrin en eski mahallelerinden olan ve adını burada yaşayan Bey’lerden alan mahalle, birçok inanç topluluğuna da sahipliği yapmış.
Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in “Bey Mahallesi’ni ‘Alaçatı’ yapacağız” sözlerine tarihçi Murad Uçaner itiraz etti. Yapılan çalışmaların mahallenin hafızasını yok etmeye yönelik olduğunu ifade eden Uçaner, sağlıklaştırma adı altında mahallenin kişiliksizleştirildiğini dile getirdi. Mimar Özgür Girişken ise Bey Mahallesi’ne yapılan makyaj eklemelerin mekanı ucuzlattığını ve değersizleştirdiğini belirtti.
“Tarihi doku katliama uğruyor”
Bey Mahallesi’ne 2005’ten günümüze kadar yapılanların, mahallenin geçmişini unutturmayı amaçlayan çalışmalar olduğunu kaydeden Uçaner şu bilgileri verdi:
“2005 yılında AB’den alınan destekle başlanan ‘Sokak Sağlıklaştırma Projesi’ oldukça yıpranmış tarihi dokunun daha fazla zarar görmeden aslına uygun şekilde restore edileceği düşüncesiyle hepimizi umutlandırmıştı. Fakat uygulama esnasında gördüklerimiz bizleri hayal kırıklığına uğrattı. Proje tamamlandığında karşımızdaki sonuç bir zamanlar Hollywood filmlerinin çekildiği platolardan farksızdı. Binaların dış cephe duvarları kirinden pisinden temizlenerek -bu temizleme işleminde yapılan yanlış uygulamalar binaların inşasında kullanılan kireç taşlarını eski ustaların deyimiyle kanser etmiş- en yenisi 110-120 yıl önce inşa edilen duvarla sanki dün yapılmış görünümü verildi.
“Yine bu proje kapsamında binaların çatıları ‘sağlıklaştırma’ adına sökülüp atılarak aslına uygun olmayan, kullanılması gereken malzemeler kullanılmadan yenileri yapıldı. Şimdi diyeceksiniz ki ne güzel çatılar yenilendi; yenilendi yenilmesine de yeni çatılar tekniğine uygun yapılmadığından, uygun evsafta malzeme kullanılmadığından ilk yağan yağmurda koruyucu görevini yerine getiremedi ve yağmur sularının neredeyse tamamı binaları tahrip etmeye başladı. Sözün kısası büyük umut beslediğimiz ‘Sokak Sağlıklaştırma Projesi’ tarihi doku katliamına dönüştürüldü.”
“Mahallenin geçmişi yok sayılıyor”
Günümüzde yapılan uygulamalara değinen Uçaner sözlerini şöyle sürdürdü:
“Geçtiğimiz yıl yerleştirilen ucube metal heykeller ve bundan bir iki ay önce yerleştirilen saksı bitkileriyle mahalleye estetik ve sanatsal bir görünüm kazandırmayı amaçladıklarını söyleyen yetkililer bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde Bey Mahallesini kişiliksizlerdiler. Burası Alaçatı değil; oranın kendine has güzellikleri mutlaka vardır. Sanat sokağına dönüştürülmesinin düşünüldüğünü ben de duydum. Ama yapılan uygulamaları göz önüne alırsak, böylesine sağlıksızlaştırılmış bir ortamda sanatın ve sanatçının var olabileceğini hayal bile edemiyorum. Burası yüzlerce yıllık Bey Mahallesi. Mahallenin yüzlerce yılda oluşmuş kişiliğini bir çırpıda yok saymak, onu başka bir yere benzetmeye çalışmak, onun geçmişini yok saymaktır.”
"Yaşam biçimi de koruma alanının bir parçası"
Bey Mahallesi’nin Antep için önemli bir konuma sahip olduğunu söyleyen Mimar Özgür Girişken ise şunları söyledi:
“Gaziantep’in kültürel ve mimari geçmişinin bütüncül bir şekilde gözlemlenebildiği nadir bir örnek olması dolayısıyla Bey Mahallesi, kent kültür envanteri içerisinde benzersiz bir konuma sahip. Yaklaşık 20 yıldır sürdürülen koruma ve restorasyon çalışmalarında önemli yol kat edildi ve bence fiziki özellikleri itibariyle “başarılı” denilebilecek bir restorasyon süreci yürütüldü. Oysa bugünün modern koruma anlayışında yapı ve kentsel çevre, yalnızca fiziki bir yenilemeye işaret etmez. Restore edilecek ve korunulacak olan sadece taş duvarlar, ahşap doğramalar ve kalem işleri değildir, bölgenin kültürel geçmişi, yaşam biçimi ve süregelen yaşantı da koruma alanının bir parçası olarak değerlendirilir.
“Tarihi çevrede yapı, yollar, geçitler ve diğer fiziki unsurlar insanla, toplumla ve yaşamla iç içe geçmiştir ve bu bağlantının özellikle vurgulanması, ön plana çıkarılması beklenir. Bey Mahallesi’nde yapılan restorasyon çalışmalarında mahallenin çok renkli ve çok kültürlü geçmişinin izleri görünmüyor. Bununla birlikte buradaki yaşantıyı destekleyecek, gerçek anlamda yaşayacak bir mahallenin nasıl oluşturulacağına dair bir öngörü baştan beri bulunmuyor.
"Turistler ve düğün fotoğrafçıları için"
“Bey Mahallesi’ni yaşatmak için bulunan yol, mahallenin bir tür çarşı haline getirilerek ticarileştirilmesi oldu. Tur programının birkaç saatlik kısmında mahalleye gelen yerli turistler ve düğün fotoğrafları için orada bulunan gelin-damat adayları, Bey Mahallesi’nde gerçek ve süreklilik arz eden bir yaşam için elbette yeterli olmayacaktır. Söz konusu turistik heykeller ve en son eklenen peyzaj elemanları, tam da bahsettiğim bu ruhsuzluğu maskelemek, mekanı daha cazip ve tüketilebilir kılmak üzere yerleştirilmiş makyaj unsurları. İstenildiğinde çıkarılabilir, kaldırılabilir olmaları büyük bir şans."
Mahallenin kısa tarihi
Tarihçi Uçaner Bey Mahallesi’nin tarihi hakkında şu bilgiyi paylaştı:
“Bey Mahallesinde -Kayacık Mahallesinde- yerleşimin Memluklular döneminde, yani XIII. yüzyılın ortalarında başladığı çeşitli kaynaklarda belirtiliyor. Bu mahallenin ilk yerleşimcileri kente o dönemde veya daha önce gelen Müslüman Türkmenler olduğunu yine bu kaynaklardan anlıyoruz. Ayrıca mahalle yakınlarında Memluk döneminde inşa edilen Eyüboğlu camisinin varlığı bu kaynakları doğruluyor. XVIII. yüzyılın ortalarına kadar mahalle sakinlerinin neredeyse tamamının Müslümanlardan oluştuğunu Şer-i Mahkeme sicillerinde görüyoruz. 1740 yılına kadar kentin doğusunda yaşayan Ermenilerin kentin batısına göç etmesiyle mahallenin etnik ve dini kimliği değişmeye başladığını ve zamanla mahalle sakinlerinin tamamı Ermeniler olduğunu Tahrir Defterleri ve Şer-i Sicil kayıtlarında belirtilmekte. XIX. yüzyılın sonlarından XX. yüzyılın ilk on beş yılına kadar Bey Mahallesinde üst gelir grubundan Ermenilerin yaşadığı Ermenice kaynaklarda belirtilmekte. Bunun yanı sıra Anadolu’daki ilk kız Koleji, Amerikan Kız Koleji- 1866 yılında ve ilk Protestan Ermeni Kilisesi -Kayacık Kilisesi- 1855 yılında bu mahallede açıldı. 1922’de son Ermeninin de Antep’ten ayrılmak zorunda kalmasıyla mahalleye üst gelir sınıfa mensup ailelerin Emlak-ı Metruke olarak nitelendirilen Ermenilerin evlerine nasıl yerleştiği hepimizin bildiği bir gerçek. 1970’li yılların başına kadar kentli eşraf diyebileceğimiz insanların ikamet ettiği bu mahalle betonarme binaların yapılmaya başlamasıyla cazibesini kaybetmeye başladı."
(CÖ/AÖ)