Onur Ayı kapsamında şu ana kadar açıklanmış herhangi bir yasak yok ancak 'tedbir' var. Trans Onur Haftası için yarın gerçekleşmesi planlanan yürüyüş öncesi Taksim'in pek çok noktasına barikatlar şimdiden yığıldı.
Taksim ya da Kadıköy'de her Haziran'da bu tablo değişmiyor. Yollar kapatılıyor, sokaklar barikatlarla çevriliyor, her sokak başına polis yığılıyor. Kolluk güçleri ara sokaklarda adeta 'gökkuşağı avı'na çıkıyor. LGBTİ+'ların "buradayız, varız" demek üzere gerçekleştirdiği barışçıl eylemler, bir çok insan hakları ihlaline sahne oluyor.
"İktidarın doğal hali bu"
Onur Haftalarında oluşan bu abluka atmosferini İnsan Hakları Derneği (İHD) LGBTİ+ Komisyonu Üyesi Cüneyt Yılmaz, bianet'e değerlendirdi. Onur Yürüyüşleri'nin yasaklı olmadığı yıllarda bile iktidarın LGBTİ+'lara karşı tutumunun aynı olduğunu söyleyen Yılmaz, "O zamanlar sadece yüzü Avrupa’ya dönük olduğundan ve çıkarları olduğundan bizlere ilişmiyordu. Aslında bir gerekçeleri yok ve bir gerekçeye ihtiyaçları da yok bence doğal halleri bu. Nefret ile yaşıyorlar" ifadelerini kullandı.
"İzin almadık, mücadeleyle kazandık"
"Caddeler ve sokaklar üzerlerinde yaşayan insanlara aittir, devletlere değil" diyen Yılmaz, iktidarın sistematik yasaklarına karşı LGBTİ+'ların mücadele ısrarının devam ettiğini söyledi. Yasakları tanımadıklarını belirterek, "Biz örgütlü mücadele ile bu zamanlara geldik. Devlet bize İstiklal Caddesi'ni kapattı evet ama biz o yürüyüşleri yaptığımız zaman devletten izin almamıştık, mücadele ile kazandık. Zaten hiçbir sene izin almıyoruz" sözleriyle mücadele vurgusu yaptı.
"Bizi vatandaş olarak görmüyorlar"
Yılmaz, yetkililerin 'yasak' kararlarında sıklıkla 'genel ahlak' ve 'kamu düzeni' gibi gerekçeler sunmasını ise şöyle değerlendirdi:
"Biz genel ahlak kavramına inanmıyoruz ve görmüyoruz, istedikleri kendi ahlak anlayışları. Bugün İstiklal Caddesi'nde hiçbir şeye kamu düzeni gerekçesiyle izin verilmiyor. Milli güvenliği tehdit ediyoruz diye İHD LGBTİ+ Komisyonu'muzun açıklaması yasaklandı. Nasıl bir milli güvenliğimiz varsa basın açıklaması ile tehdit edilebiliyor. Bir seferinde bir eylemde polis kamu düzenini ve vatandaşın günlük düzenini engelliyorsunuz diye bizi uyardı. Bizi kamu olarak ve vatandaş olarak görmüyorlar. Mesela o kamu düzeni futbol maçları sonrası binlerde kişinin aynı yerde toplanmasıyla bozulmuyor."
LGBTİ+'ların varlığının ve Taksim ısrarının tüm devlet kurumlarını teyakkuza geçirdiğini söyleyen Cüneyt Yılmaz, "Hiçbir şeyin ifade edilemediği bir dönemden geçiyoruz. İfade özgürlüğü anlatırken zaten 'yasak' kelimesini kullanmak bile absürt. İktidarın Taksim alerjisi ile LGBTİ+ nefreti yanyana gelince içinden çıkamadıkları bir duruma giriyorlar" diyerek yaşanan baskı ortamına dikkat çekti.
"LGBTi+'lar hariç diye bir bölüm yok"
LGBTİ+ mücadelesi aynı zamanda görünürlük mücadelesi de olduğuna dikkat çeken Yılmaz, "Toplumun her alanında var olan LGBTİ+'ları ve onların yaşamlarının diğer insanlardan hiçbir farkı olmadığının herkesin eşit olduğunun en güçlü göstergelerinden birisi de Onur yürüyüşleri. Anayasal hak heteroseksüllere nasıl açıksa bizlere de açık. 34. madde kapsamında herkes izinsiz gösteri düzenleyebilir. Bu maddede LGBTi+'lar hariç diye bir bölüm yok. Ama bizler iktidarın LGBTİ+ nefreti sebebiyle anayasal haklarımızdan mahrum kalıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti altına imza attığı uluslararası sözleşmeleri bile yok sayacak bir iktidar ile yönetiliyor" eleştirisini yaptı.
"Muhalefet mücadelemizi örnek alabilir"
Yılmaz, yasaklara rağmen Onur Haftası'nda etkinliklerinin ısrarla sürdüğünü söyleyerek şöyle devam etti:
"Bu coğrafyanın en uzun soluklu sivil itaatsizlik eylemi olan Cumartesi Anneleri eylemi bugün dünyaca tanınmakta. Bu eylem annelerin ısrarı ve yıllar içinde değişen iktidarların baskılarına, hatta zaman zaman işkencelerine rağmen sürdü. Ben de bir Cumartesi İnsanı olarak o ısrarlı mücadelenin içinde yer alıyorum. Tıpkı Cumartesi Anneleri ve feministler gibi bizler de Onur yürüyüşlerinden ve Taksim’den asla vazgeçmedik. Başta ana muhalefet olmak üzere toplumsal muhalefet de bir zahmet bizim mücadelemizden örnek alabilir."
"Kaç aile ferdi öldürüldü?"
Yakın zamanda uğradığı linç nedeniyle korkunç tehditlere maruz kaldığını aktaran Yılmaz, Meclis'te bir-iki vekil dışında kimsenin LGBTİ+ meselesi hakkında konuşmamasından yakındı. "İktidarın baskısı karşısında çok sessizler, içine itilmek istediğimiz karanlığa karşı yalnız bırakıldık" diyen Yılmaz, sözlerini şöyle sonlandırdı:
"Dünyada yükselen LGBTİ+ karşıtlığı maalesef bu topraklarda da baş gösteriyor. Mesela bu insanlar bu tehdidi kendine hak görüyor. Can güvenliğimizin tehlikede olması iktidardan aldıkları kuvvetten geliyor. Bu sebepler LGBTİ+ cinayetleri politiktir diyoruz. Aydınlatılmayan her cinayet bir sonraki cinayeti getiriyor. Aile yılı kapsamında kaç aile ferdi kendi ailesi tarafından öldürüldü basit bir arama ile herkes ulaşabilir."
(AB)