Uruguay eski devlet başkanı Jose Alberto Mujica Cordono ile Adnan Saygun Sanat Merkezinde "destek ile yoksulluğu önleriz” konulu bir söyleşi yapıldı.
İzmir Büyükşehir ve Konak Belediyelerince düzenlenen ve Ece Temelkuran moderatörlüğünde gerçekleşen etkinlikte salona sığmayan katılımcılar için bina dışında barkovizyon sistemi kuruldu.
“Düşündüğün gibi yaşamalısın, aksi takdirde yaşadığın gibi düşünmeye başlarsın” sözleriyle uyumlu bir hayat süren “Saraysız Başkan” ünvanlı Jose Mujica’nın sık sık alkışlarla kesilen konuşması özetle şöyleydi:
“Bir gün hapishanede bana yatak verdiler ve…”
“Ben kendi halkımla birlikte elli yıldan beri alçakgönüllü yaşamayı tercih ettim. Bu bireysel bir tercih, benim yaşam stilim öyle. Ama kendi yaşam biçimimi başka tarafa dayatamam.
“Hapishanede kaldım ve bir gün bana yatak verdiler uyuyabilmem için. Ve o yatağı aldığım gün kendimi çok mutlu hissettim. Ve o dönemde hiçbir şeysiz yaşamayı öğrenmek durumunda kaldım. Ve sonra kendi kendime dedim ki, mutluluk azıcık şeyle de mümkündür. Ve az şeyle mutlu olmayan hiçbir şeyle mutlu olamaz.
“Özgürlük bireyselliktir”
“Burada sadece bir çantayla yaşamayı öğrenmekten bahsediyoruz. Çok az eşya ile. Bu tarz bir algı sosyalizmin içerisinde.
“İşte bu yüzden, meslektaşlarımla, yoldaşlarımla, özgürlüğümüzü seviyoruz.
“Peki, özgürlük nedir? Bireyselliktir. Çok fazla vakti olmaktır. Ve bu vakitte de istediğini yapabilme şansına sahip olmak demektir özgürlük.
“Yapmak istediklerimizi yapabilmek için zaman yaratabilmek. Bu, yaşamı hassas yaşama özgürlüğüne sahip olmak demektir, fakirlik değil.
“Ve sahip olduğu zamanı kendi yaşamına adayabilmek manasına gelir. İstersen balık tutmaya gidebilir, istersen başka bir aktivite yapabilirsin, erkek veya kız arkadaşın olabilir, aşk yaşayabilirsin, ya da çocuklarınla çokça zaman geçirebilirsin. Ya da arkadaşlarına daha çok vakit ayırırsın.
“Zamanı satın alamazsınız”
“Neden böyle söylüyorum? Çünkü bir şey satın aldığınız zaman bunu aslında parayla satın almıyorsunuz. Bunu zamanınızla satın alıyorsunuz.
“Yani bu parayı kazanabilmek için yaşamınızdan bir zaman ayırıyorsunuz ve bu zamanla da bu almak istediğiniz eşyaları, şeyleri alıyorsunuz. Eğer ki şansınız varsa bu zamana sahipseniz, asıl zenginlik budur.
“Peki, ne oluyor? Diyelim ki bir otomobil alıyorsunuz, bir ev satın alıyorsunuz, eşyalar vs. ama yaşamdaki zamanı satın alamazsınız. Süpermarkete gidip, bana beş yılımı verir misiniz diyemezsiniz.
“Cennet burada”
“Ben anladım ki, özgür olmak için zamanımı elimde tutmam lazım ve ancak sahip olduğum zaman beni zenginleştirir, özgürleştirir.
“Hayatta kalabilmek için çalışmak zorundayız. Ancak yaşam sadece çalışmak değildir. Sadece ekonomi değildir. İşte akıp gidiyor, bunu yakalamak, yaşamak gerekiyor. Ve yaşamayı istemek ve sırf bu istek içinde buna zaman yaratmak lazım.
“Hristiyan dünyasındaki dindar kişilerin alimleri derler ki, “burası gözyaşının dünyası, ama cennette bu böyle olmayacak. Hayır, cennet burada, yaşamı burada isteyin, burada savunun ve onu burada hissederek yaşayın.
“Dünyada her zaman bir mücadele olacak, daha iyiye gidebilmek üzerine. Hiçbir zaman bunun sonu gelmeyecek. Aynı şeyi yaşam için de söyleyebiliriz. Zaten yaşamın kendisi bir ödül, yani bunun neticesinde bir ödül alınmayacak.
“Belki 40 yıl daha yaşayacaksınız”
“Her zaman problemler görüyoruz, burada ya da farklı yerlerde. Ama burada en önemli nokta, kendisini ve ailesini yaşamını savunmaktan geçer. Ancak kadınlar, erkekler bu tarz bir bilince sahip değiller, medeniyetin oluşturulmasına giden noktada.
“Bize bırakılan miras, ateşin icat edilmesi, müziğin yaratılması, dans etmek, savaşmak, bunların her biri zaten bu hayatın birer parçası.
“Acı çektiğinizde şunu hatırlayın, belki bir 40 sene daha yaşayacağız en fazla, belki büyükanne, büyükbabalarımız kadar göreceğiz hayatı ve işte medeniyetin oluştuğu nokta aslında bu kadar ve medeniyet dediğimiz noktada dayanışmanın altını bir kez daha çizmek gerekiyor.
“Muhafazakarlar değişmek istemiyor”
“Niçin bu durum değişmiyor diye sorgulayacak olursak, muhafazakarların değişmek istemediklerini, buna karşı direnç geliştirdiklerini görüyoruz. Faşist tutumlarına devam ettiklerini görüyoruz. O yüzden de değişimin gücü insanoğlunun ilerlemesi için itilmek durumundadır.
“Birbirimizden öğrenecek çok fazla şeyimiz var. Ve biz zaten son 40 yıldan beri birlikte yürüyoruz, geniş cephe olarak birlikte yürüyoruz. Ama tabi kendi içimizde farklılıklarımız var. Tartışıyoruz, ama parlamentoda karar alma vakti geldiğinde çoğunluğun dediği oluyor. “Ve devam ediyoruz, ilerliyoruz ama bu çok kolay değil, ancak günde on beş saat çalışan işçileri düşünecek olursak belki gün ışığını görmeyen, yıllarını böyle geçirenleri düşünecek olursak buna yine de çok zor diyemeyiz.
“Benim neslim hatalara düştü. Şöyle düşünüyorduk; Biz üretimle ilgili durumları değiştireceğiz, dağıtımla ilgili de aynı şekilde ve yeni bir insanoğlu yaratacağız diyorduk kendi kendimize. Ama bugün insanlık tarihi bize şunu öğretti: kültürü değiştiremezsiniz, hiçbir şeyi değiştiremezsiniz.
“Kendimizi iyileştirmeden daha iyi bir toplumu yaratamayız”
“Aslında geceleri kendinize on dakika ayırın, gün içinde neler yaptığınızı düşünün, kendinizi iyi mi hissediyorsunuz, kötü mü, bunu düşünün.
“Kendi eylemlerinizi kendiniz yargılayın, çünkü siz kendinizin yargıcısınız. Çünkü kendimizi iyileştirmeden daha iyi bir toplumu yaratamayız.
“Tarih öncesi dönemde yaşamaya devam ediyoruz”
“Bu kadar savaş dolu bir dünyanın içerisinde ne yüzle barışa Nobel ödülü veriyorlar? İşte bu yüzden bunu başkası alsın, ben reddedeyim diye düşündüm. Dünyanın her köşesinde savaş var. Ve bu aslında bir depresyondur.
“Eski çağlarda yaşayan insanoğlunu ve o dönemdeki savaşları düşünecek olursak eğer, belki diyebiliriz ki o dönemki politikaların devamını yaşıyoruz. Biz aslında tarih öncesi dönemde yaşamaya bir nevi devam ediyoruz.
“Askeri konulara dakikada 2 milyon dolar harcanıyor”
“Savaşın asıl maliyeti, savaşta sorumluluğu olmayan taraflara çıkıyor. Bence dünyanın tüm halkları bir araya gelmeli, barış için, umut için bir araya gelmeli, savaşa hayır demeli,
“Dakikada 2 milyon dolar harcanıyor askeri konularda. Harcayan taraflar bu parayı fakirlerin sırtından kazanıyorlar.
“Bu sebepten ötürü gençler, sizler zamanı müsait olan tarafsınız, biz yaşlılar bunu artık yapamayız, sizin dünyanız barışı her şeyin üzerine koymaya odaklansın.
“Tanrıya inanmıyorum”
“Şunu söyleyebilirim ki ben tanrıya inanmıyorum ama kim neye inanırsa inansın saygı duyuyorum.
“Bu bağlamda insan bilinci ile ilgili ödevlerini düşünecek olursak tanrıların, insanlar bu gezegeni kurtaracak taraflar olmalılar din öğretisine göre de, mahvedecek olan taraflar değil.
“Çünkü dünyaya zarar veriyoruz ama gün sonunda düşünecek olursak elimizde yeterince kaynak yok. Ve bir gün tüm kaynaklar tükenme noktasına gelebilir. İşte bunu şansa bırakamayız. Burada ortak insan bilinciyle hareket etmek gerekiyor. Hiçbir şey yapmadan duramayız.
“Her halk kendini yönetmekte özgür olmalı”
“Her ülkenin kendine göre gerçeklikleri var. Ben aslında çok minik bir ülkenin çocuğuyum. Yüzyıllık bir tarih içinde üç tane müdahalenin olduğu bir ülkenin evladıyım.
“Prensip olarak bakarsak, ben her halkın kendi özyönetimini savunagelmişimdir. Ama sadece kendi istediğim özyönetim olamaz bu. Hoşlanmadıklarımın da kendi kaderini tayin hakkı, kendini yönetme hakkı olmalı.
“Her bir halk kendi meselelerini yönetmekte özgür olmalı. Ve onun da ötesinde fakirler dünyası ve bunun karşısındaki zenginler dünyasının ilişkisini düşünecek olursak, fakirler dünyası zenginlerin dünyasını kolaylaştırıyor gibi görünüyor.
“Çocuğa fırsat bulamadık tüm sevgimizi köpeğimize verdik”
“İnsanlığı tanıdıkça aslında köpeklere daha çok yakınlaşıyorum. Çünkü köpekler çok sadıktır, asla ihanet etmezler, terk etmezler. Eşimle birlikte biz aslında kendimiz dünyayı değiştirmeye çalıştık.
“Bu sebepten size demiştim, hayallerinizle gerçekliği karıştırmayın diye. Hala hayattayız. Ve dünyayı değiştirmeye çalışırken de bilinmesi gereken bir şey daha var, bazen en ucuz gibi görünen maliyetler en pahalı faturayı çıkarır. Pahalı maliyetten kasıt, yaşamdır, zamandır.
“Hayatın aşkı bir minnacık köpeğimiz, çok tatlı bir hayvan. Tüm sevgimizi ona verdik. Çünkü çocuk yapmaya fırsat bulamadık, dünyayı değiştirmeye çalışıyorduk eşimle birlikte ama burada önemli olan hayattaki aşk.
“Şaka acıların ilacıdır”
“Yaşam çok güzel, tabii kendi içerisinde bir dramı da var, ama bu espriyi unutmamak lazım: Şaka acıların ilacıdır.
“Hayat ne kadar acılarla dolu olursa olsun, neler yaşarsak yaşayalım kendisi çok güzel hayatın. Ekonomi çok önemli farkındayım ancak siz yaşamınızda kararları nasıl alacaksınız?
“Bu kararların ekonomi ile alakası yok. İşte o noktada duygularınızla karar vereceksiniz. Yaşamı harcamamak, boşa geçirmemek lazım. O yüzden uyandığım her sabah diyorum ki, teşekkürler hayat.(Gİ/EKN)