TMMOB’a bağlı Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, Kimya Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi ve Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ile TVHB İzmir Veteriner Hekimleri Odası, 7 Haziran Dünya Gıda Güvenliği Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı.
Covid-19 pandemisi başladığından beri 3’üncü kez Gıda Güvenliği Günü’nün kutlandığı belirtilen açıklamada, insanların sağlıklı yaşayabilmesi için yeterli, dengeli ve güvenli gıda ile temiz suya hakça erişiminin hayati önemde olduğunun bu dönemde bir kez daha anlaşıldığı kaydedildi.
Açıklamada şu ifadeler yer aldı:
Tarımsal üretimin güvenliği
“Sofralarımıza gelen gıdanın güvenliği ilk olarak tarımsal üretimin güvenliğinden; tarımsal üretimin güvenliği ise ürünlerin, köylülerin, çiftçilerin, balıkçıların, daimi ve mevsimlik kır emekçilerinin ve dağıtım kanallarının güvenliğinden geçmektedir. Bunu sağlayabilmek ise gıda egemenliği ve agroekoloji ile mümkündür.
“Gıda egemenliği ve agroekolojinin halk sağlığından, doğa dostu üretimden, adil üretim ve paylaşımdan yana anlayışını; yerel bilgi ve pratikleri dışlamadan, bilimin yol göstericiliğinde ve doğru uygulamalarla yayacak toplumsal bir hareketi inşa etmek için çalışmalıyız.
Kimyasal kullanımı
Günümüzde güvenli gıda ve suya erişimdeki önemli engellerden birinin tarımda ve endüstride kimyasalların aşırı ve bilinçsiz kullanımı olduğu kaydedilen açıklamada bu durumun toprak, su ve hava kalitesinin değişmesine neden olduğu, özellikle toprakta kirlilik yarattığı, biyoçeşitliliğe zarar verdiği ve büyük bir halk sağlığı problemine yol açtığı ifade edildi. Buna karşılık yapılması gerekenlere ilişkin şunlar söylendi:
“Tarımda kullanılan ilaç ve gübrelerin uygulama aşaması uzman teknik personellerin öneri ve tavsiyesi ile olmalıdır. Güvenli ve yeterli gıdaya ulaşabilmenin önemli yollarından birisi de bölgesel biyoekonomi modellerinin geliştirilmesidir. Biyoekonomi modelleri sayesinde güvenli ve yeterli gıdaya erişim ve sürdürülebilir kalkınma sağlanabilir.”
Hayvansal gıdalar
Hayvansal gıdalardaki antibiyotik kalıntıları, hayvansal ürünler kaynaklı gıda zehirlenmeleri, zoonoz hastalıklar ve hayvansal ürünler aracılığı ile insan sağlığının olumsuz etkilenmesine neden olanlar ve bu hayvansal gıdaların üretim, dağıtım, tüketimi sırasında hijyen kurallarına, saklama koşullarına uyulması gibi hususlar ise gıda güvenliği açısından bir diğer önemli nokta olarak işaret edildi:
“Veteriner Halk Sağlığı çalışmalarından sonuç almak için, Veteriner Hekimlerin özellikle gıda amaçlı tüketimi yapılan ve zoonozlarda taşıyıcı ya da konak olan tüm hayvan türlerinde kullandıkları ilaçların bir an önce karekod sistemine geçmesi gerekmektedir. Uygulanabilir olmadığı ispatlanmış İTS ve E- Reçete ile yapılan uygulamalar hayvan ve halk sağlığına katkı koymadığı gibi Veteriner Hekimlik hizmetlerine de zarar vermektedir.
“Sağlıklı hayvan, sağlıklı hayvansal gıda ve sağlıklı beslenen insan düzleminde ‘Tek Sağlık’ yaklaşımı içinde gıda güvenliğinin de olması gerektiği unutulmamalıdır. Bu kapsamda insan hayatına dokunan tüm meslekler kutsaldır ve işbirliği yapmaları kaçınılmazdır. İşte bu yüzden ‘Gıda Güvenliği’ hepimizin sorumluluğundadır.”
Gıda ve ekonomi
Açıklamada dikkat çekilen bir diğer nokta ise Türkiye’de gıda enflasyonunun kontrol edilemeyen bir şekilde yükselişi oldu. Ekonomik kaygıların gıda güvenliği ve güvencesinin sağlanmasına ve sürdürülebilir olmasına büyük engel teşkil ettiği kaydedildi:
“Gıda enflasyonunun yüksek olması, gıda harcamaları toplam harcamasının büyük bir bölümünü oluşturan dar gelirli kesimi çok daha fazla etkilemektedir. Oysa tarım açısından zengin kaynaklara sahip olan ülkemiz, seksen üç milyon insanı rahatlıkla besleyecek toprak büyüklüğü ve verimliliğine sahiptir.
“Ancak tarım politikalarında yapılan yanlışlar, çiftçilerin ve kooperatiflerin yeterli desteği alamaması, tarım arazilerinin yok edilmesi, yüksek gübre ve mazot fiyatları gibi sebeplerle üretim kapasitemiz düşmekte ve kendi üretebileceğimiz ürünleri ithal eder hale gelmekteyiz.
“Sürdürülebilir tarım ve gıda”
“Tohum dahil dışa bağımlı olmamız girdi fiyatlarında yükselmeye, çıktı fiyatlarında da istikrarsızlığa neden olmaktadır. ‘Paramız var ki ithal ediyoruz’ mantığıyla fiyatı yükselen her gıda maddesi için çözüm olarak görülen ithalat da vatandaşın ucuz, yeterli ve güvenli gıdaya ulaşmasını sağlayamamakla birlikte, yerli üreticiyi de mağdur etmektedir. Bu durum da, ülkemizde gıda egemenliğini tehlikeye atmaktadır.
“Ülkemizdeki ve dünyadaki sermayenin çıkarlarını, insanlığın ortak çıkarlarının üstünde gören egemen, kapitalist sistemin yarattığı açlık, yokluk ve yoksulluk salgın süreciyle birlikte mevcut tarım-gıda sisteminin yetersizliklerini ortaya sermiştir. Tarım-gıda üretimi ve tedarikindeki tekelleşme eğilimi, yerel tarım-gıda sistemlerini kalıcı çözümler ile geliştirip güçlendirmemiz gerektiğini göstermiştir. Gelinen bu noktada, dışa bağımlı olmayan sürdürülebilir tarım ve gıda üretimi ile gıda egemenliği politikalarını hayata geçirmemiz gerekmektedir.
“Biyolojik çeşitliliğin arttırıldığı, yerel tohumların kullanıldığı, aile çiftçiliği ve kooperatifçiliğin desteklendiği, gıda güvenliğinin tek sağlık yaklaşımı içerisinde olduğu, üretim politikalarının gıda egemenliği ilkelerine dayalı bir tarım politikasının hâkim kılındığı Dünya Gıda Güvenliği Gününe erişebilmek umuduyla.”
Dünya Gıda Güvenliği Günü
Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) bu seneki Dünya Gıda Güvenliği Günü ilkesi “Sağlıklı Bir Yarın İçin Şimdi Güvenli Gıda”. FAO bu ilkeyle gıda güvenliği ve güvencesinin sürdürülebilir olmasının gelecek nesiller için sağlıklı yarınlar anlamına gelmesine vurgu yapıyor.
BM Genel Kurulu’nun 2018’de aldığı bir kararla, 2019’dan beri her yıl 7 Haziran Dünya Gıda Güvenliği Günü olarak kutlanıyor. Günün amacı güvenli gıdaya erişimin temel bir insan hakkı olduğu gerçeğinden hareketle, gıda güvenliğini artırmak yönünde farkındalık oluşturmak, dünya genelinde gıda kaynaklı risklerin tespit edilip önlenmesi ve yönetilmesine yönelik ihtiyacı hatırlatmak.
(TP)