*Fotoğraf: Eskimo Yapan Eller: Ali Ozan Cinemre ve Çınar Ilgaz Şık
Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk tarafından yapılan bir açıklamada geçtiğimiz yılın verilerine göre Türkiye'deki obezite sorunu yaşayan kişilerin yüzde 60'ını 0-18 yaş aralığındaki çocuklar ve gençlerin oluşturduğu dile getirildi. Açıklamada ülkemizdeki obezite sorunu yaşayan kişi sayısının her yıl yüzde 8 oranında artış gösterdiği ve bu durumun çocuk sağlığı için büyük bir risk oluşturduğu da belirtildi.
Obezite aşırı kilolu olma halidir ve vücutta sağlık sorunlara yol açacak ölçüde aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanıyor.
Obezite ve çocuklar
Dünya Sağlık Örgütü obeziteyi en önemli halk sağlığı sorunlarından biri olarak niteliyor. Günümüzde Sahra altı Afrika ve Asya hariç dünyanın her bölgesinde obezite sorunu yaşayan insan sayısı, yetersiz beslenen ya da zayıf insan sayısından daha fazla.
Obezite bir zamanlar yalnızca yüksek gelirli ülkelerde gözlenen bir sağlık sorunu olarak kabul edilirdi. Oysa günümüzde düşük ve orta gelirli ülkelerde de gözlenen ve özellikle de kentli nüfus içinde görülme sıklığı hızla artış gösteren bir sağlık sorunu.
Obezite sorununa en hassas kesim çocuklar.
Çocukluk çağında gözlenen obezite yetişkin yaşamın erken yaşlarında diyabet, kalp damar hastalıkları, yüksek tansiyon gibi önemli sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına yol açıyor.
Dünya genelinde 5-19 yaş arası çocuklarda gözlenen aşırı kilo ya da obezite sorunu 1975-2016 yılları arasında dört kat artarak yüzde 4'ten yüzde 18 oranına çıktı.
Türkiye'deki durum
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Türkiye’de yetişkin nüfusun yüzde 21,1’inin obezite sorunu yaşadığı belirtiliyor.
2014 yılında yapılan bir çalışmada ülkemiz genelinde 0-5 yaş aralığındaki çocukların yüzde 8.5’inin obez/şişman ve yüzde 17.9’unun ise hafif şişman olduğu belirlendi. 0-18 yaş aralığında en az 3.5 milyon çocuk ise obeziteye yatkınlığı artıran kilolu olma sorunu yaşıyor.
Genetik yapı, davranışsal faktörler ve çevre şartları obezite sorununun en önemli nedenlerini oluşturuyor. Sorunun oluşumunda genetik ve davranışsal faktörlerin etkisi az, çevresel faktörlerin etkisi ise büyük. Çevresel faktörler içinde en çok öne çıkan ise içinde yaşadığımız ve bizi çepeçevre saran gıda sistemi.
Sağlıklı beslenme bireysel tercih ve alışkanlıklara dayalı bir faaliyet olarak ele alınıyor. Ancak bu bakış açısı sağlıksız beslenme ile ilgili sorunlarda gıda sisteminin belirleyici rolünü görmemizi zorlaştırıyor.
Obezite, bireysel tercih ve alışkanlıklardan ziyade içinde yaşadığımız gıda sistemi ve bu sistemin ürettiği bazı gıda ürünleri ile ilgili bir sorun.
İlave şeker sorunu
Sağlıksız beslenmeye yol açan gıda ürünleri içinde çocuklara yönelik olarak hazırlanmış şeker içeriği yüksek, besin değeri düşük, ucuz ve kolay erişilebilir yiyecek ve içecekler en başta geliyor.
Şeker pek çok yiyeceğin içinde az veya çok doğal olarak bulunur. Ancak burada yiyecek ve içecek ürünlerine tatlandırmak amacıyla ilave edilen şekeri kastediyorum. Bu tip ürünlerin muazzam boyutlara varan çeşitliliği çocukluk çağı obezitesi sorununu bir çığ gibi büyüten bir işlev görüyor.
Örneğin alkolsüz içeceklerin büyük bir çoğunluğundaki ve abur cubur olarak adlandırılan binlerce çeşit üründeki ilave şeker miktarı inanılmaz boyutlarda.
Bir litre sıvı içecek, 40-70 adet iri (2 gramlık) kesme şekere denk miktarda ilave şeker içerebiliyor. Meseleyi gözünde canlandırmakta zorluk çekenler için bir çay kaşığı dolusu toz şekerin yaklaşık 2 gram geldiğini ve bir litre suya 40-70 çay kaşığı dolusu şeker konulduğunu söyleyeyim. Bu kadar şeker içeren bir suyu içemezsiniz, içtikten sonra mideniz bulanır muhtemelen. İçebilmek ancak içine konulan katkı maddeleri sayesinde mümkün oluyor. Bu ürünlerin neler olduğu ve içerdikleri ilave şekerin miktarı ve zararları hakkında ayrıntılı bilgiler için Çocukluk Çağı Obezitesi Raporu okunabilir.
Bebek sütleri ve dondurmalar bile
Bu iş öyle çığrından çıkmış durumdaki altı aylık bebeklere önerilen devam sütleri ve çocukların çok severek tükettikleri dondurma gibi besleyici ürünler bile yüksek ve gereksiz miktarda ilave şeker içeriyor.
Bir çay bardağını ancak doldurabilecek bir küçük kutu sütün içine 5 ya da 7 adet kesme şeker (ya da 5-7 çay kaşığı dolusu şeker) ekleyerek çocuğuna kim içirir? Böyle bir ürün kronik açlık ya da yetersiz beslenme sorunu yaşayan çocuklar için doktor tavsiyesiyle önerilebilir belki; ama yaygın tüketime sunmak yanlıştır.
Ortalama boyda bir paket dondurma (70-80 gramlık) 11-12 çay kaşığı; mini boy (25-30 gramlık) bir dondurma ise en az 4 çay kaşığı dolusu toz şeker içerebiliyor. İncelediğim bazı ürünlerin etiketinde içerdiği ilave şeker miktarına dair net bir bilgi bile yok.
Devam sütü, dondurma gibi besin öğesi içeriği iyi sayılabilecek ürünler bile içerdiği yüksek miktarda şeker nedeniyle besleyici değil sağlıksız ürünlere dönüşmüş durumda.
Bu ürünlerin az ya da ölçülü tüketilmesine yönelik tavsiyelerin özellikle çocuklarda hiçbir işe yaramadığını düşünüyorum. Bu konuda fikrim net: Piyasanın çarklarını yağlayan öneriler bunlar. Akademik literatürde ıvır zıvır ya da çöp gıda olarak adlandırılan, daha açık söyleyeyim beş para etmez ürünler bir sağanak gibi piyasaya yağdığı sürece çocuklarda obezite sorununu çözmenin de olanaksız olduğunu düşünenlerdenim.
Peki ne yapacağız?
Bu ürünlerin piyasaya çıkışını önlemek gerekiyor. Bir başka önlem ise bu tip ürünlere bedeli hem tüketicilerden ve hem de üreticilerden tahsil edilecek bir obezite ya da metabolik sendrom vergisi koymaktır. Yine bir başka önlem şeker içeriği düşük besleyici niteliği yüksek ürünlerin üretimini teşvik edici bir gıda sistemi oluşturmaktır.
Çare çok ama uygulayacak siyasi irade ortada yok.
İçinde olduğumuz şartlarda bu sorunu çözecek bir devlet kurumunun olmadığı açık. Uyuşturucu ticareti, faili meçhuller, kara para aklama, rüşvet, adam kayırma, kamu mallarını yağmalama… suç teşkil eden ne varsa onunla anılan bir devlet mekanizması var. Devlet denilen şey soyut bir şey değil ve mekanizmaya da seçimle ya da halkın rızasıyla gelip birileri kuruluyor nihayetinde. Sonra seçimle de gitmeyebiliyor. Ortada güçlü bir muhalefet olduğu da söylenemez. Dolayısıyla bu mekanizmadan halk sağlığını ve özellikle de çocukların sağlığını korumaya yönelik bir icraat beklemek zor. Belki zamanla bilemiyorum.
Peki ne yapacağız sorusu yanıt bekliyor haliyle…
Mevcut yıkım halini düzeltmek için bir araya gelmekten, politik birer yurttaş olmaktan vazgeçmeyeceğiz. Bunu çocuklara borçluyuz. Ama bu uzun soluklu bir mücadele.
Hızla yapabileceğimiz şeylerden biri ise çocuklarımızı bu yiyecek ve içeceklerden olabildiğince uzak tutmak, korumak. Ama uzak tutmak yetmez, biraz çaba gösterip alternatif olabilecek sağlıklı gıda ürünlerini de evde yapmak gerekiyor. Bu herkese uyan bir öneri değil farkındayım ama şu anda önerebileceğim başka bir şey de yok.
Evde dondurma yapmak biraz zor olsa da, sıcak yaz günlerinde dondurma yerine geçebilecek ve Adana’da yaşayanların iyi bildiği eskimo yapmak epeyce kolay. Yapım sürecine çocuklar da dâhil edilirse epeyce özendirici de oluyor. Hele de çocukların eve kapatıldığı şu pandemi günlerinde.
Pandemi ve obezite sorunu
COVID-19 pandemisinde ağır sağlık sorunları ve ölümler, en çok obezite sorunu yaşayan insanlarda gözlendi. SARS-CoV-2'ye yakalanan obezite hastalarının, sağlıklı bir kiloya sahip insanlara kıyasla hastaneye başvurma olasılıklarının yüzde 113, yoğun bakım ünitesine kabul edilme olasılıklarının yüzde 74 ve ölme olasılıklarının ise yüzde 48 daha yüksek olduğu belirtiliyor.
Obezite sorunu yaşayan çocukların da COVID-19 hastalığına karşı daha hassas oldukları dile getiriliyor.
Şimdi içinde olduğumuz pandemi için çok geç ama bundan sonra yaşanması muhtemel pandemilerin yol açacağı sağlık sorunları ile mücadele etmenin yollarından birinin obezite sorunu ile mücadele etmek olduğu net bir şekilde ortaya çıkmış durumda. Dünya genelindeki insan uygarlığı geldiği nokta itibariyle akciğerlerde hastalıklara yol açan patojenler için büyük bir ekolojik boşluk yarattı. Bu boşluk şimdi başımıza dert olan koronavirüs gibi etkenler tarafından doldurulacaktır. Bir başka deyişle yeni pandemilerle karşı karşıya kalacağız. Bu meseleye sadece küçük bir not düşmüş olalım ve çocuklara eskimo yapmaya dönerek bu yazıyı mutlu bir sonla bitirelim.
Eskimo nasıl yapılır?
Çocukluğu 1970’li yıllarda Adana’da geçenler içine havlu konmuş dikdörtgen tahta kutularda ve sokak sokak gezilerek "Eskimo var, çikolatalı, kaymaklı fabrika eskimosu var!” diye bağırılarak satılan eskimoyu iyi hatırlayacaktır.
Burada anlatacağım tarif ise bildiğimiz eskimodan biraz farklı.
Evde eskimoyu ezilerek püre kıvamına getirilmiş ya da küçük küçük doğranmış mevsim meyveleri ile bir miktar meyve suyunu karıştırıp, sonra karışımı bir dondurma kabına doldurup buzlukta dondurarak yapıyorum.
Yazının kapak görseli portakal suyu ve ince dilimlenmiş muz ya da elma parçacıkları ile yapılan eskimoya ait. Çocuklar yaptı. Tabaktaki eskimolar ise önceden yapılanlar.
Eskimo yapımında her türlü meyve kullanılabilir.
Süte eklenecek bir miktar kakao tozu ile yapmak da ya da meyve suları, ezilmiş kavun, karpuz suyu, meyve parçacıkları vb. gibi çok çeşitli ürünleri birbiri ile karıştırarak yapmak da mümkün.
Meselenin özünün çocukları abur cubur ya da ıvır zıvır gıdalardaki şeker sağanağından korumak olduğunu unutmadan, onların damak tatlarına uygun her türlü meyve eskimo yapmakta kullanılabilir. Yapım sürecine eğer istiyorlarsa çocukların da dahil edilmesi ya da eskimoyu onların yapmalarının sağlanması faydalı olacaktır.
Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de yeterli ve sağlıklı beslenme hakkından mahrum çocuklar olduğunu ve onların hakları için mücadele etmek gerektiğini de unutmamak gerekiyor elbette.
Şu pandemi günlerinde ara sıra eskimo yapıp aylardır eve hapis, uzaktan eğitim garabeti ile boğuşan çocuklara dağıtmanın faydası da çok büyük. Yapmak size, yemek onlara iyi geliyor. Benden söylemesi.
Meseleleri Birbirine Bağlamak Serisi Üçüncü Yazı
İklim krizi, gıda güvencesi, gıda güvenliği, halk sağlığı, çevre kirliliği, biyolojik çeşitlilik kaybı meselelerini birbirine bağlamayı, bu meselelerin faillerini, politik atmosfer ile ilişkilerini ve mağduriyet yaşayanları görünür kılmayı amaçlayan bir yazı dizisinin üçüncü yazısı bu.
(BŞ/NÖ)