16 Nisan Salı günü saat 11.00'de, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin Cağaloğlu'ndaki lokalinde bir basın toplantısı düzenlemeye hazırlanan RATEM, bu kurum ve kuruluşları da basın toplantısına katılmaya çağırdı.
İlgili çevrelere RATEM Duyurusu
RATEM, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Basın Konseyi, İnternet ve Hukuk Platformu, Türkiye Bilişim Vakfı, Türkiye Bilişim Derneği, Türkiye Bilgi İşlem Hizmetleri Derneği, Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği, İnternet Servis Sağlayıcıları Derneği ve İstanbul Barosu'na yönelik bir duyuru yaptı. Duyuruda, yeniden Meclis gündemine gelen Radyo ve Televizyon Yasa Tasarısı ile ilgili tepkilerin ortak bir basın toplantısı ile dile getirilmesini önerdi.
RATEM'in ortak basın toplantısı çağrısında, Radyo ve Televizyon Yasa Tasarısı'nın şu yönlerine dikkat çekildi :
* Ortak hareket etmeliyiz. Neden?
* TBMM Anayasa Komisyonu'nda öncelikli olarak görüşülen tasarı, Meclis gündemine alınmak üzere.
Ulusal Program'a ters
* Tasarı, taraf olduğumuz uluslararası anlaşma hükümlerine aykırı olduğu gibi; girmeyi planladığımız Avrupa Birliği'nin tüm ilkelerine ve dolayısıyla Ulusal Programa da aykırıdır.
* Bu sebeple, başta tasarının muhatabı durumunda gözüken tüm radyo ve televizyon kuruluşlarının; tüm basın kuruluşlarının ve tüm internet yayıncılarının ve bunun yanında çağdaş hukuk ve demokrasi ilkelerine inanan herkesin tasarıya karşı koyması gerektiğinin haklılığı açık seçik ortadadır.
Ortak hareketle engelleme
* Bu gerçekler karşısında Türkiye'de yayıncılığın geleceğini ilgilendiren yasa tasarısını, ilgili tüm çevrelerin ortak hareketle engelleme sorumluluğu açıktır.
* Kamuoyunda tartışılmadan ve ilgili tarafların görüşleri alınmadan yasalaşma sürecine sokulan tasarı geri çekilmeli ve konuyla ilgili bütün sivil toplum kuruluşlarının görüşleri alınarak, uluslararası ilkelere uygun, AB uyum yasaları çerçevesinde, ülkemizin gerçekleriyle bağdaşan, ortak katılımlı yeni bir tasarı hazırlanmalıdır.
Bu Yasa Neden Çıkmamalı?
* Bu yasanın neden olmaması gerektiğine dair geliştirilen aşağıdaki gerekçeleri önemli saymaktayız;
Ceza Hukukuna aykırı
* "Halka 'korku salacak', 'karamsarlık, umutsuzluk eğilimlerini körükleyecek" yayın gibi içeriği tartışmalı genel kavramlar, ceza hukukunun temel ilkelerinden olan "kanunsuz suç ve ceza olmaz" kuralına aykırıdır.
Nesnel olmayan ilkeler yayını etkiler
* Belirgin ve nesnel olmayan ilkelere uyulması zorunluluğu, radyo ve televizyonların doğru ve yansız yayın yapmalarına, yurt ve dünya gerçeklerinin halka duyurulmasına engel olacaktır,
* Böylece, toplumun doğru ve yansız haber alma hakkı zedelenecektir.
Ceza alt ve üst sınırları geniş
* Cezaların alt ve üst sınırları arasındaki genişlik; eşitsizlik, çelişki, haksızlık yaratabilecek, keyfiliğe yol açacaktır.
* Tazminatta alt sınır yasa ile belirlenince, yargıcın takdir hakkı tümüyle ortadan kaldırılmıştır.
* Tazminat davalarında bilirkişiye başvurmayı zorunlu kılan hüküm, genel hukuk ilkelerine aykırıdır.
Haksız rekabet
* Medya gücünün haksız rekabete yol açacak şekilde ilkelerin kabulü, kamu yararı açısından çok ciddi sakıncalar doğurabilecek bir gelişmedir.
Bu düzenleme ile, tekelleşerek, sorumluluk bilincinden uzaklaşacak bir medya, her sorumsuz güç gibi er geç amacından sapabilir ve toplum yaşamını, ulusal güvenliği tehlikeye sokan bir güç durumuna gelebilir..
Para cezaları çok yüksek
* Düşünceyi yayma ve haber alma özgürlüklerinin önlenmesi engellenemez yolundaki Anayasa kurallarıyla bağdaşmayan uygulamalar öngörülmüştür. Avrupa Birliği Müktesebatı ile ilgili Ulusal Program'da basın özgürlüğünün geliştirilmesi için güvencelerin güçlendirilmesi öngörülürken, ölçüsüz ve çok yüksek para cezalarıyla medya kuruluşlarının görev yapamaz duruma getirilmesi, amaca uygun düşmeyecektir.
Yerel medya
* Hukukumuzda, hiç bir dönemde öngörülmemiş ağırlıkta para cezaları yerel kuruluşlar başta olmak üzere yayın kuruluşlarını ödeme zorluğu içine düşürecektir. Kararan ekranlar toplum için önemli bir eksiklik olacaktır.
* İletişim teknolojisinde bir devrim niteliğindeki İnternet yayıncılığının en baskın yönü, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün, özgün kanaat oluşumunun günümüzdeki en etkin kullanım alanı olmasıdır.
* İnternet ortamında yayıncılıkta; hukukun üstün kılınması, kişilik haklarının korunması ve bunun yanında da yayın yoluyla düşünce ve ifade özgürlüğü gibi duyarlı alanların dengelenmesi sorunu ortaya çıkmaktadır.
* Bu sorunlar ancak, ifade özgürlüğü esas alınarak ve yayınlar üzerindeki denetim yargıya bırakılarak sağlanabilir.
* İnternet yayıncılığına ilişkin ilkelerin ve öteki düzenlemelerin özel bir yasa ile yapılması en doğrusu olacaktır.
Yukarıdaki gerekçelerle;
* Tasarı, kamu yararı ile bağdaşmayan, demokratik geleneklere, temel hak ve özgürlüklere, hukuka ve Anayasal ilkelere uygun düşmeyen kurallar içermektedir.
"Uygulamada kargaşa ve haksız rekabet"
* Diğer yandan, yeniden oluşturulan ve özerkliği ortadan kaldırılan RTÜK'ün yanı sıra Telekomünikasyon Kurumu, Haberleşme Yüksek Kurulu gibi Kurumların da etkili ve yetkili olarak devreye girmesi ve yayınların yapılacağı verici tesislerinin işletilmesinin TRT ye bırakılması uygulaması da kargaşa ve haksız rekabete yol açacak unsurlardır. Ancak komisyonda aynen kabul edilen tasarıda bu hayati gerekçeler dikkate alınmamıştır.
"İnternet dahil yayıncılıkta kaos"
* Mevcut tasarı kısaca belirtildiği üzere, toplumun tüm katmanları olumsuz olarak etkileyecek; Türkiye'de radyo-televizyon yayıncılığını, basını ve internet yayıncılığını içinden çıkılmaz bir kaosa sürükleyecektir.
"TBMM'ne ve kamuoyuna birlikte anlatalım"
* Bu görüşleri TBMM'nin sayın üyelerine ve kamuoyuna duyurmak amacıyla ortak ve/veya bireysel açıklamalar yapmak üzere sizleri ortak basın toplantısı yapmaya davet ediyoruz. (BB)