Yeni albüm tanıtımı için verilen konserlerde, dinleyicinin sürekli aynı şarkıyı istemesi yorucu olsa gerek. Ama öte yandan kanı kaynayan gençler de, orta yaşını geride bırakmış kişiler de müzik başladığında ağız birliği yapar... Başka başka çağrışımlarla da olsa, parça kalbimizin sol anahtarı olur ve farklı kuşaklar bir potada eriyiverir.
"Su olsam, ateş olsam, göklerdeki güneş olsam..." diye başlayan parçanın her dizesinde, Bülent Ortaçgil'in nevi şahsına münhasır sesi yüreğimizi okşar. Benimle Oynar Mısın'ın bütününe bakınca, "bu bir aşk şarkısıdır" demek çok kolay değil ama bir filmde öyle güzel kullanılmış ki, bir anda duyup duyabileceğiniz en içli aşk şarkılarından birine dönüşüveriyor.
Zeki Ökten'in 1975 yapımı, bir filminden bahsediyorum: Pisi Pisi. Başrollerinde Müjde Ar ve Kadir İnanır oynuyor. Kadir bey, genç ve çulsuz bir fotoğrafçı rolünde, Müjde hanım da zengin bir ailenin dünya güzeli kızı. Bir çatı katında yaşayan fotoğrafçı oğlan, malum olacağı üzere köşk kızına gönlünü kaptırıyor. Ama kızın ailesinin ilişkiyi reddi, gençlerin aşkı kadar güçlü. Aşıklar, hayat aralarına mesafe koysa da pes etmiyor. Derken, kız amansız bir hastalığın pençesine düşüyor; oğlan ise onu bırakmıyor. Böylece kızın kibirli ailesi de, aslolanın para değil, sevgi olduğunu anlıyor. Gayet alışageldiğimiz bir senaryo. Ama, Ortaçgil'in ilk albümündeki bir çok parçanın filmde kullanılmış olması, filmi benzerlerinden kayda değer bir biçimde ayırıyor.
Sonunda ne mi oluyor? Aşıklar kavuşuyor... Ama ne kavuşma! Kızımızın yakalandığı hastalıktan kurtulmak için tek bir şansı var, o da beyin ameliyatı olmak. Fakat bu durum, beraberinde birtakım istenmeyecek sonuçları da getiriyor. Ameliyat başarıyla tamamlanıyor ve hastalık geçiyor. Yalnız, kız hafızasını kaybediyor ve kızın zekası beş yaşında bir çocuğunkinden hallice. Ona deli gibi aşık genç, bir yandan sevdiği kadının kurtulduğuna, nihayet ailesinin de rızasıyla kavuştuklarına mı sevinsin yoksa arzuladığı kadının onu bir "ağabey" gibi görmesine mi üzülsün...
Son sahneler şu şekilde gelişiyor: Birlikte hastaneden çıkıyorlar, adam sevdiğine ne yapacağını bilemez bir halde onu lunaparka götürüyor. Bizim kız, tam da bir çocuk gibi sevinçle karşılıyor bu durumu. Oğlan kıza renkli balonlar alıyor, kız seviniyor, oğlanın içi buruluyor... Dönmedolaba biniyorlar, kız bir elinde balonu, o çocuk saflığıyla halinden mutlu ve ışıldayan gözlerle oğlana bakıyor, oğlan ise durumun getirdiği çaresizlikten ağlamaya başlıyor.
Ve işte tam o anda, seyircinin kalbine bıçaklar saplanırken, müzik başlıyor: "Su olsam / ateş olsam / göklerdeki güneş olsam / konuşmasam taş olsam / yine de oynar mısın benimle? Benimle oynar mısın?" Dönmedolap turlamaya devam ederken, şarkı akıyor, kızın gülücükleri ve oğlanın göz yaşları da eşlikçileri.
Ne zor bir şey olsa gerek... Sevdiğine kavuştuğun anda, onu kaybetmek. Hiç olmadığı kadar yakınındayken onu bildiğin gibi sevememek. Kör talihe sövmekten başka çaresi kalmıyor insanın, ama sövmek de en beterinden...
Bahsi geçen parça ve bu sahne bir araya gelince, dipsiz bir kuyuya taş atmaktan farksız bir şekilde sevgi, aşk nedir sorularını sorduruyor. İnsan karşısındakini niye, ne zamana kadar, hangi sınırlar içinde sever? Cilalanmış dış güzellik midir aslolan, yoksa en klişe haliyle, ruh güzelliği mi? Hepimizin ışıltılı paketlere sarıldığını düşünürsek, sevmek asıl, o paketin altındaki çatlakları da hoşgörebilince mi başlar? Yabancı filmlerden kulağımıza yapışan "iyi günde ve kötü günde" repliğimi midir her şeyi özetleyen? Ya da Türkan Şoray'ın Selvi Boylum Al Yazmalım'da "sevgi emektir" demesi mi? Aşkın zor zamanlarında suflörünüz kulağınıza hangisini fısıldıyor?
Türk filmlerini tekrar tekrar yayınlamayı çok seven kanallarımız, Pisi Pisi'yi de bu kervana katsa ne iyi olur. Zira Türk filmlerine meraklı bir çok kişi, Pisi Pisi'yi duymamış bile. Hem Bülent Ortaçgil'in gönül deşen parçalarla dolu ilk albümünü hatırlamak, hem de bu ekşi-tatlı filmi izlemek çok güzel olurdu. Ayrıca ölümsüz eser Benimle Oynar Mısın'ı, bu filmi izledikten sonra emin olun bir başka seveceksiniz. Beraberinde gelen aşk sorgulamaları da, günümüz tabiriyle, filmin bonusu.
Şimdiden hepinize iyi seyirler!(EK/EÜ)