Sel halinde akan insanlar kamyonetin iki yanından ve el arabalarının üzerlerinden geçerek Kazancı Yokuşu'ndan aşağıya doğru kaçmaya çalışıyorlardı.
Tam bu sırada yokuşun biraz aşağısındaki garajdan beyaz renkli bir Renault son sürat fırlayarak yokuş yukarı gazladı. Panik halinde koşturmakta olanları yararak ilerledi, Renault'nun ön camından uzun menzilli bir namlu uzandı.
Aynı anda art arda ateş edildiği duyuldu. Neye uğradıklarını şaşıran insanlar sağa sola kaçışarak birbirlerini ezerlerken, tomsonlu beyaz Renault sola kıvrılmış, Sıraselviler yönünde gözden kaybolmuştu.
1977 l Mayıs'ının başına "kanlı" sıfatının eklenmesine yol açan ölümlerin çoğu, Kazancı Yokuşu başında meydana gelmişti. Kanlı l Mayıs ertesinde "ölüm saçan esrarengiz Renault" olarak basına geçen bu beyaz otomobil, görgü şahitlerinin anlattıkları gibi gerçekten çevreye ateş etmiş miydi?
Köşe yazarları "esrarengiz beyaz Renault'yu olayın düğümünü çözebilecek bir ipucu olarak değerlendiriyor ve soruyorlardı: "Beyaz Renault'yu kullanan kimdi? Araba kime aitti?"
Polis memuru Ahmet Dalkılıç, olay gününde alanda görevlendirilen 700 polisten biriydi. Inter Continental Oteli'nin solunda, Osmanlı Bankası'nın önünde 7. Birlikte görevliydi.
Tabancalar ateş aldıktan kısa bir süre sonra otelin köşesinden Kazancı Yokuşu'na saptı, duvar kenarına siper almak üzereydi ki, birkaç adımlık mesafede bir polis arkadaşının yerde yaralı vaziyette yattığını gördü.
"Sürünerek yanına gittim. Çektim, etraftan arkadaşlar da yardım ettiler, garaja soktuk. Orada, beyaz renkli Birinci Şubeye ait Renault otomobile bindirdik. Aşağıya hareket ettik. Yol kapalıydı. Geri döndük. Alanın kenarından Sıraselviler'e doğru hareket ettik. Yol kapalı olduğu için şoförün yanında oturan arkadaş tomsonu dışarı çıkarttı ve ateş etmedi."
Polis memuru Dalkılıç'ın sözünü ettiği beyaz Renault, l Mayıs katliamının ardından sis perdesi altında kalan beyaz Renault'nun ta kendisiydi. Dalkılıç beyaz Renault'nun 1. Şubeye ait olduğunu söylüyor ama "ateş etmedik" diyordu.
Ne var ki Dalkılıç ile aynı Renault'da bulunan 7. Birlik görevlisi polis memuru Necati Tınaz ateş de ettiklerini söylüyor ve şöyle diyordu:
"1. Şubenin beyaz Renault otosuyla yaralıların bir kısmını bizzat ben gördüm. Bu arada hastaneye giderken, beş kişilik bir grup Sıraselviler Caddesi, Alman Hastanesi önünde ellerindeki sopalan bizim arabaya attılar. Bu sırada, benim ve yaralıların korunmaları için müdürümüzün yanımıza verdiği makineli tüfek taşıyan bir arkadaşımız hücum edenlere, 'çekilin yanımızdan, vururum' ikazıyla birlikte havaya beş el ateş etti."
Pek çok kişinin alandan hızla geçerken ateş ettiğini ileri sürdüğü beyaz Renault'nun 25 kişinin yaşamını yitirdiği Kazancı Yokuşu'ndan sıktığını gören sivil tanık Fevzi Karadeniz Cumhuriyet Savcılığına verdiği ifadede Renault'nun esrarını şöyle anlatıyordu:
"Panik başladı, halk Kazancı'ya doğru hücum etti. Millet Kazancı Yokuşu'ndan aşağı doğru kaçışırken, Pamuk Eczanesi'nin arkasındaki garaja park edilmiş bulunan beyaz renkli Renault'dan otomatik silahlarla ateş açıldı. Ve otomobil Sıraselviler istikametinde kaçtı." Beyaz Renault'daki tomsonu ve içindeki yaralı polisi gören bir diğer görgü tanığı ise Türkiye Emekçi Partisi Genel Başkanı Mihri Belliydi.
"Bir panzerden yaylım ateşi şeklinde ve Kazancı Yokuşu istikametine doğru ateş edildiğini gördüm, Beyaz Renault'yu da gördüm. Ancak içinde bir yaralı polis vardı. Ki bu polisin ölen polis olduğunu sanmaktayım. Bu arabaya yol açmak için halka doğru ateş ediyorlardı. Ve otomatik silahlaateş edilmekteydi."
Hazırlık soruşturması sırasında alınan bu ifadeler iddianamede yer almıyor, duruşmalar sırasında da gündeme gelmiyordu. Aradan geçen 9 yıl, beyaz Renault'nun esrarı konusunda ilk ifadelere yeni bir açıklama da getirmiyordu.
Panzerler meydana girince... 1 Mayıs'ın ardından basın ve görgü tanıkları ortak bir suçlamada bulundular: "Panzerler de ölüm kustu!"
Cumhuriyet gazetesinden Şükran Ketenci olayı otelin önünden izlemişti:
"Taşkışla yolundan hızla iki panzer alana girdi. Sıkışmış olan kalabalığı, yeniden kürsüye doğru kaçmaya yöneltecek şekilde ucundan tarayarak ve otelin önünden geçerek Atatürk anıtına doğru hareket ettiler. Net olarak renkli giysili acık renk saçlı bir kadının panzer altında kaldığım gördüm. Panik ile kalabalığın dağılışı bundan sonra daha da süratlendi. Panzerler, aynı yöntemle birkaç kez geçtiler."
Hürriyet gazetesi muhabiri Kasım Gence de hazırlık soruşturması sırasında verdiği ifadede, şunları söylüyordu: "Dışarı fırladığımız sırada, tam Kazancı Yokuşu'nun başında yatmakta olan kadın cesedini panzerin ezerek geçtiğini, halk ağlayarak dehşet içinde söyledi. Panzerin çarpmış olduğu kadını da gördüm. Gazetemizde resmi çıktı. Bu kadın Meral Özkol'du." (İÇ/GK(NM) (SÜRECEK)