İkinci evliliğini beklediği 41 yıl için 41 kere evet dediği çocukluk aşkıyla yapmıştı. Mutluydular. Üçüncü yıllarıydı. Bir anda geldiği gibi sessizce seni seviyorum diyerek gidivermişti. Ömrünün en güzel üç yılını yaşamıştı. Mutlulukları ameliyathane kapısında sona ermişti. Büyük aşkı hayatını kaybetmişti.
Uzun bir süre boşlukta kayboldu. Ayılması gerekiyordu. Yeni bir semt yeni bir ev bulmalıydı. Kendisini boş şeylerle oyalamayı esas aldı. Ama ortalama kadın ömrü 79 idi ve tam 25 yıl daha vardı önünde. Kelimelik oynamakla geçmeyecekti. Yeniden okula başlamaya karar verdi.
30 yıllık çalışma yaşamında hiç kullanmadığı sosyoloji diploması işine yarayacaktı. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Öğrenim Tarih Lisans Programı’na kaydoldu. Çok erken çalışmaya başladığı için bir de minik emekli maaşı vardı. Ama hayatı boyunca bindir çeşit iş yapmış çok çalışmıştı.
Aşırı tempoyla çalışmaya devam ediyordu. Enteresan bir huyu vardı, bir iş imkânı çıktığında karşısına hemen o konuda bir kitap alır okumaya başlar ve işi yapardı. İster muhasebecilik olsun ister lavabo satışı olsun yapardı.
Üniversite okumalarında da aynı heves ve istekle hayata bağlanacaktı. Öğrendiği her bilgi onu heyecanlandırıyordu.
Çini kursuna devam ederken öğretmenine hangi dönemi okuduklarını söyler çinilerinde okuduğu dönemle bir bütünlük kurmaya bayılırdı. Bu okul terapisi benim çok hoşuma gitti. Hemen her acıya ilaç olabilir.

Hacer’in kitabı, yere yıkıldığınızda yeniden ayağa kaldıran bir hayatın hikayesi. Çok sevdiği kocasının beklenmedik ölümünün ardından başvurduğu çareler, attığı adımlar muhteşem. Ama bir sırrı var benim keşfettiğim o hayatı çok seviyor. Kendisini de çok seviyor.
Tam yeniden yaşamaya başlamışken bu kez de akciğerinde bir kitle başına bela oluyor Ve ona yepyeni bir mücadelenin yolunu açıyor.
Eskişehir’deki kep fırlatma törenine giderken özel bir elbise almayı ihmal etmeyecekti. Çok güzel bir gündü.
Beş çocuklu bir ailenin kızıydı. Kardeşlerinin hepsi de kızdı. Elbette sayısız yeğeni vardı. Yeğenlerinden biri çekmediği bir film yüzünden 18 yıl hapse mahkum edilen Çiğdem Mater’di.
Okul bitince öğretmenlik için başvuracaktı ama fark etti ki kendisi öğretmek heveslisi değildi. Okuma öğrenme enerjisi sonsuzdu.
Bu kez aşçılık okumaya karar verecekti, ama yemek yapmakta usta değildi Annesine onun sevdiği birkaç yemek yapmak dışında kendisi hep dışarda yemek yiyordu. Aşçılık okulu serüveni çok hoşuma gitti. Yemek dünyasının tarihi zenginliğini büyük zevkle okuyacaksınız. Sekiz türlü zeytinyağlı yemeği minik kutulara yerleştirip buzluğa koyar, böylece bir kerede bir aylık yemeğini pişirmiş olurdu.
Buraya kadar size adını yazmadan anlattığım kadın Hacer Dönümcü Esenli. Elimde onun kitabı var. Adını ‘Gitmem Daha’ koymuş. Hacer’i tanıyorum. Tam tamına 40 yıllık arkadaşımın kız kardeşi.
Rengarenk perukları ve gözlükleri olduğunu biliyorum. Akciğer kanseri diye bir bela ile boğuştuğunun tanığım.
Hacer’in kanserle kavgası zengin bir yaratıcılık içeriyor.
Kemoterapi günleri
Oyuna dönüştürüyorum seansları... İlk seansa sevgili yeğenim Pınar ve Evşen'le gidiyorum. Hazırlık aşamasında ona da gösteriyorlar neler olacağını. Zaten kısa kısa seanslar. 6-7 dakikada bitiyor. Onun da içi rahat. Doktoruma “tek başına gelip gelemeyeceğimi soruyorum”, gelirsin dediğinde de uygulamaya geçiyorum.
Yine rengârenk giyiniyorum. Peruğumu takıyorum. Dökülen kirpiklerimin yerine aldığım takma kirpiklerimi yapıştırıyorum. Makyajımı yapıyorum; yani rujumu sürüyorum. Tedavi sırasında giyeceğim steril gömleğin poşetini asla elimde taşımıyorum. Çantamdan; giyinme odasında çıkarıyorum. Bu durum; hasta olduğum duygusunu unutturuyor bana.
Anlaşılmıyor hasta olduğum. Beklerken, hasta yakınları soruyor: “Babanızı mı, annenizi mi, eşinizi mi bekliyorsunuz?” “Hasta olan benim” yanıtı şaşırtıyor kimi zaman.
Işın odasının kapısında beklerken fark etmeden iç sesimle dans ettiğimi söylüyor, bir diğer hasta. Kutluyor beni. “Kanserle Dans” diyorum.
‘Gitmem Daha’ kitabında, kemoterapi sonrası için de tavsiyeleri var Hacer’in. Kadınlara, dolaplarında takma kirpik ve peruk bulundurmalarını hararetle öneriyor.
Kitabı bir direniş rehberi olarak okudum ben.
Sözcükler dikkatle seçilmiş, tavsiyeler abartısız serpiştirilmişti. Hacer hayata ustaca yaklaşıyor. Kendi yaşadıklarını içtenlikle paylaşmasını sevdim. Yazmaya devam etmesi dileğiyle.
Hacer Dönümcü Esenli, Gitmem Daha, Etki Yayınevi, Ağustos 2025, İzmir, 155 sayfa
(İÇ/VC)










