RTÜK Başkanı Dr. Zahid Akman, Medya okur yazarlığı dersi için Adana, Ankara, Erzurum, İstanbul ve İzmir'in pilot il olarak belirlendiğini ve dersin 2007-2008 öğretim yılından itibaren yaygınlaştırılarak tüm ilköğretim okullarının 7. sınıflarında seçmeli ders olarak okutulacağını ve uygulamanın daha sonra tüm ülkeyi kapsayacağını belirtti.
Uygulama önce pilot okullarda sonra tüm ülkede
Medya okuryazarlığı dersi, ilk olarak Adana-Seyhan Dumlupınar İlköğretim Okulu, Ankara-Çankaya Ahmet Vefik Paşa İlköğretim Okulu, Erzurum-Merkez Barbaros Hayrettin Paşa İlköğretim Okulu, İstanbul-Bakırköy Şehit Pilot Muzaffer Ersönmez İlköğretim Okulu ile İzmir-Karşıyaka 80. Yıl Metaş İlköğretim Okulu'nda başlatılacak.
Hizmet için eğitim alacak olan sosyal bilgiler dersi öğretmenlerince okutulacak olan ders, iletişime giriş, kitle iletişimi, medya, televizyon, aile, çocuk ve televizyon, radyo, gazete ve dergi, İnternet konu başlıklarından oluşacak.
RTÜK'teki imza törenine, Devlet Bakanı Pof. Dr. Beşir Atalay, Milli Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik, RTÜK Başkanı Dr. A. Zahid Akman, Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Doç. Dr. İrfan Erdoğan, kurul üyeleri ve yetkililer katıldı.
Sayısal yayıncılık ve RTÜK Yasası da tartışılıyor
Devlet Bakanı Atalay, toplantıda yaptığı konuşmada, Milli Eğitim Bakanlığının artık "kalıpçı ders verme" ve öğrenme metotlarını geride bıraktığını, artık öğrenmeyi öğrenmenin ve eleştirel gözle bakmanın yöntemlerini çocuklara öğretecek sistemler takip ettiğini belirtti.
Medyanın çocuklar ve gençler üzerinde büyük etkisi olduğunu vurgulayan Devlet Bakanı Atalay, "Medya olmazsa açık toplum olmaz" dedi.
RTÜK'ün denetlemenin yanında, düzenleme görevini de başarıyla yerine getirdiğini ve iletişim alanında önemli araştırmalara imza attığını bildiren Atalay, bugünlerde hem sayısal yayıncılık hem de RTÜK Yasası üzerinde çalışıldığını belirtti.
Yayıncı kuruluşlara önemli sorumluluklar düştüğünü kaydeden Devlet Bakanı Atalay, televizyonun göze hitap eden bir araç olduğunu ve özellikle çocukların bu yayınlardan çok etkilendiğini ifade etti.
Atalay: Çocuklar gerçekle kurguyu ayıramaz
Çanak antenlerin de yaygın olarak kullanılmasının her evde çocukların farklı yayınlarla karşılaşmasına neden olduğunu bildiren Atalay, "Bu yayınları çocuklar da izliyor. Bunlarla ilgili bir şeyler yapmak gerekiyor" şeklinde konuştu.
Çocukların 2-2.5 yaşlarında televizyon izlemeye başladığını ifade eden Atalay, şunları söyledi:
"Bizim istediğimiz doğru ilişki. Çocuklar, genellikle gerçekle kurguyu ayıramaz. Kurguları model almaya başlar. Çocukların daima televizyonlarda, medyada gördüğü değişik profillerden, kahramanlardan, rollerden kendine modeller çıkardığını biliyoruz. İşte o gerçekle kurgunun farkını bu dersler anlatacak."
Prof. Dr. Atalay, bu dersler sayesinde çocukların televizyon yayınları konusunda daha irdeleyici olacaklarına ve ailelerine de bunun olumlu bir şekilde yansıyacağına inandığını bildirdi.
Çelik: Çokseslilik demokratik yapı için bir avantaj
Milli Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik de okullara medya okur yazarlığı dersinin, bilgisayarın tüm okullara yaygınlaştırıldığı bir dönemde konulmasını anlamlı bulduğunu belirtti.
Türkiye'de en fazla görsel medyanın izlendiğini bildiren Doç. Dr. Hüseyin Çelik, Türkiye'de 300'e yakın televizyon kanalı bulunduğunu belirtti. Çelik, "Bu kadar yaygın bir medya ile karşı karşıya kaldığımız zaman bunun doğru olması da beklenir. Medya önemli bir güçtür, denetim gücüdür. Halkın haber hakkını kullandıran bir güçtür. Dolayısıyla demokratik yapılarda olmazsa olmazdır. Çok sesli olması da o ülkenin demokratik yapısı açısından bir avantajdır" dedi.
Çok sesliliğe sonuna kadar "evet", ancak çeşitliliğin anarşiye dönüşmesine sonuna kadar "hayır" dediklerini belirten Çelik, gücün doğru kullanılmadığı taktirde ezici olacağını kaydetti.
Çelik, "Bir öğrencinin televizyon seyrederken kullandığı vakit, okulda geçirdiği vakitten çok daha fazladır. Dolayısıyla bunu önemsemek zorundayız. İnternet diye bir şey var. İnternet kullanımı artık bütün dünyada kaçınılmazdır. Ama İnternet müptelalığı, tiryakiliği ve hastalığı son derece tehlikeli bir şeydir. Çocuklarımızı, halkımızı bu konularda bilinçlendirmek zorundayız" diye konuştu.
"Nasıl ki bilinçli tüketiciden söz ediyorsak, ne yaptığını, haklarını, ev ödevlerini bilen vatandaştan söz ediyorsak, aynı şekilde medya ile muhatap olduğu zaman medyayı doğru okuyan, mesajları doğru okuyup değerlendiren, iyiye kullanan, iyiye kanalize eden nesiller yetiştirmek zorundayız. Buradaki esas amaç Türkiye'de bilinçli okuyucu, dinleyici oluşturmaktır."
14 milyon ilköğretim çağında çocuk var
Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine dayanarak 72 milyonluk Türkiye nüfusunun 26 milyonluk bölümünün, 0-19 yaşları arasındaki çocuk ve gençlerin oluşturduğuna işaret eden Akman, bu nüfusun yaklaşık 14 milyonunun ise ilköğretim çağındaki çocuklardan oluştuğuna dikkat çekti.
En fazla önem verdikleri izleyici grubunun çocuklar ve gençler olduğunu söyleyen Akman, özellikle çocuklara yönelik çalışmalar yaptıklarını belirterek, çocuk ve gençlerin başta televizyon olmak üzere medyanın verdiği mesajları doğru algılamalarının, bu mesajları kendi hayatlarına doğru olarak aktarabilmelerinin, etkin ve eleştirel izleyici haline gelmeleri amacıyla medya okuryazarlığı projesinin gerçekleştiklerini açıkladı.
Akman Akıllı İşaretler sisteminde olduğu gibi medya okuryazarlığı projesinde de ailelerin desteğini beklediklerini ifade etti.
Erdoğan: Amaç medyayı daha işlevsel hale getirmek
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Doç. Dr. İrfan Erdoğan ise medyanın egemen bir sektör haline geldiğini bildirdi. Haftada ortalama 25 saat televizyon izlendiğini belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Çocuğun hayatında bu kadar yeri olan medya, okula rağmen çocuğun karakterinin şekillenmesinde olumsuz bir rol oynayabilir. Ancak yaratıcı düşünce eğitimiyle medya daha işlevsel ve yararlı bir hale gelebilir. Bu ders bunun için konuldu. Medya bir güç ancak bu güce, bu ve benzeri derslerle egemen olabilmek ve faydalı hale getirebilmek mümkün." (EÖ/KÖ)