İstanbul'un, neredeyse her sokağının başında bir dershanenin bulunduğu ilçelerinden Bakırköy'de, Cumartesi öğlen saati... Sabahçı öğrenciler dağılmış, kimi tek başına sessizce yürüyor; kimi arkadaş grubuyla deneme sınavında kaç doğru, kaç yanlış soru yanıtladığını konuşuyor.
Üniversiteye girişin ilk basamağı olan Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı (YGS), 11 Nisan Pazar günü, saat 10.00'da yapılacak. Öğrencilere 160 dakika süre verilecek.
Sınav sistemi değişti
Yükseköğretim Kurumu Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) bu yıl üniversiteye girişte uygulanacak sistemi değiştirdi. 2009 ve öncesinde uygulanan Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) testi ve soru sayıları, lise eğitim süresinin 4 yıla çıkarılması nedeniyle, yeniden belirlendi.
İki temel bölümden oluşan ÖSS'nin, birinci bölümü liselerde görülen ortak derslerin testlerini, ikinci bölümü ise alan derslerinin testlerini içeriyordu.
Yeni sınav sistemi ise iki aşamalı olarak düzenlendi. Birinci aşama sınavı YGS, ÖSS'deki birinci bölümüne, ikinci aşama sınavı Lisans Yerleştirme Sınavları (LYS) ise ÖSS'nin ikinci bölümüne karşılık geliyor.
Öğrenciler birinci aşama sınavından sonra, seçtikleri alanlara göre 19-20-26 ila 27 Haziran'da yapılacak Lisans Yerleştirme Sınavlarına girecek.
Aileden şanslı olmayanlar ne yapsın?
Öğrencilerden Emrah Topcuoğlu'na göre "Sınav, Türkiye şartarı düşünüldüğünde bir gereklilik." Nedenini şöyle anlatıyor:
"Bazıları aileden şanslı, üniversite bitince ailesinin tanıdıkları aracılığıyla iş bulabiliyor. Hiç tanıdığı olmayan, çalışkan akıllı çocuklar ne olacak? Bu arkadaşlarımız iyi bir üniversite bitirirse, daha sonra iş bulabilirler. Bu açıdan, sınav sistemi adil."
Sena Civelek ailesinin imkanlarından söz ederek "Özel üniversitede okumak istiyorum, bana göre sorun yok" diye söze giriyor. Okumak istediği özel üniversiteyi de "Manzarasına göre" seçtiğini anlatıyor. Tercihi: Boğaz kıyısı.
Tuğba Çoş ise "Evet sistem kötü, eşit ve adil olsa daha iyiydi. Ama ne yapalım, sistem bu" diyor.
"Sadece sınavı düşünüyorum"
Anadolu lisesi öğrencisi Talha Özdemir, dershaneye yılda 8 bin lira veriyor. Hedefi hukuk fakültesini kazanmak:
"Şimdilik üniversite bitince iş bulabilir miyim diye düşünmüyorum. Düşündüğüm tek şey sınavda başarılı olmak."
Eski sistemle okuduk, yeni sistem geldi
Faruk Tatlıdemir iki aşamalı sınavın "Kötünün iyisi" olduğunu söylüyor:
"Ama iki sınav arası süre çok kısa. Ayrıca iki sınav arasında lisede, ders sınavları yapılacak; LYS'ye hazırlanmak için vaktimiz olmayacak. Bunun düşünülmüş olması gerekirdi."
Hukuk fakültesinde okumay isteyen Caner Yüksel ise katsayının kaldırılmasından şikayetçi:
"Çünkü biz, liseyi katsayı sistemine göre okuduk. Bu sistem nedeniyle lisede hiç fen okumadım. Ama Fen lisesine gidenler edebiyat, tarih okudu. Şimdi 'sınav sistemini değiştirdik' deyip bana fen alanından da soru soruyorlar. Düz liselerin avantajları elinden alındı, meslek liseleri artık daha avantajlı."
"Kopya çekemeyene haksızlık"
"Üniversite sınavı kaldırılmalı mı?" sorusunu, psikoloji okumak isteyen İlkyaz Güneş yanıtlıyor:
"Sınav kaldırılırsa lisedeki başarı puanına göre üniversiteye nasıl yerleştirileceğiz? Diyelim ki ben lisede kopya çekiyorum, sınavlardan 100 alıyorum, kopya çekemeyen arkadaşım ne olacak? Bence haksızlık olur!"
"Sermaye kazanıyor, öğrenciler telef oluyor"
"İçinde bulunduğum durumdan mutlu olmam düşünülemez" diyen Nilay Eren, şöyle devam ediyor:
"Sınava hazırlanmak ciddi vakit kaybı; sosyal aktivitelerim sıfır noktasına indi. Bu seneyi 'kayıp sene' olarak görüyorum. Bir nevi deli gömleği giydiriyorlar. İkili sınav sistemi dershanelerin işine yarıyor. Bu sermayenin kazanması, velilerin kaybetmesi ve öğrencilerin telef olmasıdır. Öğrenciler, 'mal' yerine konuyor. Okullar da bunun farkında; işi dershanelerin tekeline bıraktılar, öğrenciye bir şeyler katma gibi bir çabaları kalmadı. Çevreme baktığımda büyük bir çoğunluğun soru çözünce mutlu olduğunu görüyorum, çok garip aslında."
12 Eylül'ün ürünü
Özel bir dershanede çalışan Edebiyat öğretmeni Serkan Bozkurt, sınav sisteminin birkaç yılda bir değiştirilmesini eleştiriyor:
"Sistem öyle bir hale geldi ki öğrenciler deneme tahtası olarak kullanılıyor. Edebiyat öğretmeni olarak, sınavda ne soracaklarını bilmiyorum. Edebiyat sınavında Türkçe soracaklarını söylüyorlar. Şimdi sınav sayısını arttırdılar ve bundan para kazanıyorlar. Eğitimi daha karlı, daha kirli hale getiriyorlar. Bu sistem, 12 Eylül'ün bir ürünü. Eğitim sistemi Avrupa'daki gibi olmalı. Öğrencilerin çocuk yaşta nereye kanalize olabileceğini, hangi alanda yetenekli olduğunu ortaya koyup, bunun üzerinden çocuğu şekillendirmek gerek. Mevcut durum vasıfsız işçi üretiyor."(SP/EÜ)