Meclis’in 101. Yıldönümünde, kurulduğu dönemki yapısını, tarih içerisindeki değişimini ve bugünkü işlevselliğini Doç. Dr. Y. Doğan Çetinkaya ile konuştuk.
Çetinkaya, “Meclisin bu işlevine sahip çıkmanın yolu da toplumun sokakta demokratikleşmesinden geçiyor. Meclisi mecliste kurtarmak mümkün değildir” diyor.
Meclis’in 100 yıldan fazlaya dayanan tarihini ve farklı dönemlerde geçirdiği değişimleri şöyle anlattı:
Tanzimat’la başlıyor
“Meclis’in temsili ve demokratik bir kurum olarak işlevi, tarihsel süreç içinde değişmiş dönüşmüştür. Bazı dönemlerde, Meclis’in çok demokratik, içerisinde farklı sesleri barındıran yapısı ortaya çıkıyordu.
“Modern Türkiye tarihi boyunca bazı dönemlerde de tamamen işlevsizleştiği, toplumla çok az bağı kalmış idari bir yapıya da dönüştüğü oldu.
“Meclislere baktığımız zaman, Türk modernleşme tarihinde birçok konuda olduğu gibi Tanzimat’la başlıyor.
"İlk başlarda meclis adını taşıyan kurumlar daha çok idari kurumlardı. Fakat 19. Yüzyılın ortasında vilayet meclisleriyle, daha sonra 1. Meşrutiyet ve özellikle 1908 devriminden sonra 2. Meşrutiyet ile gerçek anlamda içerisinde farklı siyasal partilerin farklı siyasal görüşlerin temsil edildiği, çok ciddi toplumsal, siyasi tartışmaların yapıldığı gerçek anlamda temsili bir kurum olarak Osmanlı siyasal yapısında ortaya çıktığını ve bu anlamda bir toplumsallığı barındırdığını görüyoruz.
“Hem siyasal sistemde hem toplumsal hayatta meclis aslında gerçek anlamıyla 2. Meşrutiyet döneminde yerini buluyor. Ancak o zaman da örneğin 1912 seçiminde, ki “sopalı seçimler” denir, İttihatçıların egemenliğinde (1913’te de darbeyle egemenliğe el koyacaklar) meclis daha kısıtlı bir kurum olarak sınırlanmıştı. Ama her hâlükârda Osmanlı meclisinde farklı sesler kendilerini ifade etme şansı bulmuşlardı.”
1920 meclisinin meşruiyeti yüksekti
“1920’de Ankara’da kurulan meclisin gerisinde de çok ciddi bir toplumsal dinamik vardı. Örneğin, 1919 seçimiyle son Osmanlı meclisinden gelenler... Anadolu’nun birçok yerinde kurulan “küçük meclisler” de diyebileceğimiz 1918-1920 kongreler döneminde, bu kongrelerin içerisinde çok ciddi siyasal farklılıklar bulunuyordu ve toplumu temsil etme anlamında önemli işlevleri vardı.
“Tüm bunlar kendi temsillerini 1920’de Ankara’da buluyor. Ankara’da kurulan meclis kendinden önceki bakiyeyi temsil eden farklı seslerin olduğu, ciddi siyasal tartışmaların yürütüldüğü bundan dolayı da meşruiyeti yüksek bir meclisti. Zaten İstanbul hükümetiyle de rekabet içerisindeydi.
“Ama 1923’te Cumhuriyetin ilanından önce yapılan seçimde meclis, bu demokratik ve çok sesli yapısını kaybetti. Yani, Cumhuriyeti ilan eden meclis, 1920’de kurulan meclis değil.
“Meclislerin demokratik, çok sesli yapıları zaman içinde değişime uğrayabiliyor. 30’lu yıllardan tekparti döneminde mesela meclis bugünküyle benzer, daha idari bir yapıya benzedi.”
Bugünkü durum acınası…
“Ancak yine de bugün içinde bulunduğumuz durum, meclisin tarihiyle karşılaştırdığımızda çok daha acınası. 19. Yüzyılın ortasındaki vilayet meclisleriyle, 1908 devriminin ardından gelen meclisle ya da milli mücadeleyi yürüten 1920 meclisiyle karşılaştırılamayacak düzeyde.
“Ama bu mecliste bile farklı sesler, HDP ve TİP’in temsilcileri ve CHP içerisinde bazı farklı sesler, kendilerini ifade etme imkânı bulabiliyor. Bunun için de meclis hala önemli ama tabii toplumun demokratikleşmesinin kaderinin bağlanmaması gereken bir kurum. Sivil toplum örgütleri veya demokratik kitle örgütleri gibi sokakta, tabanda yaratılan örgütlülükler çok daha önemlidir. Yine de meclisi tamamen es geçmemek lazım.
Meclis tarihsel işlevini kaybetti
“Meclisin daha işlevsel hale getirilmesi, farklı seslerin duyulması, demokratikleştirilmesi, toplumla bağının kurulması önemlidir. Bugün ise bunlar yitirilmiş durumda. HDP grubunu, CHP içindeki bazı temsilcilerle TİP milletvekillerini dışarıda tutarsak meclis tarihsel işlevini kaybetmiş durumda.
“Meclisin bu işlevine sahip çıkmanın yolu da toplumun sokakta demokratikleşmesinden geçiyor. Meclisi mecliste kurtarmak mümkün değildir. Toplum demokratikleştikçe meclis de daha demokratik bir hale gelecektir. Geçmişte de toplumda demokratik damar güçlendiğinde meclis daha temsili bir özellik göstermiş zaten.”
İktidar meclisin mevcut halinden bile rahatsız
Doç. Dr. Çetinkaya, “Meclisin şu anda iktidara meşruiyet sağlamaktan başka bir işlevinin kalmadığı, bu sebeple muhalefetin meclisten çekilmesi gerektiği de dile getiriliyor” şeklindeki sorumuzu da şöyle yanıtladı:
“Tam olarak öyle olduğunu söyleyemeyiz çünkü iktidar meclisin mevcut halinden bile rahatsız. Örneğin, 128 milyar doların sorulması bile rahatsızlık yaratıyor. Meclisteki sesleri susturmaya, meclisi tek tip askeri bir kurum haline getirmeye çalışanlar, bunu başarmış olsalar bile meclisin varlığından her zaman rahatsız olurlar. Çünkü halen aykırı sesler çıkmaya devam eder.
“Bu bakımdan meclis halen değerlidir. Bugün de farklı sesler kendilerini ifade edebiliyorlar fakat tabii ki meclis bugün demokratik toplumun unsuru olmaktan ve denetlemekten ziyade, iktidarın, tek parti iktidarını tahkim eden, söylediklerini emir telakki eden bir yapıya sahip. Ama yine de toplum demokratikleştirilecekse sokakta verilen mücadelenin yansımalarından biri de mutlaka mecliste olacaktır.
“Bu sebeplerle seçimleri, meclisin demokratikleştirilmesini önemsemek, meclisteki farklı seslere sahip çıkmak, mecliste mücadele verenlere destek olmak gerekir. “Buradan bir şey çıkmaz” diyerek sırtımız dönmek doğru değil. Ama sokaktaki mücadeleyi büyütmedikçe, bu destek söylemden öteye gitmez. Aslolan sokaktaki demokratik muhalefeti büyütmektir, zaten meclis de bununla birlikte daha demokratik bir kurum olma yoluna girecektir.”
Y. Doğan Çetinkaya hakkında
Doç. Dr., Siyasi Tarih Anabilimdalı.
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. Boğaziçi Üniversitesi Tarih bölümünde ve Budapeşte’de Central European University’de iki yüksek lisans yaptı. Doktora derecesini Hollanda’daki Leiden Üniversitesi’nde aldı.
Halen İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğretim üyesi.
1908 Osmanlı Boykotu: Bir Toplumsal Hareketin Analizi (2004), The Young Turks and the Boycott Movement: Nationalism, Protest and the Working Classes in the Formation of Modern Turkey (2014), Osmanlı’yı Müslümanlaştırmak: Kitle Siyaseti, Toplumsal Sınıflar, Boykotlar ve Milli İktisat (1909- 1914) (2015), Gelecek 1917: Tarih, Devrim, Kültür (2018-Foti Benlisoy ile birlikte) adlı kitapları ve Toplumsal Hareketler: Tarih, Teori ve Deneyim (2008), Ortadoğu: Direniş, Devrim, Emperyalizm (2014), Tanzimat’tan Günümüze Türkiye İşçi Sınıfı Tarihi 1839-2014: Yeni Yaklaşımlar, Yeni Alanlar, Yeni Sorular (2015-Mehmet Ö. Alkan ile birlikte), 1917: Rusya’da Devrimde Devrim (2018- Mehmet Ö. Alkan ile birlikte) adlı derlemeleri yayımlandı.
Türkiye’nin toplumsal ve siyasal tarihi, toplumsal hareketler, Türk milliyetçiliği, Türkiye sol düşüncesi, Türkiye futbol tarihi ve sınıf hareketi üzerine yazdığı yazılar uluslararası ve ulusal dergi ve kitaplarda yayımlandı. (AS)