Türkiye 14 Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimine neredeyse hazır. 35 gün gibi kısa bir süre kalan seçimler Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek.
Cumhurbaşkanı adayları belli. Kemal Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce, Recep Tayyip Erdoğan ve Sinan Oğan.
Ancak partilerin milletvekili adayları henüz netlik kazanmış değil. Partiler milletvekili olabilmek için kendilerine başvuran kişilerden aday göstereceklerini Pazartesi gününe kadar Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) bildirmek zorundalar.
HDP'nin genel seçimlere listesinden gireceği Yeşil Sol Parti milletvekili adaylığı için geniş bir katılım elde etti. Başvuru yapanların sayısı 2 bin 783 kişi olarak açıklandı.
Suruç'ta eşi ve oğlunu kaybetmişti
Metin Kılıç bu kalabalık listedeki kişilerden sadece biri. Bilecik doğumlu bir Çerkes. Daha önce Kafkas Dernekleri Federasyonu'nun (KAFFED) genel başkan yardımcılığını yaptı. Suruç katliamında eşi Ferdane ve oğlu Nartan'ı kaybetti. Yıllar sonra vereceği röportajda "Dünyayı yakmamam için bir neden söyleyin bana" diyordu.
Katıldığı eylemde “Katil Erdoğan” sloganı attığı için polis evini bastı, Cumhurbaşkanına hakaretten yargılandı, ceza aldı. Kılıç daha önce de Meclis’e girmek için 2015’te ve 2018’de HDP’den aday olmuştu. Kılıç şimdi tekrar adaylık yarışında.
Meclis’te Çerkes temsiliyetinin önemli olduğunu düşünüyor. Meclis’e girmesi durumunda Çerkeslerin sorunlarını dile getireceğini ve Çerkes kimliğinin korunması için mücadele edeceğini söylüyor.
"Herkes Çerkeslerin sorunlarını göz ardı etti"
“Çerkeslerin çok ciddi sorunları var” diyen Kılıç, parlamentoya giren Çerkes milletvekillerini eleştiriyor:
“Çerkes olup parlamentoda yer alan vekiller şu ana kadar Çerkeslerin sorunlarını dile getirmediler. Bundan özellikle imtina ettiler. Çünkü kendi parti programlarında buna uygun düşen bir kelime bile yoktu. Bu nedenle Çerkes kimliği için bir çalışma yürütmeleri mümkün değildi.
"Ama HDP ve Yeşil Sol Parti içerisindeki program, halkların kendilerini, inançlarını olduğu gibi temsil etme ve ifade etme imkanı sağlıyor. Bugüne kadar da HDP içinde hep bu şekliyle yer aldık. Hem sosyalist kimliğimizle hem Çerkes kimliğimizle…”
Asimilasyon, anadil ve medyada temsiliyet…
Kılıç’a göre 2023 Türkiye’sinde Çerkeslerin ana sorunları üç başlıktan oluşuyor. Asimilasyon, anadil ve medyada temsiliyet:
“Biz kendi içimizde sorunlarımızı çok tartıştık, çok dillendirdik. Ama bu sorunlar maalesef dışarıya açılmadı. Anlatılmadı, anlatılamadı. Çerkeslerin kültürel yaşamına dair ciddi bir asimilasyon süreci yaşandı. Özellikle şehirleşmenin geliştiği 1960’lardan sonra… İlerleyen yıllarda da asimilasyon giderek hızlandı.
"Çerkeslerin kendi kültürlerini, kültürel değerlerini geleceğe taşıma noktasında ciddi endişeleri, kaygıları var. Mesela dil. Çerkes diliyle ilgili UNESCO'nun saptaması var. Dünyada, özellikle Türkiye'de yok olma sürecinde olan bir dil Çerkesce.
"Kendi kültürümüzün, birikimlerimizin geleceğe taşımasıyla ilgili devletin adım atması gerekiyor. Kültür Bakanlığının bu konuda bütçe ayırması, çalışma yürütmesi talebimiz var.
"Biz bu ülkede çalışıyor, ekonomisine, gelişmesine katkı sağlıyorsak bundan da Çerkesler olarak kendimize düşen payı, kültürümüzü geleceğe taşıma noktasında kullanmak istiyoruz.
"Çerkesler Osmanlı Rus Savaşı'ndan başlayarak Türkiye’nin kurtuluş mücadelesine kadar bu ülke için çok savaştılar. Kendi aramızda bir deyiş var: Atalarımız bu topraklar için ölürken Türkçe bilmiyorlardı ama biz şimdi ana dilimizi bilmiyoruz. Böyle bir gerçeklik…
"Biz bunun böyle sürmemesini, Çerkes kültürünün geleceğine dair ciddi problemlere karşı devletin adım atmasını, bütçeye ayırmasını, ana vatanla olan ilişkilerimizi geliştirme noktasında bize destek olmasını istiyoruz. Çerkes televizyon kanalı talep ediyoruz. Soykırımın tanınmasını istiyoruz. 21 Mayıs’ın sürgün ve soykırım günü olarak anılması ve tanınmasını istiyoruz. Ama taleplerimiz bugüne kadar hep reddedildi.”
Suruç’un öncesi ve sonrası
Kılıç ardından “Milletvekili adaylığınızda Suruç ve sonrasında yaşadıklarınız ne kadar etkili oldu” sorusuna ise şöyle yanıt veriyor:
“7 Haziran sürecinde de (2015) adaydım. Yine bugünle benzer Çerkes kimliğimle aday olmuştum. O dönemde eşim (Ferdane) HDP’nin parti meclisi üyesiydi üstelik. Yani o zamandan beri Çerkes kimliğimizle bu mücadelenin içerisinde yer aldık. Eşim de, ben de, çocuklarım da…
Yalnız Suruç adaylığım konusunda etkili değil. Suruç, tabii ki ben de çok önemli bir yerde.
Ama bu daha çok manevi bir ağırlıkta. Suruç dillendirildikçe neredeyse nefesim kesiliyor desem yeri vardır. Sesimin tonu bile değişiyor konu açıldığı zaman.
Uzun yıllar o konuya dair röportaj teklifleri, yayın teklifleri filan geldi. Ben hiçbirisini kabul etmedim. İlk defa geçtiğimiz sene Ankara'da bir etkinliğe çağırdılar. Orada konuşurken de ciddi oranda zorlandım. Aradan geçen 7-8 yılda ancak konuşabilir hale gelmeye başladım.
Halen günlük yaşantımda sürecin etkileri sürüyor. Biz dört kişilik bir aileydik. Şimdiden yalnız başıma kaldım. Evde köpeğimle birlikte yaşıyorum. Ciddi bir travma benim için.”
“20 yıldır inanılmaz bir talan var”
Kılıç, iktidarın mutlaka değişmesini gerektiğini düşünüyor. Bunu da “ülkenin geldiği koşullar” diyerek açıklıyor. Kılıç’a göre Türkiye 1980’lerden bu yana her alanda geriye gidiyor. “Öyle zorlaştı ki yaşam” diyor. “1980’lerden bugüne bir günde gelmedik” diyen Kılıç devam ediyor:
“Özellikle son 20 yılda Türkiye inanılmaz bir talan, soygun ve doğa katliamına maruz kaldı. Hak hukuk, adalet arayışları sonuçsuz kaldı. İnsanlar hakkında olur olmaz nedenlerden, çok göstermelik şeylerle gözaltına alınıp, davalar açılıp, tutuklandılar. Hapislerde yattılar.
Ekonominin geldiği boyutu söylemeye gerek var mı bilmiyorum. Sokakta herhangi birisini çevirdiğimizde mevcut ekonomik koşullardan yakınmayan yoktur. Üst gelir grubundakilerin bile şikayetçi olduğunu bir dönem yaşanıyor.
İnsanların bugün aldığını yarın aynı fiyata alması mümkün değil. Küçük esnaf aynı durumda, çalışan aynı durumda, işveren aynı durumda. Ama Türkiye'de 5’li çetenin halkalarının, diğer menfaat gruplarının keyfi yerinde. Milyar dolarlarla oynayanlar servetlerine servet katıyorlar.
Son iki yılda bile bankalar karlarını 4-5 kat arttırmış durumdayken işçilerin alım gücü yarı yarıya erimiş durumda.”
(HA)