Ceylanpınar Tarım İşletmesi'nde süt sağımında çalışan işçileri taşıyan kamyon, işletmenin sınırları içindeki köprüyü geçerken devrilmiş, dokuzu kadın on işçi sulara kapılarak boğulmuştu.
İşçiler arasında 10, 12 yaşında çocuklar, üç de hamile kadın vardı... Hacer, Hatun ve Zehra Kaya, Fidan Elma, Halil, Anut ve Emine Ete, Naile Çorak, Fatma Merç, Hulfa Ayberk .
Artık yoklar. Çocuk işçinin, hem de bir devlet kurumunun sınırları içinde çalıştırılmasına Devrim İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) dışında pek tepki gösteren olmadı.
Köprünün neden çöktüğü, neden servis olarak kamyon kullanıldığı tartışılmadı. Kazanın asıl sorumlusunun özelleştirme, taşeronlaştırma olduğu da göz ardı edildi.
Oysa birkaç hafta sonra İstanbul'da bir kanalizasyon çukuruna düşerek ölen Dilara D 'nin arkasından hem müteahhitlerin sorumluluğu tartışıldı hem de İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) yöneticilerinin istifası istendi.
Elbette acı ölçülemez, ama Ceylanpınarlılar da, kazada ölen çocuk ve kadınlar da bu sonu hak etmemişti. Orada da sorunun ana nedeni özelleştirmeydi.
İşte TİGEM 'in (Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü) Ceylanpınar işletmesinde yaşananlar, çocuk işçilerin, emeklilerin, ölenlerin yakınlarının, Ceylanpınarlıların, CHP Şanlıurfa Milletvekili Vedat Melik 'in anlattıkları ve TİGEM yöneticilerinin yanıtları...
"Suçlu biz değiliz, özelleştirme"
Ceylanpınar'da ölenlerin yakınları ve bölge halkı kazadan özelleştirme politikalarını, sağlam bir köprü yapmadığı halde geçişi engellemeyen TİGEM'i ve müteahhidi suçluyorlar.
TİGEM yöneticilerine göre suçlu şoför. Çocuk işçi çalıştırmanın sorumluluğunu ise kimse üstlenmiyor. Ölenlerden Hulfa 11, Anut 12 yaşındaydı...
O gün, (7 Şubat 2007 Çarşamba) her zamanki gibi, sabah beş buçukta uyandı Anut . Giyinip kapının önüne çıktı. Amcası Halil Ete kamyonu çalıştırmış, yengesi Fatma da yanına oturmuştu.
Anut, kasaya tırmandı, bir köşeye büzüldü. Halil, Adana Mahallesi'nin sokak aralarında gezdirdi, 63 SE 107 plakalı kamyonu. Süt sağım işinde çalışan işçiler birer ikişer doluştular kasaya. 11 yaşındaki Hulfa , Anut'un yanına süzüldü... Ne de olsa yaşıtı sayılırdı, kendisinden sadece bir yaş büyüktü, 12'sindeydi.
Kamyon mahalleden çıkıp TİGEM'in kapısına geldi. Güvenlik görevlileri şöyle bir göz atıp, Halil'le selamlaşıp yol verdiler. Halil kamyonu süt sağım tesislerine en yakın yola sürdü. Bildiği yoldu, gece gelen suyun Çırpı Deresi'nin üzerindeki köprüyü kapatmasına aldırmadı, gözü kapalı bile vursa yola, karşıya geçerdi. Tam köprünün yarısına gelmişti ki, kamyon burun üstü dereye çakıldı, köprü çökmüştü.
Yana devrilen kasadaki çoğu kadın 41 kişi suya düştü. Halil karısını, birkaç kadını kurtarıp yukarıya, kasanın üzerine taşıdı. Kendisi de çıkıyordu ki, Anut'un "Amca beni kurtar" diyen sesini duydu. Yeniden suya atladı. Kadınların çığlıkları arasında, birlikte sürüklenip kayboldular...
Yasalar Hiçe Sayılıyor
Çocuk işçi çalıştırmaktan kim sorumlu? Peki, bu kazanın sorumlusu kim? İlk suçlanan, sağım işini alan müteahhit Hamdiağaoğulları şirketinin sahibi Celal Ulukaya oldu. "Dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu ölüme sebebiyetten" tutuklandı, dört-beş gün sonra salıverildi.
TİGEM Genel Müdürü İsmail Hakkı Sayın kazadan hemen sonra yaptığı açıklamada, müteahhidin bir buçuk yıl önce Ceylanpınar İşletmesi tarafından işçilerin üstü açık kamyonla taşınmaması için uyarıldığını söyledi.
TBMM'de bir konuşma yapan CHP Şanlıurfa Milletvekili Vedat Melik "Bu işçiler karşıya geçip eğer bir ton süt sağabilmiş olsalardı, toplam 140 YTL elde edeceklerdi ki, bu da kişi başına günlük 3.5 YTL yevmiyeye eşittir.
Bu rakam, o gün toplanan süt miktarı 140 lirayla çarpılarak, çalışan işçi sayısına bölünerek bulunuyor. Son iki güne kadar hiçbirinin sigortası dahi yoktu. Kısacası çalıştırılma koşulları ülkemizdeki birçok yasaya aykırıdır" dedi.
Yetkililer Birbirine Atıyor
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker ise Melik'e yanıt verirken önce kamyonun şoförünü suçladı. Bakan, taşeron firmanın 2001'de TİGEM'le on yıllığına koyun sütünü almak üzere sözleşme yaptığını, sütü aldıktan sonra fabrikasında işlediğini ve ihraç ettiğini söyledi.
Çocuk işçilerin çalıştırılması konusunda ise şu yanıtı verdi:
"Bu firmanın sahibi tarım işletmesinin bir müşterisi. Eğer hizmet alımı şeklinde bir işlem olmuş olsaydı, bu takdirde, biz işletme olarak çalıştırılan işçilerin sigorta ve yaş durumu, yasalara göre çalıştırılıp çalıştırılmadığı konusunda söz sahibi olurduk". TİGEM Genel Müdürü Sayın ise konuşma isteğimize olumlu yanıt vermedi.
Tarımsal Üretim Daire Başkanı Hüsamettin Bakla, kazayla ilgili soruşturma açılıp açılmadığı sorusunu "Uygulamayı bize verilen yasalar çerçevesinde yaparız" diye yanıtladı, "her aşamasını ne şekilde kontrol edeceksek, ediyoruz. Onun dışında bir şey yapamayız" .
Çocuk işçi çalıştırılmasının yasaklanıp yasaklanmadığı konusunda ise hukuk dairesini adres gösterdi. Daire yetkilisi ise basına bir açıklama yapma yetkilerinin olmadığını söylemekle yetindi.
Vatandaştan yana davranılmıyor
TİGEM'i "ana işveren" olarak tanımlayıp kazada suçlu gören CHP Milletvekili Melik, sadece tazminat davasıyla yetinilmemesi gerektiğini, ortada cezai bir durumun olduğunu düşünüyor.
Önceki yıl da çiftlik içinde kendisine baraka yapan bir göçerin çiftliğin bekçileri tarafından öldürüldüğünü, tanıkların başka işletmelere sürülerek, kullanılan silahın ve merminin belli olmasına rağmen katilin salıverildiğini söyleyerek, kurumun da adliyenin de vatandaştan yana davranmadığını vurguluyor.
Melik, namus cinayetlerinin, kız çocuklarının okula gönderilmemesinin arkasında da bu anlayışın sonuçlarının yattığını savunuyor. Belediye Başkanı İsmail Arslan'ın canla başla çalıştığını, kazada da ölenlerin yakınlarının yanında olduğunu, cenazelerin kaldırılmasını üstlendiğini, partisi nedeniyle yalnız bırakıldığını da sözlerine ekliyor
İşçi taşımacaılığı Taşeronda, Taşeron daha fazla kar peşinde
Feride 'nin lakabı hayalet, çünkü kimse onun kadar hızlı süt sağamıyor. Onlarca göz dikkat kesilse de, koyunun memelerini ne zaman eline aldığı, nasıl sağdığı fark edilemiyor.
Feride 12 yaşında. Yüzünü soğuktan bir tek gözlerini açıkta bırakan puşiyle koruyor. Eldiven avuç içlerini ısıtıyor, ama parmak uçları mosmor...
Sızlıyor mu, söylemiyor, gülüveriyor. Feride'nin doldurduğu kovayı Emine tenekeye boşaltıp tankere taşıyor. Teneke, Emine'nin yaşı kadar, yani on kilo süt alıyor.
Galatasaray eşofmanlı Fatma ise sıranın kendisine gelmesini bekliyor, onun yaşı ise 13. Anu t'la Hulfa 'nın da işleri buydu, yani ölmeden önce...
İşçilerin hiçbiri onların adlarını ağzına almıyor, çamuru, molalarda bekledikleri, içinde bir soba, birkaç minder olan çadırları, çamura bulanmış ayaklarını, morarmış ellerini gösterip "Gör halimizi, yaz bunları" derken...
Belki de kazanın hiçbir şey değiştirmemiş olmasından bu suskunluk, hâlâ on yaşındaki çocukların çalıştırılıyor olmasından, çöken köprü tümüyle yok edileceğine, yine toprakla doldurularak adamakıllı bir köprüymüş süsü verilmesinden.
İhtimal "yasak" tabelasına rağmen havalar biraz ısınıp, toprak kuruduğunda yine o köprüyü kullanacak servisler.
İşçi sayısı azaldı
Bir köprü daha var, on kilometre ileride, ama işçi taşımacılığı da taşeronda. Taşeron ise daha fazla kâr peşinde. Kazanın, işçilerin huzursuzluğunun nedeni de işte bu, özelleştirme. Çiftlikte bugün TİGEM'in kadrosunda çalışan işçi sayısı 1235.
1986-88 arasında çiftlikte çalışan SHP İlçe Başkanı Cahit Karav, o yıllarda kadrolu 5500 işçi olduğunu söylüyor.
90'lı yıllarda çalışan işçilerin aklında kalan rakam ise 4500. Bu, yıllar içinde kamu işçisi sayısının nasıl yavaş yavaş azaltıldığını gösteriyor. Yevmiyeli çalışanların sayısı, TİGEM'in 2005 kayıtlarında 183.743 olarak gözüküyor ama aynı işçi hem süt sağımında, hem çapada, hem fıstık toplamada çalıştığı için bu gerçek rakamı değil, yevmiyeyi anlatıyor.
Taşeronun işçi nakliyesini işletmeden kaça aldığı, muhammen bedelin ne olduğu da belli değil. Ne işçiler, ne sendika ne de CHP'li milletvekili Vedat Melik bu rakamı öğrenebiliyor.
İşi bilenlerin yol, aracın türü, yıpranma payı, sürücü gideri göz önüne alındığında, kazada devrilen kamyonet için belirledikleri rakam 100 YTL.
Taşeronun işi aldığı rakam ise 36 YTL. Bu rakam servis otobüs olduğu takdirde 45 YTL'ye çıkıyor. İşte bu yüzden de taşeron, kamyoneti kullanmayı yeğliyor.
İşçilerin anlattığına göre kaza günü kamyonette 41 kişi olmasının nedeni, yağmur yağdığı için az kişinin çalışmaya gitmesi. Havanın iyi olduğu zamanlarda kamyonete 70, hatta 80 kişinin bindiği oluyormuş.
Kazadan sonra kamyonetler servisten çekilmiş, şimdi küçük otobüsler kullanılıyor. Kazada devrilen kamyon mu? Üzerinde "Yakamozsun sen" yazıyor.
Şimdi, bir sokak arasında çalışır durumda bekliyor. Etrafında oynayan, işletmeye alınma yaşını bekleyen çocuklar, "Çalışıyor" diyorlar, "Bir iki homurdanıyor, ama hareket ediyor"...
Kazadan İki Hafta Sonra Konulan Uyarı Levhası
Cep telefonu olanlar yakınlarını aradı. Kısa sürede kaza yerinde toplanan Ceylanpınarlılar, iç lastikle, iple, suda sürüklenmeden kalmayı başaranları kurtardılar.
On kişi kayıptı, kurtarma ekiplerinin cesetleri bulması üç gün sürdü. Kazadan iki hafta sonra köprü toprakla dolduruldu, girişine de tabela asıldı: Bu yola girmek tehlikeli ve yasaktır!
Şimdi o tabelanın önündeyiz. Belli, henüz yağmur, kar geçirmemiş, yeni, yazı ise hayli uzaktan okunacak kadar büyük...
Köprü de yeni toprak doldurulmuş, düzleştirilmiş... Çekilen sulardan arta kalanlar görünüyor derede, çöpler, ağaç dalları, bir de köprünün, daha doğrusu toprak yığınının altından geçen kanalizasyon boruları.
Şoförümüz "Ben geçerim buradan" diyor "Şimdi öbür köprüyü kullanıp zaman kaybetmeyelim" . Lastik izlerinden belli, daha önce de geçenler olmuş...
Tedirginiz, yolun tam ortasına geldiğimizde, daha ölümlerinin üzerinden 40 gün geçmemiş çocukların, genç kadınların çığlıkları vuruyor kulaklarımıza, "Yetiş baba", "Amca beni kurtar"... Şoförün gözleri dolu dolu. Ölenler arasında akrabaları var, şoför Halil de arkadaşı.
Karşıdayız. Uçsuz bucaksız bir arazi, Türkiye'nin en büyük çiftliği, Ceylanpınar Tarım İşletmesi. TİGEM yetkililerine bakılırsa, SSCB parçalanıp da kolhoz ve sovhozlar kapatılalı beri dünyanın da en büyüğü. Arazi 1 milyon 764.5 dekar, 1.5 milyon dekarında tarım yapılıyor.
Bu, TİGEM'in toplam arazisinin yüzde 47'sine denk düşen bir rakam.
İstikametimizde süt sağma tesisleri var, çünkü devrilen kamyon bu tesislere işçi taşıyordu.
Çok uzaktan sürüler görülüyor, yaklaştıkça da tesisler. Daha doğrusu adı tesis olan, bir çatı, çatının altında sağılacak koyunların içine alındığı kafes. Çitle çevrili alana alınan sürünün arasındaki üç kişinin işi, koyunları bu kafeslere doğru sürüklemek.
Sağıcı, kafese giren koyunun arkasından kapıyı indiriyor, memelerine asılıyor... Bir sağım, dört buçuk beş dakika sürüyor. Kovalar dolduğunda bir başka işçi gelip sütü tenekeye, tenekeyi de tankere boşaltıyor...
Dünyanın en büyük tarım işletmesi
Ceylanpınar Tarım İşletmesi, 1943 yılında, İkinci Dünya Savaşı'nın ortalarında kuruldu. Başta küçük bir grup amirliğiyken zamanla büyüdü, üretim konuları da, alanı da genişledi.
Buğday, mercimek, pamuk, mısır, ayçiçeği, yonca, fiğ, antepfıstığı, nar, armut, badem üretimi yapılan işletmede, damızlık sığır ve koyun ile süt ve peynir tesisleri de bulunuyor.
Yabancı Şirketlerin İlgisi
TİGEM özelleştirmeler gündeme geldiğinde birinci derecede öncelikli KİT olarak değerlendirildi.
2000'de özelleştirme kararı alındı, ancak dönemin yöneticileri tarafından bunun bir özelleştirme değil, özel sektöre "kiralama" olarak görülmesi istendi. Şarık Tara, Ceylanpınar işletmesinin yabancılara verilmesinin yararlı olacağını savundu.
Ancak çiftlik, sınıra yakınlığı nedeniyle kiralama kapsamı dışında bırakıldı, faaliyetlerin büyük bölümü taşeronlara devredildi. 2004'ü 3.4 milyon YTL kârla kapatan TİGEM'e yabancı şirketlerin ilgisi sürdü. TBMM'de soru önergelerine de yol açan bu ilgide büyük pay İsrail'e ait. (BG/NZ)