Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi çerçevesinde, 18 Temmuz Pazar günü Dolmabahçe'deki Başkanlık Ofisi'nde gerçekleştireceği toplantıya katılacaklarını açıklayan Çiğdem Aydın ve Nebahat Akkoç, demokratikleşme ve cinsiyet eşitliği konularının birbirinden ayrı düşünülemeyeceği görüşünde.
Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KA.DER) Başkanı Aydın, "Herkesin demokratik yurttaşlık haklarının kullanılması için güçlendirilmesi gerek" diyor. Diyarbakır KAMER'den Akkoç ise bölgedeki kadın örgütlerinin talep ve önerilerini bir rapor halinde Başbakan'a sunmaya hazırlanıyor.
Aydın: Kadınları güçlendirmeden demokratik açılım imkânsız
- Öneri ve taleplerimiz KA.DER'in her zaman çalıştığı konular doğrultusunda kota, kadınların siyasi temsili ve kadınlara yatırım hakkında olacak.
- Kadınların eğitimine, yoksulluğuna, yoksunluğuna, işsizliğine çare bulmak; yatırımları bu anlamda da değerlendirmek önemli bir ihtiyaç.
- Herkesin demokratik yurttaşlık haklarının kullanılması anlamında güçlendirilmesini; kadınların toplumsal hayata katılımını sağlamak gerekiyor.
- Siyasette eşit temsil, toplumsal hayata eşit katılım gibi olguların Güneydoğu Anadolu'da daha da fazla desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Kadınları güçlendirmeden demokratik açılım yapmanın imkânı yok.
Akkoç: Şiddet ve demokratikleşme yan yana durmaz
- Son zamanlarda, kadın sorununa ve cinsiyet eşitliğine yönelik politikalara vurgu yaparken "kadını güçlendirmek" yerine "aileyi güçlendirmek"ten; "kadına yönelik şiddet" yerine "aileye yönelik şiddet"ten söz eden bir dil kullanılıyor. Bunun yanlışlığına dikkat çekeceğiz.
- Bölgede kadın kuruluşlarının çalışmaları çok zorlaştırılıyor. Kamu görevlilerinin toplumsal cinsiyet farkındalığının ve duyarlılığının yetersiz olması, başbakanlığın çıkardığı genelgelerin hayata geçmesini engelleyen etmenlerden birisi. Meseleyi anlamadıkları için kadın kuruluşlarının karşısına çeşitli güçlükler çıkarabiliyorlar. Dolayısıyla kaynak bulmakta önemli güçlükler yaşıyoruz.
- Bölgede sadece iki tane sığınma evi var. Genellikle huzurevleri geçici sığınaklar olarak kullanılıyor ve bunun pek çok sakıncası var.
- Kürt sorunu askeri tedbirlerle çözülemez. Şiddetin Türkiye'de yarattığı hasar çok büyük. Aile içi şiddet ve bütün şiddet türleri birbirleriyle bağlantılı. Şiddet ve demokratikleşme yan yana duramaz.
- Dil konusunda KAMER'in politikasını savunacağım: Çok dilli eğitim, dünyanın bazı ülkelerinde başarıyla uygulanıyor. Türkiye'de iddia edildiğinin aksine ayrıştırıcı değil, birleştirici bir işlev görüyor. (BB)