Van Kadın Derneği'nden Zozan Özgökçe, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi" çerçevesinde 18 Temmuz'da Dolmabahçe'deki Başkanlık Ofisi'nde gerçekleştireceği toplantıya katılacağını açıkladı.
Van'daki kadın örgütlerinin öneri ve taleplerini içeren bir raporu Başbakan Erdoğan'a ileteceklerini açıklayan Özgökçe, "Temel ihtiyacımız, kendimizi bu ülkenin eşit yurttaşları olarak hissedebilmemiz. En temel beklentimiz ise bu meseleyi konuşma düzleminin değişmesi. Daha olumlu bir zeminde, mantıklı ve uygar çözüm olasılıkları var" diye konuştu.
"Gerginlik tırmanınca başvurular yüzde 50 azaldı"
Özgökçe'nin bianet'e açıklaması, özetle şöyle:
"Hiçbir hak mücadelesi için ve toplumun refahı için silah bir çözüm olamaz. Her gün üç kadın öldüğüne göre, biz de bir çete kurup erkekleri mi öldürelim? Bu noktada en temel beklentimiz, bu meseleyi konuşma düzleminin değişmesi. Daha olumlu bir zeminde, mantıklı ve uygar çözüm olasılıkları var.
Bu bir 'terör meselesi' değil. Hayatımızı, yaşamamızı etkileyen, aile içi şiddetin çözülmesini engelleyen bir olgudan söz ediyoruz. 2009 çok gergin bir yıl olduğu için VAKAD'a başvurular yüzde 50 azaldı. Kadınlar Kürt sorunu çözülmediği için kendi sorunlarını önceleyemiyorlar.
"Demokratik açılım hayatımıza yansımadı"
Kürtlerin kültürünü ve dilini tanıyan, insanca yaşamını kolaylaştıran fiili adımlar görmek istiyoruz. Demokratik açılım ne zamandır konuşuluyor ama bizim yaşamımıza hiçbir şey yansımadı. Aksine daha çok gerildik, kutuplaştık.
Çeşitli önerilerimiz var. Ancak en temel önerimiz, eğitim sisteminden başlayarak Türkiye'nin topyekûn, bir tek bir toplum olmadığının kabulü. Türkiye toplumunun farklı dil, din, millet ve halklardan oluştuğunu öğrencilere küçük yaşlarından itibaren öğretmek çok önemli.
Avrupa'da bunun çok güzel örnekleri, çok dilli okullar var. Okul kitaplarında Musevi, Ermeni, Kürt isimlerinin de yer alması, ders kitaplarının farklı kültürleri yok saymadan hazırlanması gerek.
"Birbirimizi tanımaya ihtiyacımız var"
36 yaşımdayım. Zozan, bölgemizde Ayşe, Fatma gibi sıradan, çok kullanılan bir isim. Ancak Türkiye'nin batısında ismimi her söylediğimde büyük bir şaşkınlıkla karşılanıyorum. Bu birbirimize ne kadar yabancı olduğumuzun da bir göstergesi. Birbirimizi tanıyabilmemiz için fiili adımlar atılması gerek.
Okula başladığım ilk üç yıl, Türkçe'yi 'okul dili' olarak algılıyordum. Kürt kadınlarının eğitimleri ve dilleri bakımından farklı özellikleri var. Kamusal hayatın buna göre düzenlenmesi, bu travmaların yaşanmaması gerekiyor.
Cezaevlerinde tutulan çocukların mağduriyetlerinin, yargı sistemindeki adaletsizliklerin giderilmesi çok önemli.
Temel ihtiyacımız, kendimizi bu ülkenin eşit yurttaşları olarak hissedebilmemiz." (BB)