Edirne'dan Hakkari'ye, Kürdü, Türkü, başı örtülüsü, açığı her kesimden kadın, Kadın Merkezi'nin (KAMER) "Haklı Şiddet Yoktur" paneli vesilesiyle, farklı şehirlerdeki hemcinslerini tanımak ve deneyimlerini paylaşmak için Diyarbakır'da toplandı.
Panelin içeriği, sadece kadın şiddeti değil, hayatın her alanında aynı kaynaktan beslenen şiddetin her türlüsüne hayır diyen sunumlardan oluştu.
KAMER Başkanı Nebahat Akkoç, açılış konuşmasında, Başbakan'ın Dersim özrünün ne kadar cesurca olduğunu ancak aynı cesareti şimdiki çatışmayı çözmesi için de göstermesi gerektiğini söylerken, "Haklı Şiddet Yoktur"u şu cümleyle özetledi:
"Bir kadının öldürülmesini engellemeye çalışırken, günde bir asker, bir gerilla ailesinin taziyesine gidiyorum.”
Panelde söz alan her kadın KAMER'in farkındalık toplantılarından sonra hayatlarının ne kadar değiştiğini söyledi.
Akşam yemeğinde Bandırma, Antep, Hakkarı, Hatay, Kars, Trabzon, Erzurum'dan gelen kadınların ağzından toplantının ayrıntılarını dinledim.
Diyarbakır'da 14 yıl önce kurulan ve kendi deyişleriyle, demir ağlarla yurdun dört bir yanını saran KAMER, 23 ilde 300 bin kadına ulaşmış.
Artık herhangi bir şehirde, kadınlar örgütlenmek istedikleri an KAMER'in kapısını çalıyor.
Farkındalık toplatısında, KAMER'den tecrübeli birinin moderatörlüğünde, birbirini tanımayan kadınlar, erkek egemen sistemin hayatlarını baştan aşağı saran sıkıntılarını anlatıyor.
Tanımadıkları insanlar arasında, yaşadıkları fiziksel ve duygusal erkek şiddetini, hemen anlatamayan kadınlar, sorunların ortaklığını gördükçe "kendilerine bile itiraf edemediklerini" ortaya döküyorlar.
Toplantıları "Bir tür terapi gibi" tanımlayan kadınlar, paylaştıkça değişen hayatlarını şu cümlelerle ifade ediyor:
"Eskiden;
Erkekler geçerken yol verirdim; şimdi dümdüz yürüyorum.
Ayrımcılığa uğradığım için çok öfkeliydim; öfkemi dindirmeyi öğrendim.
Adımın anlamını bilmiyordum; adım ne güzelmiş diyorum.
Şiddet gördüğümü ve uyguladığımı bilmiyordum; şiddetin sadece fiziksel olmadığını öğrendim.
Kızıma kırılacak bir cammış gibi davranırdım; şimdi bırakıyorum düşsün ve kalkmayı öğrensin."
***
Kadınlar kendilerinin "farkına" vardıktan sonra "Peki şimdi ne yapabiliriz" deyip, harekete geçiyor ve kadın merkezlerini kuruyor.
Manisa kadın kooperatifi'nden bir kadın eşinden şiddet gören başka bir kadının, “kocam yetmedi oğlumdan da şiddet gördüm” demesi üzerine ne yapacağını bilmez haldeyken KAMER’i bulduğunu söylüyor.
Başka bir kadın ise belediyenin kendilerine ancak iki kadın öldürüldükten sonar destek sözü verdiğinden yakınıyor.
Sofrada, kentlerinde henüz danışma merkezini kuramamış kadınlar, nereden fon alınır, sürdürülebilirliği nasıl sağlanır, soruları etrafında hummalı konuşmalar yaparken, Kürtçe ve Türkçe müzik başladı.
Kadınlar hep bir ağızdan şarkılar söyleyip oynarken, herkesin aklından "Hayalimdeki ülke böyle” cümlesi geçer gibiydi.
Kadınların yükü, her yerde, en az Diyarbakır'ın surlarını ve karpuzunu omzunda taşıyan "Ne Mutlu Türküm diyene" tabelası kadar ağır, azmi ise barışı bile getirecek kadar kuvvetli.
Havaalanına giderken taksi şoförü, kentiyle ilgili izlenimlerimizi alırken, "Memleketimiz güzeldir ama işte..." diyor; galiba Diyarbakır'da bu cümleyi etmeyen taksici yok.
Diyarbakırlı taksiciler ne zaman "ama"sız, "Memleketimiz güzeldir" demenin haklı keyfini yaşayacak? (NV)