İzmir’de yaşanan depremde Baro’ya kayıtlı avukatlar Ferda Murat Duman, Birgül Pandal, Ekrem Özgür Duman ile Salim Şirin'in kızı İpek Şirin hayatını kaybetti. Bayraklı Adliyesi olarak da bilinen “İzmir Adalet Sarayı”, İzmir depreminden en çok etkilenen ilçelerden biri olan Bayraklı’da. İzmir Barosu’na kayıtlı çoğu avukatın ofisi bu bölgede olduğu kadar, evleri de burada.
İzmir Barosu ise yaşadıkları yıkıma rağmen çalışmalarına ve dayanışma ağlarını örmeye devam ediyor. Konuyla ilgili İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Baran Selanik’le, İzmir depreminden en çok etkilenen meslek gruplarından biri olan avukatlar özelinde İzmir Barosu’nun neler yaptığını, hangi dayanışma ağlarını örgütlediğini ve sahada karşılaştıkları zorlukları konuştuk.
Kriz merkezi: Baro Bahçe
İzmir Barosu olarak depremden sonra oluşturduğunuz dayanışma ağı neleri kapsıyor?
Öncelikli olarak depremden sonra ofis veya ev ihtiyacı olan meslektaşlarımız için destek hattı kurduk. Yine 30 Ekim’den itibaren “Baro Bahçe”yi meslektaşlarımızın ve yurttaşlarımızın kullanımı için 24 saat boyunca açık tuttuk. Ama 10. günün sonunda kapatmak zorunda kaldık. Çünkü o bölgede de ağır hasarlı binaların yıkımına başlandı. Yıkım bittikten sonra bu alandaki çalışmalarımıza devam edeceğiz. Baro Bahçe aslında bir sosyal tesisti. Depremden sonra ise deprem bölgesindeki parkın hemen içinde kalmış oldu.
Haliyle Baro Bahçe’yi doğrudan kriz merkezine çevirdik. Gün boyu çay ve çorba servisi yapıldı. Baromuz tarafından kurdurulan seyyar tuvaletler kullanıma açıldı. Deprem nedeniyle geçici iş göremezlik durumuna gelen ve TBB Sosyal Dayanışma ve Yardım Fonu'ndan yararlanma hakkı bulunan meslektaşlarımızın faydalanması adına hem gönüllüler hem de ihtiyaç sahipleri için bir destek hattı kurduk.
Büro paylaşımı
Depremde ofisleri ve evleri kullanılamayacak duruma gelen meslektaşlarımızla dayanışmak için “Büromu Paylaşıyorum” ve “Evimi Paylaşıyorum” uygulamaları başlatıldı. Bu uygulamalara sitemizden ulaşmak mümkün. Uygulamada bu dayanışmaya ihtiyaç duyanlar yazışıyor ve diğer meslektaşlarımızla eşleşiyorlar.
Aynı şekilde mesleki hattı düzenleyen çalışmalardan bahsetmek gerekirse e-imza sisteminin İzmir özelinde açılmasını sağladık. Ofislerindeki hasar nedeniyle e-imzalarına ulaşamayan meslektaşlarımız için e-imza üretimi ve teslimi Baro Bahçe’de kurulan kriz masasında düzenlenmeye başlandı. e-imza sürücülerinin ve UYAP programlarının kurulması için gerekli teknik desteğe uzaktan erişilmesi sağlandı.
Baro Bahçe’de kurulan güvenli bölgede sahra çadırları içinde avukat çalışma alanları oluşturuldu; bu alanlar bilgisayar ve yazıcılarla donatıldı, internet erişimi sağlandı. Bunların yanı sıra depremden etkilenen meslektaşlarımıza yönelik gönüllü psikososyal destek çalışması yapılması için Türk Psikologlar Derneği’ne Baro Bahçe’de çadır tahsis edildi ve meslektaşlarımızın bu hizmetten yararlanması sağlandı. Tüm bu süreçlerde de İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Bayraklı Belediyesi, TMMOB ve İnşaat Mühendisleri Odası’yla ayrı ayrı görüşerek halkın ihtiyaçlarını gidermeye çalıştık.
Peki örgütlediğiniz bir bağış kampanyası var mı?
Ayni yardım olarak yok. Bunun zaten Belediye üzerinden yürütülmesinin daha doğru olduğunu düşünüyoruz ama nakdi yardım olarak bir duyurumuz oldu evet. Az önce de belirttiğim gibi pek çok meslektaşımızın ofisi ve evi kullanılabilecek durumda değil. Dolayısıyla meslektaşlarımızın çalışabileceği ve baro nezdinde geçici büroların kurulması, acil ihtiyaçlarının karşılanması için nakdi yardımın büyük önemi olduğuna inanıyoruz. Dağıtım kriterleri ileride belirlenmek üzere İzmir Barosu Vakfı’na gönderilen bağışları bu doğrultuda kabul ediyoruz.
500 ağır hasarlı büro
Depremden en çok etkilenen meslek gruplarından biri şüphesiz avukatlar oldu. Bunun somut nedeni neydi?
Evet, deprem doğrudan doğruya avukatları etkiledi. Çünkü “İzmir Adalet Sarayı” olarak geçen büyük adliye Bayraklı’da. Dolayısıyla bu bölge avukatların hem çalışma hem de yaşam alanı. Çoğu arkadaşımızın ofisi burada olduğu gibi evi de burada. Biz şu ana dek toplamda 550 ağır hasarlı ofis bildirimi, 1000’i aşan ise “Benim ofisimde, evimde hasar var” diyen bildirim aldık.
20 konteyner büro
Adliye keza aynı durumda. Bir inşaat alanını andırıyor, süren tadilatlardan dolayı. Bizler adliyeye girmenin hâlâ güvenli olmadığını düşünüyoruz. Adliye içindeki adli yardım, kadın ve çocuk hakları merkezleri gibi birimlerimizin de faaliyetlerine devam etmesi gerektiğini biliyoruz. Bu nedenle 20’ye yakın konteyner büro kurduk. Bunların içini çalışma alanları haline getirdik, getirmeye de devam ediyoruz. Ve yine adliyeye yakın olması hem meslektaşlarımız hem de halk açısından büyük kolaylık olacak. Muhtemelen bu kış böyle devam edeceğiz çalışmalarımıza. En azından adliye normale dönene kadar.
Şu an sahadaki durumu nasıl gözlemliyorsunuz?
İlk 10 gün boyunca ciddi bir yıkım vardı burada. Şu an biraz daha normalleşti durum herkes için. Başlangıçta çok fazla çadır kuruldu hem belediye hem de AFAD tarafından. Şimdiyse küçük boyuttaki çadırları toplayarak büyük alanlara aktarıyorlar. Bunun biz de daha yararlı olduğunu düşünüyoruz ancak Belediye eliyle yapıldığı sürece. Aksi durumda bir kaos söz konusu oluyor. AFAD’ın bu konuda biraz eksik kaldığını da gözlemliyor zaten alandaki insanlar. Şu anda daha derli bir durum mevcut.
Valilik engelliyor
Sahada veya organizasyonlarda yaşadığınız sorunlar nelerdir?
Bildiğimiz kadarıyla şu an İzmir genelinde 1300 çadır var. Bunlar ağırlıklı olarak depremin en çok etkilediği Bornova ve Bayraklı sınırlarında. Ama insanlar yavaş yavaş İBB’nin tahsis ettiği binalara geçmeye başladılar. Tabii sınırlı sayıda insandan bahsediyorum. En büyük sorunumuz ise Valiliğin, demokratik kitle örgütlerinin yapmak istediği yardımlara ve düzenlemek istediği dayanışma kampanyalarına engel olması. Buna ciddi bir şekilde müdahale var.
Örneğin geçen hafta demokratik kitle örgütlerini alandan çıkardılar ve hepsinin stantlarını kaldırdılar. Bu müdahaleler hepimizin de bildiği gibi halka erişimi kısıtlıyor ve bunun aşılması gibi bir gündem gördüğümüz kadarıyla yok. Ancak yine biliyoruz ki geçen hafta o stantlar kaldırılırken Deniz Feneri ve İHH gibi derneklerin stantları duruyordu. Hatta öyle ki, ilk zamanlar enkazların yakınlarına kadar gelip açtılar bu dernekler bu stantları. Sorun sadece sol-sosyalist kurumların, örgütlerin stant açması mı?
"Mucize çocuk fotoğrafları" uygun değil
Son olarak, deprem sonrasında enkaz altından çıkarılan çocuklar kadar kurulan oyun alanlarında dahi yüzleri açık bir şekilde fotoğrafları çekilerek çocukların istismar edildiklerine tanıklık ettik. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz?
Biz Baro olarak “unutulma hakkı” hiçe sayılarak deprem travması yaşamış çocukların fotoğraflarının paylaşılması dolayısıyla çocukların ihmal ve istismar edildiğine ve açık bir şekilde suç işlendiğine dair bir duyuru yayınladık. Depremden sonra hazırlanan haber içeriklerini ve sosyal medya paylaşımlarını kaygıyla takip ettiğimizi dile getirdik. Öyle ki, travmaya uğramış çocukların görsellerinin simgeleştirildiğini dahi gördük.
Deprem nedeniyle çocukların desteklenmeye ihtiyacı varken bu görsellerin, siyasiler tarafından “mucize” adı altında, onların yaşadıkları travmanın asıl sorumlularını gizlemeye araç olarak kullanılmasında korunan hiçbir menfaat veya kamu yararı bulunmuyor. Dolayısıyla, yaşanan ihmalkârlıkların “normalleştirilmesini” asla hukuka uygun bulmuyoruz.
İzmir Barosu dayanışma hattı: 0 (530) 255 50 01
İzmir Barosu internet sitesi: https://www.izmirbarosu.org.tr
(NÖ)