İspanya'da 1985 yılında kabul edilen Kürtaj Yasası ile kürtaj suç olmaktan çıkarılmıştı. Ancak çok kısıtlayıcı koşullarla;
* Tecavüz vakalarında (ancak hamileliğin 12. haftasına kadar ve tecavüzün polis tutanağı var ise),
* Fetus sağlıklı değilse (ancak hamileliğin 22. haftasına kadar ve iki ayrı uzmanın onayı şart koşularak),
* Annenin fiziksel ve ruhsal sağlığı gebelik yüzünden tehlikeye girdiğinde (süre sınırlaması olmadan fakat operasyonu yapacak hekim dışında başka bir hekimin de onayı şartı koşularak).
2010 yılında ise kürtajı serbest bırakan yasa yürürlüğe girdi. Yasaya göre gebeliğin ilk 14 haftasında mazerete gerek olmadan, ilk 22 haftasında annenin fizyolojik-psikolojik sağlığı tehlikedeyse veya anne karnında sakatlık tespit edilirse gebeliğe son verilebiliyor.
İstatistiklere göre kürtaj serbest kalana kadar, İspanya'da kürtajların çoğu annenin "fizyolojik sağlığı" risk altındaysa yapılıyordu. Bu da kürtajın gecikmeli olarak, hamleliğin altıncı ayında gerçekleşmesine sebep oluyordu.
Kürtajın yasallaşması, muhalefet ve Katolik kilisesi tarafından tepkiyle karşılandı. Muhalefetteki Halk Partisi (PP), yasanın anayasal olmadığını iddia ederek, Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. İtirazın dayanak noktası, anayasanın 15. maddesindeki "herkesin yaşam hakkı vardır" ifadesiydi. Buna karşın Sosyalist hükümetin lideri José Luis Rodriguez Zapatero, reformun tamamen anayasal olduğunu ifade ederek şunları söyledi: "Bu yasa, istenmeyen gebeliklerin sayısını azaltacak, kadınların mesleki yaşamlarını garanti altına alacaktır."
Peki kürtaj yasakken durum nasıldı?
1987 yılında yapılan kürtaj sayısı 16.000 iken, 2007'de bu sayının 90 bini bulmuştu. Yasak kürtaj sayısını düşürmüyordu.
İspanya'da yapılan kürtajların yüzde 97'si annenin psikolojik sağlığı gerekçe gösterilerek yapılıyordu. Bu da kürtajdan önce ciddi bir psikolojik muayene şartına bağlanmış olsa da, çocuk sahibi olmak istemeyen bir kadının hamilelikte ağır psikolojik sorunlar yaşayacağı apaçık ortada.
Kürtajın yapılabilmesi için gereken belgeler ise yıldırıcı boyuttaydı. Yasal düzenlemeler, toplumdaki değişime cevap vermediği için, kürtaj özel sektöre kaldı.
İspanya'nın altı bölgesindeki devlet hastaneleri hiçbir durumda kürtaj yapmıyordu. Mesela Opus Dei Tarikatı'nın oldukça güçlü olduğu Navarra bölgesinde hiçbir kamusal ve özel hastane, gerekçesi ve aciliyeti ne olursa olsun, kürtaj yapmayı kabul etmiyordu. Bu bölgede yaşayan kadınlar, faturayı Navarra bölgesi sağlık hizmetleri ödese bile, Madrid veya Barcelona'ya kadar gitmek ve oradaki hastanelere başvurmak zorundaydılar.
2007 yılının aralık ayında İspanya'nın Katalonya bölgesinin başkenti Barselona'da, Ginemedex-TCB grubuna ait kliniklere polis tarafından baskınlar düzenlenerek, adı geçen kliniklerin sahibi jinekolog Carlos Morin, burada çalışan bazı doktor ve hemşireler, yasadışı kürtaj yapma suçlamasıyla tutuklanarak haklarında yasal işlem başlatıldı.
Basının geniş yer verdiği, ardı ardına yapılan baskın ve sorgulamalarda; 2007 yılında 2780 kürtajın gerçekleştirildiği Ginemedex-TCB grubuna ait kliniklerde, gebeliğin 30. haftasında kürtajlar yapıldığı, fetus ezme makineleri kullanıldığı, evraklarda dolandırıcılık yapıldığı ortaya çıktı. Bunu başka özel klinik baskınları izledi, doktorlar tutuklandı, yasadışı kürtaj yaptırdığı tespit edilen kadınlar mahkemeye ifade vermeye çağrıldı.
2008 Mart'ta olay uluslararası boyutlara ulaştı; 24 yaşında Hollanda vatandaşı bir kadın hamileliğinin 27. haftasında Ginemedex-TCB kliniğinde yaptırdığı kürtaj nedeniyle, cinayet suçlaması ile Hollanda'da tutuklandı ve bu kadının sevgilisi ile yaptığı tartışmalara kadar tüm hayatı, basında gözler önüne serildi. Kadınların operasyon için 500 ila dört bin Euro arasında para ödedikleri bu özel klinikler hızla kapatıldı.
2008'in ilk aylarında gelişen bu olaylar büyük sansasyon yarattı. Barcelona metrosu kürtaj karşıtı el ilanları ve posterlerle aylar boyu dolup taştı, cansız fetus fotoğrafları ile sevimli bebek fotoğrafları yan yana şehrin dört yanını dolaştı. Bir yandan kilise önlerinde "yaşam hakkı" eylemleri yapılırken, diğer yanda birçok kadın örgütü sokağa dökülüp, "kendi bedeni üzerinde karar hakkı"nı dile getiren yürüyüşler yaptılar. Konu televizyon ve yazılı basında uzun süre gündem konusu oldu. İspanya'da kürtaj hakkı için mücadele veren kadın grupları ile kürtaj karşıtı çevreleri karşı karşıya getiren tartışmalar, politik alanda bu konu üzerine yapılmakta olan polemikleri de yeniden alevlendirdi.
İspanya'nın ekonomik olarak en az gelişmiş Endülüz bölgesinde, 2007'de kürtaj için özel sektöre 7 milyon euro harcandı. 2007'de İspanya'da gerçekleştirilen kürtajların yüzde 97'si özel kliniklerde gerçekleştirildi. Bu durum, kürtajın özgür olduğu kadar bedava olması için verilen mücadeleyi besledi.
Birçok kadın hareketi tarafından desteklenen İspanya Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) 2004 seçimleri öncesi seçim vaatlerine özgür ve bedava kürtaj hakkı sloganını yerleştirmişti. 2004-2008 yılları arasındaki iktidarı süresinde ise bu -hassas- konuda yeni bir düzenleme gerçekleştirmeye yanaşmadı. 2005 yılı sonlarında sunulan kürtaj yasasında, kadın haklarını geliştirmeye dair yasa taslağı, parlamentoda tartışılmadan kaldı. Sunulan taslakta hamileliğin ilk 12-14 haftasında kadınlara doğum yapmayı seçip seçmeme hakkı tanınmaktaydı.
2007 Aralık ayında, seçimlere üç aya kala, Sosyalist-Yeşil Parti (IU-ICV) tarafından sunulan, kadınların kürtaj haklarını genişleten ve ulusal sağlık sisteminden yararlanmalarını kolaylaştıran yasa önerisi ise; PP (ana muhalefet partisi konumundaki muhafazakar sağ parti) ve PSOE tarafından 21 oya karşılık 277 oyla reddedildi.
PSOE' nin 2003'te kendi seçim propagandasını oluşturan bu değişimi reddetme gerekçesi; içinde bulunulan zamanın bu değişim için uygun olmadığı, daha fazla uzlaşma içeren, yavaş değişimler yapılması ve bu kadar hassas olan bir konu üzerine daha derin çalışmalarda bulunulması gerekliliği oldu. PSOE, 2008 seçimlerinde tekrar galibiyet kazanmasından sonra bile kilisenin ve tutucu çevrelerin büyük tepkilerine yol açan kürtaj konusuna bulaşmaktan kaçındı.
Bu tartışma ortamında kutlanılan 8 Mart, feminist grupların kürtaj hakkı taleplerini dile getirmelerine olanak verdi. Birçok kadın örgütü, İspanya'nın değişik şehirlerinde sokaklara dökülüp özgür ve bedava kürtaj taleplerini dile getirdiler. Ülke çapında başlatılan bir kampanya ile binlerce kadın ve erkek, yasadışı kürtaj yaptırdıkları veya yaptırana yardım ettiklerini ilan ederek kendileri hakkında suç duyurusunda bulundular. Bazı bölgelerde bu suç duyuruları savcılık tarafından reddedilirken, bazılarında işleme kondu. Kampanya uzun süre devam etti.
İspanya'da, kürtajı serbest bırakan yasa Haziran 2010'da meclisten geçti ve 5 Temmuz 2010'da yürürlüğe girdi.
Kürtaj, Avrupa Konseyi Eşitlik Komitesi tarafından kadınların kendi bedenleri üzerinde karar verme hakkı olarak, insan hakları içinde tanındı ve hükümetlerin, kadınların bu haklarını kullanmaları için gerekli kolaylıkları sağlamakla yükümlü oldukları dile getirildi. Avrupa ülkeleri içerisinde durum oldukça çeşitlilik gösteriyor.
Finlandiya ve Lüksemburg sadece tecavüz, annenin sağlığı tehlikede olduğunda ve çocuğun sakat doğma olasılığı durumlarında; İzlanda ve Polonya'da ise ensest, tecavüz ve kadının hayati tehlikesi olduğu durumlarda kürtaja izin veriliyor.
Sonuç olarak, Avrupa'da ülkeler arasında sınırlar bulunmadığından yasaklar, sadece özel hastane faturalarını ödemek ve seyahat etmek için parası olmayanları etkiliyor. (ÇT)
* Bu yazıyı Ebru Döne Göker Buils Pons'un 2008'de bianet için yazdığı İspanya'da Yasadışı Kürtaj Tartışmaları başlıklı makaleyi güncelleyerek hazırladık.